Haberi Yapay Zeka ile Özetinden Okuyun. Neden Habokado?
Konut Piyasası Faiz İndirimini Önden Fiyatlıyor
Bir süredir finans piyasalarında, Merkez Bankası'nın faiz indirim sürecine yakında başlayabileceğine dair değerlendirmeler var. Konut satışlarının Temmuz 2024'ten önceki bir yıllık süre zarfında cılız bir seyir izlemesi, konut fiyatlarını düşürdü. Konut Fiyat Endeksi, Kasım 2024'te önceki yılın aynı dönemine kıyasla nominal bazda yüzde 29.4, reel bazda ise yüzde 12 geriledi. Konut satışlarını artıran ikinci neden, faiz beklentileriyle ilgili. Faiz indirimlerinin konuşulmaya başlaması, konut talebini öne çekmiş olabilir. İpotekli satışlar yılın ilk 11 ayında 2023'ün aynı dönemine kıyasla yüzde 21 geriledi. Konut satışları büyük ölçüde peşin para ile gerçekleşiyor. REEL SEKTÖRÜN BORÇ YÜKÜ Reel sektörün toplam borç yükünün GSYH'ye oranı, 2018 yılından önce tehlikeli bir eğilim içerisindeydi. Merkez Bankası'nın paylaştığı son verilere göre, reel sektör borç yükünün GSYH'ye oranı son bir yılda 13 puan gerileyerek yüzde 42,8 oldu. FED GELECEK YIL İÇİN TEMKİNLİ Fed, son toplantısında politika faizini 25 baz puan daha aşağı çekse de 2025'e dair temkinli mesajlar verdi. Eylül toplantısında 2025 için dört kez faiz indirimi öngören Fed yetkilileri, Aralık toplantısında beklentilerini ikiye indirdi.
22 Aralık 2024 07:33
Ne Çektiniz Be Gülse Hanım
Hangi televizyonu, gazeteyi açsak Gülse Birsel' e denk geliyoruz. Ancak başlıkta bahsettiğim, hanımefendinin "çekimleri" değil. Şunları söylemiş: "Bildiğiniz üzere ben bir komedi yazarı ve komedyenim. Ama son yıllarda Türkiye'de işim giderek zorlaşıyor. Çünkü ülkemizde bir şeye gülmek giderek zorlaşıyor. Bu yüzden bir dahaki sefere buraya geldiğimde gülünecek daha fazla şey olmasını ve Türkiye'de daha fazla barış ve birinci sınıf demokrasi olmasını umuyor ve diliyorum. Bu akşamın tadını çıkartın, teşekkür ederim. Parlamentonun üyeleri lütfen oturma iznini düşünün." Meğer Gülse Hanım, Türkiye'ye ne zor tahammül ediyormuş, neler çekiyormuş da farkında değilmişiz. Zira eserlerinde yurtdışına çıkınca ifade etme ihtiyacı duyduğu Türkiye'deki "derin zulümden" bahsettiğine hiç şahit olmadık. Gülse Hanım'ın "birinci sınıf demokrasi" den kastı da yerel seçimlerde sandıktan birinci parti çıkan CHP'nin bir türlü genel seçimleri kazanamaması olsa gerek. Ama bu da Türkiye'nin demokrasisiyle değil sanatçımızın partisi CHP'nin performansıyla alakalı. Evet, Gülse Hanım ve türevleri, Kapıkule'den çıkınca kendilerine makam, mevki, şan, şöhret, para pul vermekten başka bir şey yapmayan Türkiye'yi, Afganistan, İran gibi anlatmanın geçer akçe olduğunu biliyorlar. *** ERDOĞAN'A DEĞİL TÜRKİYE'YE MUHALİFLER ABD, ayağına heyet gönderdiği Colani' nin başına koyduğu 10 milyon dolarlık ödülü kaldırdı. Atatürkçü numarası yapıp ahaliyi kekleyen ancak profil fotosu bile "FETÖ'cüyüm" diye bağıran bir sosyal medya karaktersizi de aynen şunları yazdı: "Bunların okumuşu böyleyse bizdekiler nasıldır?" Gelin görün ki saldırgan Talib Abdulmuhsin, sosyal medya hesaplarından anlaşıldığı kadarıyla katıksız bir İslam karşıtı, aşırı sağcı ve siyonizm destek çisi. Kısmen Türkiye topraklarını da kapsayan sözde büyük İsrail haritasını paylaşmış; göçmen karşıtı faşist Wilders'ın sıkı bir hayranı.
22 Aralık 2024 07:33
Nusayriler 4 Asır Osmanlı Hâkimiyetinde Yaşadılar
Yavuz'un 1516'da Suriye bölgesini ele geçirmesiyle birlikte Nusayriler, Osmanlı hâkimiyetine girdiler. 19. yüzyıla kadar devlet otoritesi bölgede hâkimdi. 19. yüzyılda ise Osmanlı yönetimi, misyonerlerin Nusayrilere yönelik çalışmalarının önüne geçmek ve onları Osmanlı sistemine entegre etmek için idari düzenlemeler yapıp okullar açtı, bölgede camiler inşa ettirdi Yavuz Sultan Selim'in 1516'da Suriye topraklarını ele geçirmesiyle birlikte Nusayriler, Osmanlı tebaası oldular. Nusayriler 18. yüzyıla kadar genellikle Lazkiye bölgesinde yaşadılar. Nusayrilerin 1808 ve 1816'daki isyan teşebbüsleri fazla etkili olmadı. 1830'larda Suriye'yi ele geçiren Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa, Suriye valisi olarak atandı. İbrahim Paşa'nın askeri, mali ve idari reformları üzerine Nusayriler, Dürzilerle birlikte 1834'te isyan ettiler. Osmanlı merkezi idaresi ise İbrahim Paşa'ya karşı 1841'e kadar Nusayrileri silahlandırdı ve isyana teşvik etti. Nusayriler MİSYONERLİK FAALİYETLERİ 1850'lerde Nusayrilerin yaşadıkları bölgede Kelbiyye, Matavira, Hayyatin ve Haddadin adında dört büyük aşiret yapısı vardı. İSYANLAR BAŞLADI 18. yüzyıl boyunca Suriye'nin kuzeybatısında bulunan bölgede Matavira aşiretinden Hayr Bey ailesi oldukça etkiliydi. 1853'te Kırım Savaşı'nın başlamasından sonra Suriye'deki askeri birliklerin cepheye kaydırılması, İsmail Hayr'ın işini kolaylaştırdı. Kırım Savaşı'ndan dolayı İsmail Hayr Bey'e müdahalede bulunamayan merkezi idare, İsmail Hayr Bey'e Safita müdürlüğü vererek bölgede kontrolü sağlamaya çalıştı. İsmail Hayr'ın faaliyetleri, daha önce sürekli olarak birbirleriyle çatışan Nusayri aşiretlerinin İsmail Hayr'ın etrafında toplanmalarını sağladı. 1856'da Kırım Savaşı'nın bitmesiyle askerler Suriye'ye dönmeye başlasa da 1858'e kadar bölgede kontrolü sağlayacak seviyeye ulaşamadı. İsmail Hayr, bir süre sonra vergileri ödemediği gibi, 1858'in Mart'ından sonra civar köylere saldırılar düzenleyerek yağmalar yaptı. II. Abdülhamid OTORİTE SAĞLANDI 1858'in sonlarına doğru bölgeye yeni askerler sevk edildi. EĞİTİME HIZ VERİLDİ Daha sonra zaman zaman isyan eden Nusayriler, 1870 ve 1877'de bölgeye gönderilen kuvvetlerle sindirildi. 20. yüzyıl başlarında bir Nusayri. Fransızların 1922'de hazırladığı Suriye haritası. 51 kişilik gizli bir Nusayri cemaati oluşturdu. 13. yüzyıl başlarında Emir Mekzun es-Sincari, Nusayrileri Irak'taki Sincar'dan Suriye'deki Nusayri Dağları'na getirdi. 1919'dan sonra Fransız manda yönetimine karşı isyanı organize eden Salih el-Ali ve 1970'te Suriye'de iktidarı ele geçiren Hafız Esad, Numaylatiyye'ye mensuptu.
22 Aralık 2024 07:32
İsrail'in Yarım Kalan Suriye Hayali
7 Ekim 2023'ten bu yana 442 gündür hemen her gün çoğu çocuk ve kadın ortalama 100 masum Filistinlinin hunharca katledildi ği Gazze'deki soykırım ile 3 yılda 700 bin gencin hayatına mal olan Ukrayna'daki savaşı perdeleyen Suriye'deki halk devrimi, küresel siyasetin en tepesindeki pozisyonunu korumaya devam ediyor. Yeni yönetimle çalışacaklarını ve askeri üslerin varlığını koruyacaklarını vurgulayan Rus liderin "Suriye'deki devrimde kazanan ülke İsrail oldu" demesi dikkat çekti. Türkiye'nin güney sınırlarında güvenliğini korumasına ve mültecilerin Suriye'ye geri dönmeleri için koşullar oluşturmasına destek veren Rus liderin, asıl Türkiye'nin PKK ile mücadelesine işaretle "Umarım bir kötüleşme olmaz" temennisi dikkat çekiciydi. Zira Putin'in Kremlin'de son derece hassas bir dosya olan Tel Aviv'e yönelik tavrını sertleştirmesi ve 8 Aralık'ta Esad rejiminin yıkılmasından sonra işgalini artıran İsrail'i doğrudan kınaması yeni Suriye'deki güç mücadelesinin çok boyutlu paradoksal yapısına da işaret ediyor. "İsrail'in günün birinde Suriye topraklarını terk edeceğini umuyoruz, ancak şu an oraya ek birlikler gönderiyorlar. Bence orada hâlihazırda birkaç bin asker var ve onların ayrılmaları şöyle dursun daha da güçlenecekleri izlenimini ediniyorum" tespitiyle Putin, İsrail'in çıkmamak üzere Suriye'ye girdiğini vurguluyor. Sayın Devlet Bahçeli'nin "Yayılmacı emellerine devam etmesi halinde Türkiye ile İsrail arasında karşı karşıya gelme kaçınılmaz olacaktır " uyarısı şimdiden Tel Aviv'in uykularını kaçırıyor zaten.
22 Aralık 2024 07:32
Türk Arabistanı'nda...
" Halep, tamamen mezarlıklarla çevrili. Tabii, çoğunluğu Müslüman mezarlıkları ama kuzeyde Avrupalıların, Ermenilerin ve Yahudilerin mezarlıkları var. Azizia bölgesinde, son iki yüz yıldır artan imalathanelerle ilgili İngiliz ve diğer Avrupalı tüccarları anan mezar taşlarının dikildiği kabristan bulunuyor." *** " Halep, Türkiye'nin en eski, en büyük ve en pitoresk şehirlerinden biri... Beyaz ve gri taşlardan dip dibe yapılmış evlerin yukarısında, pas kırmızısı kale yıkıntılarıyla bir kale yükselmekte... Kuzeye doğru, meyvelikler ve bahçeler geniş bir bant halinde, ırmakla birlikte kıvrılarak tüm vadinin derinliklerini doldurmakta. Buradaki yeşil gölgelik alan, akan suların mırıltısı, boğucu sıcak sokaklardan geçtikten sonra sığınacak bir yer sağlıyor." Bunları yazan da Oxford'lu bir arkeolog: Leonard Wooley. Almanlar, Bağdat demiryolunu inşa ederken Wooley ve ekibi 1912- 14 arası bu demiryoluna çok yakın bir bölgede Karkamış'ta kazı yapıyordu. *** Wooley'in hatıratını okurken bazı yakınmaların hep aynı olduğunu; doğruyu tespitle oryantalist bakışın karşımını ve nedenlerini bir daha düşünüyorsunuz... "Haleplilerin gurur kaynağı olan Avrupa taklidi konutlar ve dükkânlar aslında çok hoş bir Doğu şehrinin üzerinde modern bir leke. Bence şehrin yerlilerinin yaşadığı kesime yaya olarak dalın. İğrenç ilerlemeyi keyif içinde unutacaksınız."
22 Aralık 2024 07:32
Dünya Siyasetinin Dili: Big Lie... Nasıl Ortaya Çıktı...
"Ne kadar büyük yalan söylenirse o kadar inandırıcı olur" ilkesi dünya siyasetinde çok uygulandığı gibi ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Türkiye yıllardır bir "Büyük Yalan" saldırısıyla karşı karşıya. "Big Lie" yani Büyük Yalan gerçeğin aşırı şekilde çarpıtılmasıyla ya da ters gösterilmesiyle oluşturulan bir siyasal propaganda taktiğinin adıdır. Ancak konuyu daha iyi anlamak için yalan teorisini ilk kez ifade eden kişinin yani Adolf Hitler'in "Kavgam" adlı kitabında söylediklerine bakmalıyız. Ancak, Yahudiler ve ortakları bu kez "büyük yalanı" (Almancası "große Lüge") devreye sokarak gerçek Almanları suçlamışlardı. Hitler şöyle diyordu: "Ancak, sarsılmaz yalan kapasiteleriyle Yahudilere ve silah arkadaşları Marksistlere tek çare olarak çöküşün suçunu, felaketi önlemek ve ulusu bu yıkım ve utanç saatinden kurtarmak için gösterdiği çabalarda insanüstü bir irade ve enerji sergileyen o tek adamın sırtına yıkmak kaldı. Dünya Savaşı'nın yenilgisinin suçunu Ludendorff'un (General) omuzlarına yükleyerek, vatan hainlerini adalete teslim etmeyi başarabilecek kadar tehlikeli tek düşmanlarının elinden ahlaki hak silahını aldılar" Hitler, kitabında Yahudileri suçu kendi üstlerinden atıp Almanlara yıkmakla eleştirirken büyük yalan teorisini de geliştirmekten kendini alamıyor: "Tüm bunlar, büyük yalanda her zaman bir miktar inandırıcılık gücü olduğu ilkesinden -ki bu kendi içinde oldukça doğrudur- esinlenmiştir; çünkü bir ulusun geniş kitleleri, duygusal doğalarının en derin katmanlarında her zaman bilinçli ya da gönüllü olarak inanma duygusu olduğundan daha kolay etkilenirler. Ve bu nedenle, zihinlerinin ilkel basitliği içinde, küçük yalanlardan daha çok büyük yalanların kurbanı olurlar, çünkü kendileri de küçük şeyler hakkında sık sık küçük yalanlar söylerler, ancak büyük ölçekte yalanlara başvurmaktan utanırlar. Devasa yalanlar uydurmak asla akıllarına gelmez ve başkalarının gerçeği böylesine rezil bir şekilde çarpıtma cüretini gösterebileceğine inanmazlar. Bunu kanıtlayan gerçekler açıkça akıllarına gelse bile, yine de şüphe ve tereddüt edecekler ve başka bir açıklama olabileceğini düşünmeye devam edeceklerdir. Çünkü bu dünyanın tüm usta yalancılarının ve yalan söyleme sanatında birlikte hareket edenlerin bildiği gibi, en kaba yalan, ortaya çıktıktan sonra bile her zaman iz bırakır" Hitler'in "Kavgam" kitabında Yahudilere atfederek ortaya attığı ve suçu onlara yükleyerek geliştirdiği bu orijinal "büyük yalan" taktiği daha sonra başta Goebbels olmak üzere Nazi propagandacıları tarafından bol bol kullanıldı. Ve bu tartışma çerçevesinde büyük yalanı yaymışlardı: "Alman ordusu aslında yenilmemiş ama Yahudiler, Yahudi asıllılar ve gizli Yahudiler tarafından sırtından bıçaklanmıştı" O halde her şeye yeniden başlamak, eski Almanya'ya geri dönmek gerekiyordu. Asıl "Büyük Yalan" yani Nazilerin yalanı buydu. "Büyük Yalan"ın arkasında "devletlerinin", hatta bir dönem "dünyanın" da desteği olduğu ortalama Alman'ın gözünden kaçmamıştı, yalana inanılmasının nedeni buydu. Özünde "Büyük Yalan" günümüzde hibrit savaş da denilen topyekûn savaşın bir parçasıdır. Savaş halinde olan ya da doğası ve ideolojisi gereği aşırı bir hükümetin savaşçı politikası da "Büyük Yalan" haline gelir. Örneğin Alman halkı 30'larda da 50'lerde de aynıdır. "Büyük Yalan" teorisi görüldüğü gibi aslında Birinci Dünya Savaşı sonrası tartışmalarda ortaya çıkmıştır.
22 Aralık 2024 07:30
Bütçe Gücü!
İç etken de, Meclis'in gerçek bir "bütçe hakkının" bulunmaması nedeniyle bütçe sürecinin tümüyle güdük özelliğiydi. O kadar ki geçmişin Suriye bataklığının asıl sorumlusu ve Altılı Masa'nın ünlü "hocası" ve CHP'nin sırtından Meclis'e 10 milletvekili gönderen A. Davutoğlu, "ruh olarak AKP'den hiç kopmadım" diye demeç üstüne demeç vererek, açıkça Saray'dan görev davetiyesi bekliyor. Tam da bu sırada Erdoğan'ın "Ufkumuzu 782 bin kilometrekare ile sınırlayamayız; Türkiye, Türkiye'den daha büyük" sözleri geliyor. Dünün terörist katilleri salıverilirken polis "geçinemiyoruz" diyenleri şiddetle baskılıyor; bir gazeteci daha, Ö. Gürses gözaltına alınıyor! "Bütçe hakkı" parlamentonun varlık nedenidir. 16 Nisan 2017 Anayasa halkoylaması sonrasında Meclis'in bütçe hakkı bulunmuyor. Önce gelirlere bakalım: 2025'te toplanması öngörülen 12,8 trilyon liralık bütçe gelirinin yaklaşık beşte üçü vergiyi ödeyenin "parasal gücüne bağlı olmadan" toplanacak KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerden oluşuyor. İktidar, kayyum uygulamasına ek olarak, tam da bu sırada, CHP'li belediyelerin gelirlerine el koyuyor; onları "silkeliyor." Yine tam da bu sırada başka bir şey oldu: Meclis Başkanı N. Kurtulmuş, bütçeden hemen sonra "anayasa" konusunun yeniden gündeme getirileceğini açıkladı. "Kendi bütçesini" yapan iktidar, Suriye gibi ülkeye "çok zarar verebilecek" dış çılgınlıklarında da dizginlenemez.
22 Aralık 2024 07:21
Günün Yazarları | On Numara Yazarlar | Tüm Yazarlar
Savunma mı yapacaksın o da basit; Aldırma, Döndür me, Oynatma!.. Peki ya akıl tatile çıktıysa sahada neler olur derseniz, dünkü gibi; "yedi dakika ziyafet, sonrası eziyet olur" derim.. Gedson, 7.35'e 2.44'lük boş kale yerine tribüne gönderdi topu… Sonra da arkadaşına bakıyor manalı manalı… Affet bizi Semih (!).. Ben 77. dakikada istatistiklere baktığımda 23 faul çalmış bir sarı göstermişti… Bildiğin altın oran; 23'te bir.. Matematik gayet basit, ya çaldıklarının çoğu faul değil (bana göre öyle) ya da verdiği faullerde kartını kullanacak cesareti yok!..
22 Aralık 2024 07:01
Günün Yazarları | On Numara Yazarlar | Tüm Yazarlar
Süper Lig'in 17. haftasında Beşiktaş Alanyaspor'u konuk etti. Adana mağlubiyeti sonrası havada iyi olmasına rağmen tribünlerin tam anlamıyla dolmadığı maçta daha maçın 5. dakikasında Alanyaspor Lima ile 1-0 öne geçti. 70. dakikada Muçi ve Baktiyor'un oyundan çıkmasıyla Chamberlain ve Masuaku oyuna dahil oldu. Beşiktaş yine taraftarını hiçte tatmin edemediği bir oyun ortaya koyarken hakem de verilebilecek penaltıyı vermeyerek muhtemel Beşiktaş galibiyetini önledi. Bu garip hakem VAR olayları hep Beşiktaş'ın başına mı gelecek.
22 Aralık 2024 07:01
Dijital Yıkım Çağı Mı?
Sosyal medya nedeniyle konsantrasyon süremizin 8 saniyeye kadar düştüğünü ortaya koyan bilimsel raporları takiben, en son Atlantic dergisi de şu verileri gün yüzüne çıkardı: Dünyanın en elit üniversitelerinde bile artık birçok öğrenci üniversiteye neredeyse kitap okumadan geliyor. ABD'nin en iyi üniversitelerinden 33 profesörün görüşlerinin aktarıldığı rapora göre; tek bir kitap bile okumadan Columbia, Harvard gibi üst düzey üniversitelere giren çok sayıda öğrenci var. Yine geçtiğimiz hafta yayınlanan, BAREM'in global ortağı WIN International'ın Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 39 ülkede 33 bin 866 kişi ile yaptığı anket; yaşanan dijital endişeyi ortaya koydu. Ne var ki "siber güvenlik" risklerini bertaraf etmeyi hedefleyen kanunlar henüz yeterli olmuyor. Mesela ABD'de birkaç yıl önce Twitter (X), Amazon gibi sosyal medya ve e-alışveriş siteleri siber saldırıya uğramıştı. Ülkede internet bağlantısının yüzde 90'ı engellenmiş, 7 milyar dolarlık zarar oluşmuştu. Örneğin 2016'da Bangladeş'te sanal korsanlar bankalara 81 milyon dolarlık vurgun yapmıştı. Aynı günlerde Türkiye'de de 3 büyük banka siber saldırıya uğramıştı. Örneğin 2018 Amerikan seçimlerine Rusya'nın siber müdahalesi olduğu iddiası ABD siyasetini ciddi şekilde sarsmış, Başkan Trump'ın seçimini şaibeli hale getirmişti. Asıl büyük tehlike ise 'siber savaş'. Artık teknoloji politikası bir devletin hem sanayi politikası, hem ticaret politikası, hem finans politikası, hem de güvenlik politikası. Yapay zekânın, dijitalleşmenin damga vurduğu 'Dijital Çağ' denilen 21. yüzyılda teknoloji çağını hafife almanın maliyeti, bu yüzyılın kaybedeni olmak anlamına geliyor.
22 Aralık 2024 07:00