×Uygulama Logosu

Habokado - Akıllı Haber Özeti

Özetleri Okuyun ve Dinleyin

Haberi Yapay Zeka ile Özetinden Okuyun. Neden Habokado?

Mehmet Ocaktan

Suriye'ye Alaturka Demokrasi Mi İhraç Edeceğiz?

23 Aralık 2024 00:01

Kahire'deki D-8 Zirvesi'nden dönerken uçakta gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Suriye ile ilgili değerlendirmelerini okuyunca, son yıllardaki en önemli icatlarımızdan biri olan alaturka sitemimizi ihraç etmek üzere olduğumuzu anladım. Gazetecilere yaptığı değerlendirmede, HTŞ lideri Colani'nin adını ilk kez telaffuz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de yeni bir anayasanın önemini vurguladı ve Türkiye'nin yeni Suriye'ye ilişkin hedeflerini şöyle açıkladı: "Bizler onlara devlet yapılanmasının nasıl olması gerektiği hususunda yardımcı olmaya çalışacağız. Bizim tecrübelerimiz oraya nasıl aktarılabilir, yeni bir toplumsal sözleşme çerçevesinde bir devlet nasıl ayağa kaldırılabilir, bu konularda Suriye yönetimine yardım edeceğiz. Bir devleti ayağa kaldırırken en önemli adımlardan bir tanesi anayasanın inşasıdır. Bu konuda biz, başta Sayın Colani olmak üzere yeni Suriye yönetiminde yer alan isimlerle iletişimi başlatmış durumdayız." Amasız, fakatsız ifade etmek gerekirse Türkiye'nin hem Suriye hem de bölgesel ölçekteki rolü güçlenmiştir. Evet Erdoğan'ın da altını çizdiği gibi, dünya artık Suriye'yi Türkiye üzerinden okuyacak. 7 Ekim'den bu yana son derece temkinli açıklamalarda bulunan cumhurbaşkanının, Suriye'yi 'birlikte inşa etme' iradesini dünyaya ilan etmesi de bu açıdan anlamlı… "Sayın Trump da aslında bir durum tespiti yaparak ülkemizin gücü ve etkinliğinin altını çiziyor. Doğru söze ne denir? Tespitler yerinde. Aramızda herhangi bir sıkıntı gerçekten yok." Erdoğan'la Trump'ın kimyasının uyuştuğu muhakkak, ancak her şeye rağmen dikkatli olmakta yarar var. Baas diktatörlüğünü yıkan Suriye muhalefetinin yaptığı açıklamalarından anlıyoruz ki en azından şimdilik onlar da "demokratik, çoğulcu" bir Suriye inşa etmeyi hedefliyorlar. Yeni Şafak'tan Yasin Aktay'a konuşan Ahmet El Şara (Colani), "İslam bize adil olmamızı, insanlara tecavüz etmememizi ve kamu malına tecavüz etmememizi emreder" diyor.

Alaattin Karaca

Neşati'nin Aynası

23 Aralık 2024 00:01

Zihin ya da kalp, -mecazen kavrama, bilme, keşfetme aynası- İsmet Özel'in deyişiyle masalla, vehimle bulanıklaştığında, kendini, dolayısıyla tecelli ettiği Varlık'ın mahiyetini anlayamaz. O hâlde ilk şart belli; idrak mekanizmasının, kalp veya zihin aynasının pâk olması gerek! Burada biraz nefeslenip Neşati'nin söz konusu beytine dönebiliriz: Önce "ref-i taayyün etmek ne demektir?" sorusuna cevap vermek gerekiyor. Tasavvufta varlığın görünürlüğü/ tecellisi ve zuhuru, "la-taayyün (belirtisizlik, görünmezlik, ebedi sükûn, süreksizlik), taayyün-i evvel (görünme, belirme, Allah'ın tüm yaratılmışlarda tecellisi, zuhuru), taayyün-i sani (farklılaşma, ayrışma, belirme) gibi bir dizi evreyle açıklanır. Böylece Tanrı, tüm yaratılmışlarda tecelli eder. Neşati'nin söz konusu beytindeki "ref-i taayyün etmek", ancak masalı, vehmi, aynaya düşen lekeyi temizleyip, gerçek mahiyetini görünür, belirli kılmak, özünü bilmek; tasavvuf diliyle söylersek, tecelliyi keşfetmekle olur. Tam burada şairin rubaisine tekrar dönmek gerekiyor. Son iki mısra söylediklerimi ve Neşati'nin gazelindeki "Âyine-i pür-tâb-ı mücellâda nihânuz" mısraını da açıklıyor: Gönül aynası, idrak mekanizması ne kadar temiz olursa, maddenin biçimleri aynada o kadar görünmez olur. İlk bakışta bir tutarsızlık var gibi geliyor ama, hayır! Kalp ya da zihin, vehimden ne kadar arındırılırsa, aynada suret yok olur, asıl Varlık; yani görünmeyen, tecelli eden idrak edilir. Şimdi Neşati'nin gazelindeki son mısraya gelebiliriz: "Âyine-i pür-tab-ı mücellâ", Allah'ın tecellisi ile aydınlanan -tasavvuf diliyle söylersek nurlanan- ayna/ kalp demektir. Şair, o nûr ile tecelliye mazhar olmuş, bu nedenle aynada sureti kaybolmuş, gerçek Varlık'a eklemlenmiş, fena bulmuştur, Mevlâna'nın deyişiyle "Sûret, sûretsizlik, yâni mana âleminden zuhur et[miş] ve yine oraya git[miştir]." Şeyhülislâm Yahya da aynısını söylüyor; "Mir`ât-i dil-i pâküni âyîne-i zât…" etmiş, pâk kalp aynasını Zat'ın aynası kılmıştır. İdrak, böylece kendisinin gerçek mahiyetini keşfetmiş, kendini bilmiş, kartondan kalesini yıkmıştır. Ama zordur! Çünkü -yine İsmet Özel'den ve biraz değiştirerek "İnsanlar / hangi dünyaya [bakıyorlarsa], öbürüne [kör]"dür.

Yeşim Tijen

Çok Seviyorum Ama Gücüm Kalmadı

23 Aralık 2024 00:00

Yeşim Hanım sevgilim madde bağımlısı. "Düşmek istemiyorum, bağımlı olmak istemiyorum" diyor ama çevresinden dolayı bırakamıyor, işi gereği cevresinden de uzaklaşamıyor. Bazen yaptığım bir hareket ona garip geliyor "Neden böyle yaptın?" gibi sürekli bir şüpheye düşüyor, tribe giriyor sonra kavga ediyoruz. Daha çok tribe girip kavga büyümesin, bir an önce sakinleşsin istiyorum. Maddenin etkisi gecince "Seni kırdıysam özür dilerim" diyor sevdiğim için affediyorum ama gücümün kalmadığını hissediyorum. Lütfen bana yardım edin. Birkac gün sonra evde beni saatlerce dövdü ben de o evden çıktıktan sonra balkondan birinden yardım istedim. Tutuklandı, 3 ay icerde kaldı. İçerden çıkalı 4 ay oldu meti artırdı. Sürekli içiyor sürekli de ya eski konuları açıyor kavga ediyoruz ya da yine bir şeyler takıyor kafasına tribe giriyor kavga ediyoruz. Normal insanlar gibi bir ilişkimiz olsun istiyorum, bıraksın istiyorum o da istemiyor aslınd "İyi gelmiyor bana bu" diyor ama içmeye devam ediyor. Her içtiğinde "Hep içecek mi?" "Yine beni döver mi?" diye düşünüp korkuyorum, üzülüyorum. Yeşim Tijen'in cevabı: Merhaba sevgili okurlar; Kalbin aklı olsaydı kimse kendini üzecek, yaralayacak biriyle birlikte olmazdı. Kalbin aklı olmasa da herkesin kullanmayı es geçtiği sonra kafalarını taşlara vurduğu bir aklı var ve eminim akıl daha ilişkiler başlarken görevini yapmış, ikazda bulunmuş, "O sana yaramaz" demiştir ama kalp çoktan kandırıldığından akıl da susmak zorunda kalmıştır. Şimdi mi aklı başına gelmiş hem kendisi de uyuşturucu kullanıyor. İster kapılarının altından içeriye oğullarının durumunu açıklayan bir not bırakın ya da kullan at telefon kartlarından biriyle haberdar edin ama bu iyiliği o genç ve ailesi için yapın yavrum. Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.

Filtreleme Haberleri

Ercan Taner

Gövde Gösterisi Böyle Olur

Son iki sezonda Kayseri deplasmanında zorlanıyordu Galatasaray. Bu hücum düşüncesini ve mücadeleyi beklemiyordu sanırım Galatasaray. Galatasaray adına ilk yarının en büyük şansı, Osimhen'in çok erken gelen penaltı golü olmuştu. Takım olarak tedirgin anlar yaşayan Galatasaray için bu gol çok rahatlatıcı olmuştu kuşkusuz. Fenerbahçe'nin 8 puan önünde maratonu önde götürmek, büyük avantajı yakalamak anlamına geliyor. Bu gerçeklerin hepsi Galatasaray'ın lehine.

23 Aralık 2024 00:00

Necibe Bozkurt

Nar Ve Süt

"Bir keresinde bize bir şarkı söyledin. Gidip ayın sınırlarına ulaştı." * Masal sessizlikte anlatılır. Bazen yanıbaşındaki bazen uzaklardaki bir çift göze. "Ben kimim?" sorusunu en derininden tüm hücreleriyle sorar masalcı. Masal, her dem anlatıda: "Sev beni anne, gör beni anne." Yazgında bir insan doğurmak varsa taşkın bir nehir gibi dolu dolu olacak sevgi depoların. Masal her dem hatırlatmada: "Ve ben de bileceğim ve sen de bileceksin oranın tükenmezliğini. Senin sunmadığın sevgini hep başkalarından bekleyeceğim anne. Yaşı kendimden büyük kadınlardan ve erkeklerden bekleyeceğim. Beni gören bir çift göze çekileceğim. Beni işiten bir çift kulak varacağım yurt olacak, o yurt için yollara koyulacağım. Bana beni sevmeyi öğretmek istiyorsan sen, seni sevmelisin. O depolardaki sevgiyi birlikte dolduralım. Sana, seni sevmeyi öğretmeye geldim. Beni doğurduğunda yazgınla tanıştın anne. Sen şarkı söyledin, ben duydum. Sen çığlık attın, ben duydum. Sen sustun, ben duydum. Seni öyle dinledim ki anne. Kelimelerin sustuğunda dudağındaki kıvrımı izledim. Bir insan bir insanı nasıl dinleyebilirse öyle kulak verdim sana. Seni kelimesiz anlatabilir hâle getirdim, yetiştirdim. Sen masalcısın, masalın çırağısın; masal da benim, evladın. Süt kokuyor burnunun ucu. Sen seni tanıdıkça sütün yeniden akıyor. 'Süüt, süüt!' diye sesleniyorum, duysana anne. Seni emmeyi bıraktığımı sanıyorsun. İzin ver, sütün aksın. İzin ver bana ve tüm çocuklara ulaşsın sütün. Senin sütün kelimelerin anne. Bakışındaki merhamet. Masallarındaki hakikat. Sen susarsan, sen de susarsan... Beni özgürleştir, sütünü paylaş. Sen annesin, beslemeye yeminlisin. Bu sütü kaç seher vaktiyle, kaç gecenin deriniyle mayaladın anne? Anne, korkma. Uyan anne, uyan. Elinden tutmaya, seni kuyularından çıkarmaya, seni yollara düşürmeye, yollardan gelip evini buldurmaya geldim. Şeb-i yeldanın narını birlikte yedik, birlikte çoğaldık anne. En güzel masallarını sen benim için anlatırken en uzun gecede her anne ve her evlat için birlikte uyandırdık yaşamı. Sen kendini arıyordun, o mezarlıkta ziyaret ettiğin zeytinin dallarına fısıldamıştın sorularını. Sen zeytini suluyordun, ben beni özlediğini işittim. Nar çiçekleriyle müjdeledim gelişimi. Sen öyle has bir dinleyicisin ki hemen anladın geleceğimi. Sen tanıdığım geceyi ve gündüzü işiten en derin kulaklardan birisin anne. Sen ruhların sessiz anlatılarını duyuyorsun. Ben de seni duyuyorum. Bir, çoktur. Bir, biziz. Kendini bul. Ve en güzel masallarını benim için anlat. Ben senin sütünden mayalandım. Can verdin, can buldum. İzin ver sütün can bulsun. Bir gölün önünde anlattığın masalda dünyaya adıyla gelen: oğlun."

23 Aralık 2024 00:00

Yekta Güngör Özden

Yandaşlık Karşıtlık

Toplumsal yaşamda büyük payı olan kişisel yaklaşımların yandaşlık ya da karşıtlık olarak yeri önemlidir. Bu değerlerimize gölge düşürmemek insanlık ve yurttaşlık borcumuzdur, kutsal görevimizdir. Halk dilinde "körükörüne" denilen yandaşlık ve karşıtlıklar, bilinçsizlik yansıması olduğundan üzücü ve yıpratıcıdır. Toplum yaşamında, özellikle siyasal nedenlerle, izlenen yandaşlık ve karşıtlıklar daha çok duygusal kaynaklıdır. Sözcüklerin anımsattığı durum "YANSIZLIK"tır. Özellikle devlet işleri yönünden çok önemlidir.

23 Aralık 2024 00:00

Köşe Yazarı

Vatandaş Mı, Müşteri Mi?

CEO mantığıyla da yönetince vatandaşın müşteri olmasını istiyorlar. Hazine Bakanı Mehmet Şimşek'in vergi politikalarından Sağlık Bakanlığı'nın hastanelerine, Ulaştırma Bakanlığı'nın yandaş müteahhitlere yaptırdığı geçiş garantili fahiş yollara kadar her alanda 'ticarethane devleti' anlayışı var. Halbuki devlet yönetiminde ise iktidarlar, refah, eşitlik ve güvenlik gibi daha geniş kamu yararını gözetmekle yükümlüdür. Devlet yönetiminde ise farklı ve çelişen tüm vatandaşların çıkarları temsil edilmek zorundadır. Hazine Bakanı Mehmet Şimşek'in vergi politikaları gelir adaletinden çok, bir şirketin nakit akışını yönetme mantığıyla hazırlanmış gibi. Tek fark, şirkette "Müşteri her zaman haklıdır" ilkesi vardır, bizde ise "Vatandaş her zaman yükümlüdür." Ulaştırma Bakanlığı'nın 'kamu-özel iş birliği' adı altında yaptırdığı yol, köprü projelerinde vatandaşa reva görülen geçsen de geçmesen de parayı ödemek. Tabii sadece sorun çıkmazsa! Ne alırsanız alın, karşılığında hissettiğiniz tek şey "Yağlı müşteri geldi" oluyor. En son, 82'nci doğum günü pastasını üflerken görmüştük, muhtemelen bu hava istilasının farkında bile değil. Yahu 1 aydır, 6 büyük eyalette insanların üzerinden araba büyüklüğünde, (5 bin ihbar var) dron uçuyor! Ordu çıksın bari "Biz yeni bir şey deniyoruz" falan desin. Anlaşılan Amerika, Trump yemin edene kadar "out of order!" (Hizmet dışı)

23 Aralık 2024 00:00

Nedim Türkmen

Ücretli, Patrondan Fazla Vergi Ödüyor

2024 yılı Ocak-Kasım dönemi vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı dönemine göre %62.5 oranında artarak 6 trilyon 597 milyar 109 milyon TL oldu. Bütçede 2024 yılı kurumlar vergisi tahsilat hedefi 1 trilyon 275 milyar 718 milyon TL olarak belirlenmiş iken 11 ayda 870 milyar 301 milyon TL tahsilat yapıldı. Merkezi yönetim bütçe gelirlerinde en çok dikkat çeken tahsilat kalemleri, %119.8 artarak 611.7 milyar TL'den 1 trilyon 344 milyar 306 milyon TL'ye yükselen Gelir Vergisi, %57.5 artarak 811.5 milyar TL'den 1 trilyon 278 milyar 384 milyon TL'ye yükselen Özel Tüketim Vergisi, %97.7 artışla 456.6 milyar TL'den 903 milyar 566 milyon TL'ye yükselen Dahilde Alınan Katma Değer Vergisi ve %42.2 artarak 848 milyar TL'den 1 trilyon 205 milyar 966 milyon yükselen İthalde alınan Katma Değer Vergisi oldu. 11 ayda toplam 1.344.306 milyon TL Gelir Vergisi tahsilatının %93'ü olan 1 trilyon 247 milyar TL kaynakta kesinti (stopaj) yoluyla alındı. Gelir İdaresi Başkanlığı 2023 yılı Faaliyet Raporu'nda yer alan Muhtasar Beyanname özetlerine göre; 2023 yılında kaynakta kesinti yoluyla tahsil edilen 720 milyar 208 milyon TL'nin 448 milyar 832 milyon TL'si yani %62.3'ü çalışanların ücretlerinden kesilen gelir vergisinden oluşuyor. Aynı oranı 2024 yılının ilk 11 ay tahsilat gerçekleşmelerine uyguladığımızda; 1 trilyon 247 milyar 84 milyon TL'nin 776 milyar 933 milyon TL'si çalışanların ücretlerinden kesilen Gelir Vergisi rakamı olarak ortaya çıkıyor. Emek gelirlerinin sermaye gelirlerine oranla daha düşük oranda vergilendirilmesini ifade eden "ayırma kuramı"nı kerhen uygulayan iktidarın uyguladığı Gelir Vergisi tarifesine göre; 3 milyon TL gelir elde eden tüccar ile ücretli arasındaki vergi farkı sadece 23.200 TL. Bu adaletsizliklerin ortadan kaldırılması için kaç bahar geçecek belli değil.

23 Aralık 2024 00:00

Köşe Yazarı

Suriye'de Yeni Düzene Doğru

Birincisi 5 Aralık 2024 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisidir. Bildiride, "(…) ülkemizin, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve birliğinin korunmasına her zaman güçlü destek verdiği ve gereken tüm katkıyı sağlamaya hazır olduğu " ifade edilmiştir. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine yapılması gereken vurgu, bilerek ülkenin " ülkenin toprak bütünlüğü ve birliğine " yapılmıştır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Al Jazeera'ya verdiği mülakatta (Anadolu Ajansı, 19 Aralık 2024) kullandığı bir ifade benzer bir yaklaşımı çağrıştırmaktadır. Cevap: " Benim Suriye halkı adına konuşmam doğru olmaz. Sorduğunuz husus, Suriye halkının bileceği bir iştir. " Bu iki mesaj da anlamlıdır ve gerçekçidir de! Bunca yıldır yıkıcı Suriye politikasına karşı çıkanlara, verili durumdan hareketle " Esat'çı " suçlaması yapmak, hem işin kolayına kaçmaktır hem de mevcut politikanın savunucularını tarihin kantarında tartılmaktan alıkoymayacaktır zira benim de aralarında bulunduğum bu insanlar " ulusal çıkarı " analizlerinin merkezine koymayı başarabilmiş olanlardır.

23 Aralık 2024 00:00

Rahmi Turan

Kelepçe Takılan Özlem'in Suçu Ne?

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RFS) Örgütü'nün Dünya Basın Özgürlüğü endeksinde 180 ülke arasında 165'inci sırada olmamız, hali pür melalimizi (acınacak halimizi) gözler önüne seriyor. Savcılık, Özlem Gürses'in ağzından istem dışı çıkan sözleri bağlamından koparıp çok ağır bir suç (!) sayarak "Tutuklanması" talebiyle mahkemeye sevk etti. Mahkeme, savcılığın tutuklama istemini kabul etmedi ama Özlem Gürses'in "Evde hapsine" karar verdi ve ayrıca yurt dışına çıkma yasağı koydu. Ev hapsinde olan Özlem Gürses, SÖZCÜ TV'deki "Para Politika" programını canlı yayın olarak evinden yönetecek. Dünyada ilk defa bir TV sunucusu mesleğini "Hapis tutulduğu" evinden yapıyor. "Para Politika" programı sabah 8.45'te başlayıp saat 12'ye kadar devam edecek. Türkiye Spor Yazarları'na "Kayyum" atama rezaleti! AKP iktidarı sudan bahanelerle Türkiye Spor Yazarları Derneği' nin, kongrede büyük oyla seçilmiş başkanı Oğuz Tongsir'i görevden alıp, yerine kayyum atadı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Vahap Munyar, "Spor Yazarları Derneği yönetimine el konulması, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırıdır, kabul edilemez" diye açıklama yaptı, kayyum kararının geri alınmasını, genel kurula gidilmesini istedi.

23 Aralık 2024 00:00

Emin Çölaşan

İrticayı Ve Kubilay'ın Kesik Başını Unutmayın

Türkiye Cumhuriyeti bundan tam 94 yıl önce, 23 Aralık 1930 günü korkunç bir irtica olayına tanık olmuştu. "Gâvur icadı (!) Şapka Devrimi" bir süre önce yapılmıştı. Altı kişi "Biz şeriat ordusuyuz" diyerek meydandaki Müftü Camisi'ne girdiler. Elebaşıları olan Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Bir yandan da bağırıyorlardı: "Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir... Bize kurşun işlemez..." İşin acı yanı, Menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutmaya başlamıştı! Asteğmen Kubilay şehit edildiğinde 24 yaşındaydı. Kubilay askerlerini meydan girişinde bıraktı ve yobazlara "Teslim olun" çağrısı yaptı. Bütün bunlar olurken yine tekbirler getiriliyor, "Ey ahali din elden gidiyor, şeriat isterük" sesleri Menemen'de yankılanıyordu. (Mustafa Fehmi Kubilay 1906 doğumlu, Giritli bir ailenin çocuğu, Cumhuriyet öğretmeni idi. Olay günü 24 yaşındaydı.) 1930 Menemen irtica olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Kürtçü-şeriatçı Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır. Kubilay olayında Türkiye'de "DEVLET" vardı. 18 gün süren duruşmalar sonucunda 40 kişi sorumlu görülmediği için salıverildi, 27 sanık beraat etti, 41 sanık çeşitli hapis cezaları aldı. 28 yobaz ve destekçileri, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de, Kubilay'ın başını kestikleri yerde asılarak idam edildi. Atatürk, Menemen olayına çok kızdı. Söylendiğine göre Menemen'in haritadan silinmesini emretti. Atatürk olay sonrasında açıklama yaptı: "Büyük ordumuzun kahraman genç subayı ve Cumhuriyet'in idealist öğretmen kadrosunun kıymetli üyesi Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyet'in hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiştir." Olayın ardından Menemen'de devrim şehitleri yedek subay asteğmen Kubilay, bekçi Hasan ve Şevki adına görkemli bir anıt dikildi. Üzerinde şöyle yazar: "İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz." Bugün, Menemen'de gerçekleşen irtica olayının 94. yıl dönümü. İzmir ve Ege'nin Atatürkçü, laik, yurtsever insanları ve sivil toplum kuruluşları bugün Menemen'de devrim şehitlerini bir kez daha anacak, onların anıtı önünde saygı duruşunda bulunacak, "Hükümet kararıyla yok sayılan (!) " irticayı bir kez daha lanetleyecek. Sanıkları yargılayan Harp Divanı zabıtlarını, savcılık iddianamesini ve olayın perde arkasını Osman Selim Kocahanoğlu' nun kitabından öğrenebilirsiniz: "Menemen ve Kubilay Olayı. Cumhuriyet'in En Zor Devrimi Şapka".

23 Aralık 2024 00:00

Saygı Öztürk

Genelkurmay'ın En Acı Ve Sert Raporu

O dönemde "Erkanı Harp" adını taşıyan Genelkurmay Başkanlığı'nın, 26 Aralık 1930 tarih ve 6747 sayılı tezkeresinde Menemen olayı şöyle yer alıyor: "Dervişlik ve şeriat perdesi altında köylerde silah ve cephane tedarik eden grup 23 Aralık 1930 günü sabah namazına yakın Menemen mahallelerindeki camilerden birine girmişlerdi. Bu camide sabah namazı kılındıktan ve zikirler yapıldıktan sonra kendisine mehdi süsü veren grubun reisi camiden bir bayrak alarak avanesi ile birlikte camideki halk da arkasında olduğu halde saat 07.00'ye doğru hükümet binasının karşısındaki caddenin meydanlığına geldi ve burada başlarına 200'den fazla ahaliyi toplayarak kendisinin peygamber olarak geldiği ve şeriatı yerine getirecekleri konusunda nutuklar söylemeye başladı." Emniyet, yobazların kullandığı silah ve sopayı 1931'de Ankara'ya gönderdi. "Vaziyeti gören jandarma yazıcısı olan er jandarma komutanının evine giderek kumandanına meseleyi anlatıyor. Komutan doğruca vak'a mahalline gelerek nasihatlerde bulunuyor. Sözlerini tesir etmediğini görünce 4 jandarması ile birlikte hükümet konağının içine girerek bir daha dışarı çıkmıyor. Bu sırada fırından ekmek almakta olan bir kişi olayı görünce derhal alay karargahına geliyor. Kışlaya yaklaştığında talim yapmak üzere birliğini hazırlamakta olan Zabit Vekili Kubilay Efendi'ye tesadüf ederek vaziyeti anlatıyor. Bu sırada alay kumandanı ve kaymakam birlikte kışlaya geliyorlar ve acele bir bölük hazırlanıp değişik istikametlere sevk ediliyor. Olay yerine en evvel bölüğü ile giden ve cephane tevziini bile unutan İhtiyat Zabit Vekili Kubilay Efendi, bölüğünü biraz geride bırakarak şakilerin arasına giderek nutuk söyleyenin yakasına sarılıyor. Bu sırada diğer şakilerden birisi tarafından atılan revolverle ağır surette yaralanıyor. Ve ellerinden kurtularak şakilerin bulunduğu mahallin yirmi metre kadar uzağında bulunan camiye kadar kaçıyor." "Kendisine mehdi süsü veren kişi, arkasından koşup zabiti tutuyor ve caminin binek taşı tarafına doğru sürükleyerek ve belinden bıçağını çekerek binek taşı üstünde zabitin başını bir koyun gibi kesiyor. Başı, elinde taşıdığı bayrağın ucuna takıp taşıyor ve yine nutkuna başlıyor. Kubilay'ın boğazı kesilirken ahali bu hali alkışlarla karşılıyor. Bu vaziyet karşısında 10 adım kadar geride bulunan bölük, başlarındaki çavuşların kansızlığı yüzünden hiçbir hareket ve canlılık göstermiyor ve alçakçasına firar ediyor. 4 askerle hükümet konağı içine giren jandarma kumandanı da bu hale kadın gibi seyirci kalıyor. Bu hali gören namuslu bir bekçi evine gidip silahını alıyor ve tek başına şakilerin üzerine ateşe başlıyor. Diğer bölüklerden de gelenlerin ateşiyle şakilerin üçü reisleri başında olmak üzere geberiyorlar, birisi ağır surette yaralanıyor. Diğer ikisi de ahali arasına karışarak firar ediyor. Firariler 24 Aralık'ta Manisa'da yakalanıyor." "Bu grubun Manisa'da iken bir esrarkeş kahvesinde toplanıp orasını tekke haline getirdikleri ve son zamanlarda hepsinin sakal bırakması dikkat çekmesine, bu grubun Manisa'dan ayrıldığı yolunda emniyete ihbarlar yapılmasına rağmen gereği yapılmamıştır. Bu grubun Manisa'dan ayrıldıktan sonra köylere gitmesine ve konuşmalar yapmalarına, silahlanmalarına rağmen önceden kendileriyle ilgili hiçbir bilgi alınmamıştır. Alaydan telefonla kuvvet talep eden jandarma komutanı ve bu kuvvetin ne için ne maksatla ve ne gibi bir vazife karşısında talep edildiği hakkında alayı bilgilendirmemiştir. Jandarma kumandanının noksan olarak verdiği bilgi yüzünden, alayca gönderilen ilk bölük cephanesiz olarak yola çıkarılmıştır." Kubilay'ın kanlı şapkası 27 Mayıs 1931 yılında Ankara'ya gönderildi, İnkılap Müzesi'ne konuldu.

23 Aralık 2024 00:00

Necati Doğru

Eli Kelepçeli! Kalemi Özgür!

TV ekranında yaptığı programlarda "bilgi sahibi olanları, deneyim biriktirmişleri, farklı bakış sahiplerini çağırıp " ele aldığı konuların ufuk açıcı olmasını amaçladı. Özlem Gürses'in gazeteciliği ve TV programcılığı, asla kimseyi vurmak için ve asla kimseyi savunmak için olmadı. Özlem Gürses dürüst gazeteci oldu. 3'ü erkek 2'si kadın 5 polisin gözetiminde "gözaltı" yapıldı. Gazeteci Özlem Gürses'e uygulanan güç hukuku ilk değil; Türkiye'de dürüst gazeteciler bugün iktidarın ağzından; "tasmalılar, akbabalar, sürüngenler... anırsalar da anırmasalar da..." diye gözdağı verilen söylemlerle, demeçlerle korkutulur oldular. Bunun başlangıcı da 66 yıl önce (1958'de) çıkarılan; " Basın Kanunu... Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu... Tahkikat Komisyonlarına..." gider. 5 kişinin yan yana gelerek dolaşması bile " şüpheli yürüyüş" sayılır oldu. Gazeteci Özlem Gürses'in bir dil sürçmesi ile elleri kelepçelenerek bir kentten başka kente getirilip savcının önüne çıkarılması, 66 yıl önce yapılanların tekrarıdır, ağırlaştırılmış benzeridir. Yıl: 2015; enflasyon yüzde 8.8 idi. 2019 yılında asgari ücrete yüzde 26.1 zam yapıldı. 2019 enflasyon yüzde 11.8'e düştü. 2016 yılında ve 2019 yılında da yine aynı iktidar ve sözü kanun sayılan vardı.

23 Aralık 2024 00:00

İletişim Formu

captcha

Kişisel verilerinizi işlemekte ve kanunlarda öngörülen teknik ve idari tedbirleri alarak bu verilerinizin korunması için elimizden gelen çabayı göstermekteyiz. İşlenen kişisel verilerinize ilişkin bilgilere aydınlatma metnini ziyaret ederek ulaşabilirsiniz.