×Uygulama Logosu

Habokado - Akıllı Haber Özeti

Özetleri Okuyun ve Dinleyin

Haberi Yapay Zeka ile Özetinden Okuyun. Neden Habokado?

Ayça Söylemez

Jitem Tarihe Gömüldü

28 Ocak 2025 05:00

"JİTEM'e giren çıkamaz. Gözaltı yok, infaz var." Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen JİTEM ana davasında ifade veren, kendini "istihbaratçı" olarak tanıtan H.O., duruşmadaki beyanında, Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı'nı (JİTEM) böyle tanımlamıştı. JİTEM ana davası dediğimiz, Diyarbakır ve Batman'da 1992- 94 yılları arasında işlenen sekiz cinayete ilişkin, aralarında Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da bulunduğu 16 kişiye açılan davaydı. Davanın 15 Eylül 2022'deki duruşmasını Ankara'da izlemiştim, mağdur avukatları, bir dönem gazetelere uzun uzun JİTEM'i anlatan, hatta işaret ettiği bölgelerde JİTEM'in öldürdüğü kişilerin kemikleri bulunan yurtdışındaki itirafçı Abdülkadir Aygan'a ulaşılamamasını eleştirmişti: "Abdülkadir Aygan'ın ifadesi nasıl hala alınamaz? İki ülkenin isterlerse birkaç günde halledeceği işlemler yıllardır sürüncemede kalıyor. Cezasızlık politikası, zamanaşımı ya da faillerin ölümlerinin beklenmesiyle karşımıza çıkıyor. Bu dosyada da zamanaşımı karşımıza çıkarılacak." Mahkeme, bu duruşmadaki ara kararında, insanlığa karşı suç kapsamında zamanaşımının reddine karar verilmesine dair taleplerin nihai kararda hükme bağlanacağını ifade etmişti. Örneğin ta 2012'de yaptığım bir haberde, Diyarbakır'da 1993-1999 arasında Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Merkezi'nin (JİTEM) kullandığı bina ile Diyarbakır Kapalı Cezaevi ve Adliye Sarayı'nın bulunduğu Saraykapı'daki kazılarda 10 kafatası bulunduğunu yazmıştım. O dönem İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şube Sekreteri olan Raci Bilici, kemiklerin 90'larda işlenen cinayetlerin ardından buraya atıldığını düşündüklerini söylemişti: "Eski PKK itirafçısı ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan da bu binanın JİTEM'in merkezi olduğunu söylemiş ve insanların burada infaz edildiğini açıklamıştı." Bunun yanında, çoğu resmi görevli, rütbeli askerin ifadesiyle de hem JİTEM'in varlığı hem de icraatları mahkeme dosyasına girmişti: JİTEM'in infaz timinde yer aldığı ileri sürülen itirafçılardan Adil T., 1 Eylül 1999'da savcıya verdiği ifadesinde JİTEM'in varlığından açıkça söz etmiş ve öldürülen Yüzbaşı Cem Ersever'e bağlı çalıştığını itiraf etmişti. (Bu ifadeyi Haziran 2011'deki duruşmada dile getiren Avukat Tahir Elçi de yıllar sonra öldürüldü ve bu cinayet de faili meçhul kaldı…) Emekli Albay Arif Doğan ise "JİTEM'i Ben Kurdum" diye kitap bile yazdı.

Hayri Kozanoğlu

Ekonominin Dış Dengeleri

28 Ocak 2025 05:00

DIŞ BORÇLAR ARTIŞTA Türkiye'nin dış borçları 2024 3.Çeyrek itibarıyla tarihin en yüksek düzeyi 528.8 milyar dolara yükselmiş durumda. Nitekim 2016'dan sonra kamu sektörünün dış borçları 97 milyar dolar artarken, Merkez Bankası'nın (TCMB) da 1.1 milyar dolar gibi ihmal edilecek düzeydeki borçları 2023 sonunda 46.4 milyar dolara kadar çıktı. Özel sektörün 2017 sonunda 312.3 milyar dolarla tavan yapmış dış borçları 2021 sonunda 81.6 milyar dolar keskin bir düşüşle 230.7 milyar dolara inmişken, tekrar kıpırdanmaya başladı, 36 milyar dolarlık bir artışla en son 266.6 milyar dolara çıktı. 233 MİLYAR DIŞ BORÇ 1 YILDA ÇEVRİLECEK Bir yıl içerisinde çevrilmesi gereken kısa süreli borçların bakiyesi 232.7 milyar dolar. Bu paranın 18.7 milyar doları yabancıların döviz tevdiat hesaplarından, 20.3 milyar doları yüksek faiz ortamından yararlanmak isteyen TL hesaplarından, 18.8 milyar doları da yurtdışı bankaların yurtiçi bankalarındaki döviz mevduatlarından oluşuyor. 2023 sonunda net döviz pozisyonları -81.3 milyar dolarken, 2024 Ekim itibarıyla -132.3 milyar dolara kadar açılmış bulunuyor. Bu 51.2 milyar dolarlık farkın, 13.1 milyar doları varlıkların eritilmesinden, 38.1 milyar doları da yükümlülüklerin artmasından kaynaklanıyor. En son açıklanan veri 2024 Kasım ayına ait ve 363 milyar dolar varlığa karşılık 659.8 milyar dolar yükümlülük bulunduğuna işaret ediyor. Dolayısıyla net UYP -296.7 milyar dolar. Cari denge hesaplarında aynı dönemde doğrudan yatırımlarda 5.8 milyar dolar, portföy yatırımlarında 23.4 milyar dolar, yerlilerin efektif hesaplarındaki artışla 8.8 milyar dolar, kredi kanalıyla 2.1 milyar dolar ve ticari kredilerle 6.7 milyar dolarlık kayda değer bir sermaye çıkışı olduğu görülüyor. Ancak ayrıntıları inceleyince, bunun ana kaynağının TCMB'nin rezervlerindeki menkul kıymet artışı olduğunu, 2023 sonunda 3.6 milyar dolarda seyreden bakiyenin 2024 Kasım'da 24.1 milyar dolara yükseldiğini anlıyoruz. Bu hesaba göre, ülkeyi terk ettiğinde döviz kurlarını ve piyasa faizlerini sarsabilecek sıcak para tutarı 17 Ocak 2025 itibarıyla 33.4 milyar hisse senedi, 19.9 milyar DİBS olmak üzere, sınırlı ölçüde özel sektör ihraçları da hesaba katılırsa 53.7 milyar dolar. Yabancıların döviz mevduatları ise yurtdışında yerleşik kişiler 15.5 milyar dolar ve yurtdışında yerleşik bankalar 6.4 milyar dolar olmak üzere 21.9 milyar dolar.

Feridun Andaç

Çaltıözü'de Sabah

28 Ocak 2025 05:00

Tarçın ile yola düştüğümüzde günün doğuşuna tanıklık ediyorduk. Bir anda, insanın içine işleyen bu görüntüyü dağıtan toprak yığıntılarına takıldı bakışlarım. İlle de kendisine dokunmamı, onunla oynamamı istiyordu ama ben yine de sakınımlıydım. Sonra kendimi ona katmayı bıraktım ve yüzümü taşlı yola doğru döndüm. Tarçın'ı unutmuştum bir anda. İnatla çamurlu yola kadar ilerledim. Bunu bana göstermeye çalışan Tarçın'nın üstündeydi şimdi bakışlarım. Sanki kılavuzluk ediyor, aradığım patika için bana yardımcı olmak istiyordu. Bahçedaşları Çiko ile Maya'yı saf dışı bırakmıştı benimle yola çıkarken. Bir yerin yabancısı hissetmemek için ilk yaptığım budur benim ve bu yanımla sanki biraz da Tarçın'a benziyordum. Yol boyunca aklımdaydı onun "Varlık ve hiçlik karşısında ürpermeye devam etmeliyiz" düşüncesi. Şimdi bu düşünceye vermiştim kendimi. Sonra, şunu da anlatmıyor muydu Heidegger; "insanın varoluşu" olgusu, yaşama uğraşı içinde ihmal edilmemeli, bilakis bütün canlılığı ve çeşitliliğiyle yaşamın esası olarak hep anımsanmalıdır. Okuduğum kitabın aklımda kalan şu satırlarını yürüyüşüm sonrası eve döndüğümde kardeşimle paylaşmak istemiştim: "Geçmişin geri dönüşü her zaman kurtarıcı bir hatırlama anı değildir, bugünün baş göstermesi, bugünün yakalanmasıdır." ** İster istemez, ona bir önceki gün izlediğim France*** filmini anlatmak ve bir başınalığın bazen neden iyi gelebileceğini ona da hatırlatmak isteği doğdu içime; yemyeşil kırların ortasında dumanı tüten çayımızın eşliğinde, derin bir sohbet de böylece başlamış oldu... * Mimarlar İçin Heidegger, Adam Sharr; Çev.: Volkan Atmaca, 2013, YEM Yay., 130 s. ** Geçmiş Zaman: Bellek Kültürü ve Özneye Dönüş Üzerine Bir Tartışma, Beatriz Sarlo; Çev.: Peral Bayaz Charum-Deniz Ekinci, 2012, Metis Yay., 106 s. *** Yönetmen Bruno Dumont'un "France" (2021) filmi.

Soner Yalçın

Caı'yı Yazdım Mit Sen Anla... İstihbarat Analizinin Politikleşmesi

28 Ocak 2025 04:58

İki gün sonra imzalanan yasa, CIA'e tarihinde vurulan en büyük darbe oldu! Oysa üç yıl önce, 11 Eylül saldırılarından sonra insanlar Beyaz Saray önüne geçip "CIA… CIA" diye kurum lehine tezahürat etti, teşkilatı göreve çağırdı. 11 Eylül'de yaşanan istihbarat zaafının sorumlusu olarak Beyaz Saray'daki Ulusal Güvenlik Danışmanlığı ve itibarıyla başındaki Condoleezza Rice gösterildi. -İstihbarat ile ilgili 5 Temmuz'da kendi düzenlediği kontrterör toplantısına Rice katılmamıştı. - CIA başkanı George Tenet 6 Ağustos tarihli raporunda, el Kaide'nin büyük çapta saldırı düzenleyeceği uyarısını yapmış ama Rice bu raporu; kesin olmayan birtakım bilgilerle kabaca bir araya getirilmiş olarak değerlendirdi. Şöyle: Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, yardımcısı Paul Wolfowitz gibi Beyaz Saray " şahinleri ", CIA istihbaratını ve analizlerini politik amaçları için ters düz etti. En kötüsü CIA idi; Beyaz Saray "şahinlerine" boyun eğdi. CIA yetkileri budandı: ABD'de bütün istihbaratın başına Ulusal İstihbarat Direktörü (DNI) getirildi; CIA buraya bağlandı. Michelle Obama bu rapora isim buldu: "Ölüm, Yıkım ve Korkunç Şeyler Kitabı." Bu kadar bilgiden sonra gelelim bize: Esat yıkılınca zafer naraları atıldı. Ancak: Gerek istihbarat teşkilatının "gölgesindeki" Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA)... Buralarda 2025 yılı güvenlik analizlerinde dış politikaya dair sürekli " Türkiye İran ile çatışabilir " değerlendirmesi var. - "İran'ın Suriye'den çekilmesi ve etkisinin azalması, İran'ın Suriye'de Türkiye'ye karşı asimetrik unsurları desteklemesine yol açabilir ve bu durum Ankara ile Tahran arasında çatışmacı bir rekabeti tetikleyebilir…" Sanki olanı değil, olması gerekeni yazıyorlar. İktidar medyasının geçen yıl "günah keçisi" ilan ettiği İran, anlaşılan bu yıl da hedefte olacak.

Filtreleme Haberleri

Ayşegül Yüksel

Heiner Müller'den 'Medea'

Ankara Devlet Tiyatrosu ve İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun ortak projesi olan "Medea Material" 2024- 2025 tiyatro döneminin yeni yapımlarından biri olarak sahnede. Mitolojik bir karakter olan Medea'nın öyküsünü işleyen en ünlü tiyatro yapıtı Euripides'in "Medea" tragedyasıdır. Postmodern öncü tiyatronun önderlerinden olan yazar Heiner Müller, 1982 tarihli oyunu "Medea"da, bilinen öyküyü doğrusal yönde (baştan sona) sunmaz. Müller'in metninde "gelecek" yoktur. Heiner Müller, bilinen bir metne -farklı bir amaçla- "yeniden yazma" işleminin uygulanmasının yaratıcılığa önemli katkı sağladığını savunan Bertolt Brecht'in yolundan gider. Medea'nın öyküsünü parçalayıp yeniden yazarken Euripides'in tragedyasından daha kapsamlı bir anlam bütünlüğüne ulaşmayı amaçlamaktadır: Müller'in "Medea"sı, güç hırsının, dünyayı kana boyayarak insanları, anne, baba, kardeş, kadın, erkek, çocuk ayrımı yapmaksızın bir ihanet girdabı içine itişinin ağıtıdır. Yönetmen Ayşe Emel Mesci, Müller'in "Medea"sını sahnelerken sahnenin geri düzlemine yerleştirdiği sinevizyon görüntüleriyle, dünyamızın içinde bulunduğu savaş ortamını ve şiddetin yükselişini sergiliyor. "Medea Material" yapımı hem İstanbul'da (Tekel Sahnesi) hem de Ankara'da (İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi) sürüyor.

28 Ocak 2025 04:55

Arif Kızılyalın

Hakem Kavgasının Sonu!

Gelgelelim, Türk futbolu son 1 yılı aşkın süredir ciddi bir hakem kaosu yaşıyor. Yanlış anlaşılmasın, "Hakemler çok kötü maç yönetiyor" anlamı çıkmasın. Artık "Bana çok kart çıktı, sana çıkmadı" kavgası VAR. Bunun sonucunda da kulüpler "Yabancı hakem" diye şikâyet etmeye başlar. Bu noktada TFF'nin hem şu anki başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu hem de eski başkanı Mehmet Büyükekşi'nin ciddi hataları var.

28 Ocak 2025 04:53

Alper Kaya

Profesyonel Liglerde Gümüşhane Ekolü

Onlardan biri, 3. Lig'de yer alan Gümüşhane takımı Kelkit Hürriyet SK. Kelkit Hürriyet sportif olarak ilk kez 2011-2012 sezonunda Bölgesel Amatör'de karşımıza çıkıyor. İki yıl sonra baraj maçı oynayarak BAL temsilcisi Gümüşhane Telekom'u mağlup ederek Süper Amatör'den tekrar BAL'a dönüyor ve dönüş o dönüş: 2016-2017 ve 2017-2018 sezonlarında da il kontenjanı nedeniyle küme düşmemek için baraj maçı oynadıktan sonra 2018-2019 sezonunda grubunu lider bitiriyor, play-off'lar ile tarihinde ilk kez 3. Lig'e yükseliyor. 2019-2020 sezonunda ilk kez mücadele ettiği 3. Lig'de play-off'u bir puanla kaçırıyor ancak sonraki sezon işi şansa bırakmıyor. Halen 16 takımlı 3. Lig 2. Grup'ta küme düşme hattının dört puan ve iki basamak yukarısında yer alıyor. Ocak ayının başında ortaya atılan bu iddianın ve 7 Ocak 2025'te kulübün ligden çekilme gündemiyle yaptığı toplantıların ardından 19 Ocak 2025'te yeniden yönetim değişikliği oldu ve başkanlığa Necati Köksal seçildi. Çünkü bu satırlarda 12 Kasım 2024 tarihinde yazdığım "İki şehir, tek kader" başlıklı yazıda Gümüşhanespor'da futbolcuların maddi sorunlardan dolayı sosyal medyada yaptıkları bir paylaşımın ardından şehrin ileri gelenlerinin peş peşe maddi destekte bulunduğuna yer vermiştim. 14 Ocak 2025 04:33 Amatör liglerde iki büyük problem çözüldü 07 Ocak 2025 04:27 Erbaa'da bir garip sponsorluk öyküsü- 2 31 Aralık 2024 04:46 Erbaa'da bir garip sponsorluk öyküsü 24 Aralık 2024 04:32 Yeni moda: Anahtar teslimi 17 Aralık 2024 04:25 Gökhan Ünal'dan 24 Erzincan mevzusuna son nokta 10 Aralık 2024 04:24 Vali beyden telefon var! 19 Kasım 2024 04:23 İki şehir, tek kader 12 Kasım 2024 04:19 Camus'ya nazire 05 Kasım 2024 04:00

28 Ocak 2025 04:50

Köşe Yazarı

Benden Selam Olmasın Bolu Beyine!

Açıklamalara göre, basit bir sebep yüzünden çıkan ve çok kısa sürede söndürebilecek bir yangın; koca, anlı/şanlı, hem de 5 yıldızlı lüks otel saatler içerisinde tam 78 cana mezar oldu. Anlaşılan o ki; işletme sahibi otelin tamamına ruhsat alamayacağını anlayınca hileye başvurarak, otelin 70 metrekarelik kafe bölümüne ruhsat almış. Fakat günlerdir "denetleyenler kim, denetleyicilerin bağlı olduğu kurum kim" tartışmasına şahit oluyoruz. İşletme sahibi 5 yıldızlı otel izni almak için her şeyi yapmış; fakat konaklayıcı müşterilerinin can güvenliği için yapması gereken yangın önlemlerini masraftan kaçmak için yaptırmamış. Bir de göreve geldiği günden bu yana, gerek partisi CHP ve gerekse icraatlarıyla gündemden hiç düşmeyen bir Bolu beyi, pardon bir Bolu Belediye Başkanı var. İlk gün; "Belediyenin yetkisi yok" dedi. Üçüncü gün "elimizde raporlar var" demeye başladı. Cenaze nakillerinde bile sınıfta kaldın be Bolu şeyi. Nakil araçları için 100 bin liraya varan ücret talep ettiler.

28 Ocak 2025 04:38

Köşe Yazarı

Kehf Suresi'nin Acayip Sırları! Mağarada Kaç Yıl Uyudular? 300 Mü? 309 Mu? Zamanın İlahiliği Ve Göreceliği

Zamanın ilahiliği ve göreceliği Süleyman dedi ki: "Ey ileri gelenler! Onlar bana teslimiyetle gelmeden önce, onun (Belkıs'ın) tahtını hanginiz bana getirebilir?" Cinlerden ifrit olan biri dedi ki: "Sen yerinden kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Şüphesiz ki ben buna güç yetirebilirim, güvenilir biriyim." Kendi yanında kitaptan bir ilim bulunan bir kimse dedi ki: "Ben onu gözünü açıp kapamadan sana getiririm." Süleyman tahtı yanında yerleşmiş vaziyette görünce dedi ki: "Bu, Rabbimin fazlındandır..." Bu diyalog Neml Suresi 39-40 arası ayetlerde geçer. O surenin adı Kehf Suresi.. Arzu edenler arşivden okuyabilir.) Dikkat ettiyseniz Kehf Suresi'nde anlatılan konunun arka planında hep "zaman" vardır. O halde "zaman" hakkında düşünelim. Kehf Suresi'nin 25. ayeti, mağara arkadaşlarının kaç yıl mağarada kaldığını ilginç bir şekilde ifade eder: "Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar, buna dokuz daha eklediler." (Kehf Suresi, 18:25) Bu ifadede "300 + 9 yıl" gibi bir ayrıntı verilmesi, farklı yorumlara ve tartışmalara yol açmıştır. Ayrıca, zaman ölçümü gibi "teknik" bir konunun bile Kur'an'da mucizevi şekilde işlendiğini vurgular. Allah'ın Katında Zaman Farklıdır: Zaman, insan için somut ve ölçülebilir bir şeyken Allah için farklıdır. "Ne kadar kaldık? Bir gün ya da bir günden az" diye düşünmüşlerdir (Kehf Suresi, 18:19). Buna "zaman genişlemesi" denir. Örneğin, bir kara deliğe yakın bir yerde zaman, Dünya'daki birine göre daha yavaş geçer. Einstein'ın meşhur sözüyle de açıklanabilir: "Bir saat, bir insanın yaşadığı yere, hareketine ve kütleçekim etkisine bağlı olarak farklı şekilde çalışabilir." Yani, zaman mutlak değil, görecelidir. Zaman, Allah katında çok farklı bir boyuttadır: Allah için zamanın bir anlamı yoktur; bir gün, bin yıl gibi olabilir: "Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir." (Hac Suresi, 22:47) Mağara arkadaşlarının "300 ve 9 yıl" gibi uzun bir süre kalıp, uyandıklarında bunu yalnızca "bir gün ya da daha az" zannetmeleri, insan algısının zamana olan sınırlı bakışını ortaya koyarken Kehf Suresi'nin gizemlerine de ışık tutar. Bu süreyi Allah katındaki zamana çevirmek için şu hesabı yapabiliriz: Allah katındaki zaman oranı: 1 gün (Allah katında) = 1000 yıl (Dünya Zamanında). 1 dünya yılı, Allah katında 1/1000 gün eder. Dolayısıyla, 80 dünya yılı, şu kadar süreye denk gelir: 80 /1000= 0.08 gün eder (Allah Katında) 0.08 gün, saat cinsinden şu şekilde ifade edilebilir, 1 gün = 24 saat olursa 0.08 gün = 24×0.08=1.92 saat eder. Allah, insanların dünya nimetlerine olan bağlılıklarını sorgulamaya davet ederken Dünya hayatının aslında bir "hayal" gibi geçici olduğunu ifade eden ayetleri önümüze koyuyor. Süleyman Suresi, 23. Ayette olduğu gibi; "Ve dünya hayatı, bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ama ahiret yurdu, takva sahipleri için daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdirmiyor musunuz?" Kehf Suresi'nin acayip sırları!

28 Ocak 2025 04:34

Kamil Tekin Sürek

Yayın Yasağı

12 Eylül döneminde gazete kapatmalar, generallerin gazetecileri telefon edip tehdit etmesi, yazı işleri müdürlerine bin yılı aşkın ceza istenen davalar açmalar; doksanlarda gazete toplatmalar, gazetelere matbaada el koymalar, gazetecilere ağır cezalar, gazeteci öldürmeler; tek adam yönetiminde ise eski yöntemlerle birlikte geliştirilmiş yeni sansür uygulamaları; yayın yasağı, RTÜK cezalandırmaları, BİK cezalandırmaları, sosyal medya platformlarının erişime kapatılması, alan daraltmaları vb. Bütün baskıcı yönetimlerin sansür gerekçeleri "Halkın yanlış bilgilendirilmesi, halkın galeyana getirilmek istenmesi". Hemen hemen her olay sonrası yayın yasağı getiriliyor: Kartalkaya Katliamı, Yenidoğan Çetesi, Narin cinayeti, patlamalar, maden cinayetleri, depremler ve daha yüzlercesi. Oktay Akbal'ın "Önce ekmekler bozuldu. Sonra her şey" diye yazdığı gibi. Gazetecilerin çoğu gazeteci değil. İktidarın propaganda elemanları ve bunlar aynı zamanda son derece bilgisiz. Konuşması, bilgi vermesi gerekenler konuşmuyor. Turizm bakanı, Bolu Belediye başkanı da suçlanıyorlarsa, kendilerini savunmak üzere çıkar konuşur. Rantlar iktidarın, suçlar yerel yönetimlerin. İhmal dediğimiz de aslında ihmal değildir. Bu durumun halkın geniş kesimleri tarafından bilinmemesi için de iktidar; sansür, yandaş medya ve bağlı yargıyı kullanmaktadır. Örneğin yanan bir otel mevzuata göre yapılmamış (Evet yapılmamış ama Türkiye'deki yapıların yüzde doksanı mevzuata göre yapılmamış), denetlenmemiş, yangına karşı tedbir alınmamış (Devlet daireleri dahil yine yüzdeye vurursak oran aynı), tedbir alınmamış (Fazla söze gerek yok, İstanbul'da yirmi beş senedir büyük bir deprem bekleniyor ve "alınan tedbirleri" hepimiz biliyoruz). 31 Aralık 2024 06:40 Çetin günlere hazırlanmak gerek 24 Aralık 2024 04:41 Kartlar yeniden karılıyor 17 Aralık 2024 04:41 Suriye'yi bekleyen 10 Aralık 2024 05:01 Savaşa ve yoksulluğa karşı ittifak 03 Aralık 2024 06:40 Kayyım 26 Kasım 2024 04:41 Onların çocukları 19 Kasım 2024 04:42 Etki ajanlığı 12 Kasım 2024 04:59

28 Ocak 2025 04:33

Süleyman Gülek

Dünya Hayatının Geçici Olduğunu Unutmamak

Kur'an, insanların dünya hayatına olan aşırı düşkünlüğünü şöyle ifade eder: "Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Âhiretten ise gafil olanlardır." (Rûm Suresi, 7). Dünyanın geçici olduğunu ve "göz açıp kapayıncaya kadar" sona ereceğini ise neredeyse hiç düşünemezler. İnsanlar arasında " ölümlü dünya ", " üç günlük dünya ", "hayat fani" gibi deyimler yaygın bir şekilde kullanılsa da, bu ifadeler genellikle samimi bir bilinçten değil, bir sohbet ya da espri konusu olarak dile getirilir. Bazı kimseler, "ölümlü dünya" ve "dünyaya bir kere geldik" gibi ifadelerin ardından, "dünyayı tepe tepe yaşayacaksın" diyerek yüzeysel bir mantık yürütür. Bu gerçeğin ışığında, sonsuz bir hayatı göz ardı ederek 60-70 yıllık kısa bir ömrü tümüyle dünya nimetlerine adamak elbette akılsızlıktır. Kur'an bu durumu şöyle açıklar: "Şu insanlar, çabucak geçen dünyayı seviyorlar da, önlerindeki çetin bir günü (âhireti) ihmal ediyorlar." (İnsan Suresi, 27). Yüce Allah ise şu uyarıda bulunur: "Sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret hayatı daha hayırlı ve kalıcıdır." (A'lâ Suresi, 16-17). Yüce Allah bu hakikati şöyle dile getirir: "Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da, ahireti bırakıyorsunuz." (Kıyamet Suresi, 20-21). Ahiret saadeti, dünya hayatında kazanılır. Kur'an, iman edip sâlih amel işleyenlerin ahirette mutlu bir sona ereceğini şöyle müjdeler: "İman eden ve dünya ve âhiret için faydalı işler yapanlara güzel bir gelecek ve mutluluk vardır." (Ra'd, 13/29).

28 Ocak 2025 04:32

Köşe Yazarı

Trump Ve Evdeki Bulgur

Türkiye'de yaşayıp Siyonizmle nabzı aynı atan kesimlerde Hamas'ın zaferi rahatsızlık uyandırmış. Şimdilerde yangına körükle gitme niyetini izhar eden ABD'nin yeni başkanı Trump, soykırıma çanak tutan açıklamalar yapıyor: "Filistinliler, Gazze'yi boşaltmalı, Ürdün ve Mısır Filistinlileri ülkelerine kabul etmeli(ymiş)." Trump bu açıklamayı destekler mahiyette bir kararla MK 84 tipi bir tonluk bomba sevkıyatının önünü açtı. Trump "Grönland'ı istiyorum, Danimarka bize vermeli" diyor. Trump bununla kalmıyor. "Meksika'yı işgal edebileceğini" söylüyor. Yetmedi "Kanada'nın ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiğini" söylüyor. Gelir gelmez Çin, Kanada ve Meksika'ya ek yüzde 25 gümrük vergisini duyurdu. Elon Musk bu konulara öncülük ediyor. "Alman olmaktan gurur duymanın iyi bir şey olduğunu" söyledi. Trump'ın kabadayı tavrına karşı ölçülü bir duruş sergilemeyi tercih etseler de, AB ülkelerinde ciddi bir rahatsızlık olduğu görülüyor. Mesela "zorba" tanımlaması var, son zamanlarda dillendirilen. Son söz; sürprizlere gebe bir 2025 içinde olduğumuz unutulmasın.

28 Ocak 2025 04:30

Köşe Yazarı

Mi'rac Hadisesi (Ahireti Nebevî Temaşa) -2-

Bu inanış 19. yy'a kadar devam etmiştir. *İnsan; 15-20 mikron büyüklüğünde döllenmiş bir yumurta hücresinden(Zigot) yaratılmış ve yaklaşık 100 trilyonluk hücreden müteşekkil (Bedeniyle-Ruhuyla) adeta Allah'ın antika bir eseri olarak görülmektedir. İnsan geçici olan bir hayat (Dünya hayatı) için yaratılmamıştır. Yaratıcı olan Allah, insanı geçici olan bu Dünya için değil, devamlı olan Ahiret için yarattığını söylüyor. Ancak insanın, bir teste (imtihana) tabi tutulacağı, test yerinin de Dünya olduğu, Dünya'nın bir oyun ve eğlence yeri olmadığı da bildiriliyor (1-3). Fakat insan aynı zamanda fıtratına uymayan (yaratılışına), azıp, sapıtan ve hayvanların dahi yapmadığı her türlü kötülükleri yaparak 'Esfel-i Safilin'e (alçağın alçağı) düşmeye de müsait bir mahluktur (4). (2): "İnsanlar hiç imtihana tabi tutulmadan, sadece 'inandık' demekle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Gerçek şu ki, Biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. Böylece Allah, doğru söyleyenleri de, yalancıları da (iyileri de, kötüleri de) ortaya çıkaracaktır" Ankebut-2,3. (3): ''Bu Dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. (4): "Gerçekten Biz (Allah) insanı en güzel şekilde (en kapasiteli) yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik" Tîn-4,5.

28 Ocak 2025 04:28

Hüseyin Öztürk

Her Yalanın…

Bolu Grand Kartal'daki yalanlar birbir ortaya dökülüyor. Grand Kartal otelinde yalan rüzgârları değil, fırtınalar değil, hatta tsunamiler meydana gelmeye devam ediyor. Medyaya yansıyan haliyle şöyle demiş: -"İtfaiye müdürü korkmuş olabilir. Ben böyle bir otelle ilgili eksiklikleri bildirirsem savcılığa, 'Burası büyük bir işletme yarın beni karalıyorsun' diye dava açabilir korkusu yaşamış olabilir"… Bir başka garip husus daha var ki, "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" cinsinden. 78 cana mezar olan Grand Kartal'ın sahibi, Gölcük gölünün hemen altında bulunan 16.5 dönüm arazi üzerine kurduğu Gazelle Resort Otelini orman işgalleri ve 'mesire' oyunlarıyla 220 dönüme çıkarmış. Adalet hızla harekete geçerek, Kartalkaya'daki aynı ihmallerden dolayı, Bolu Belediye binasına 50 km hızla, 10 dakika uzaklıkta bulunan Karacasu'daki Gazelle Resort ve Spa Otelini de kapatma kararı almış. Sanki kendi başlarına hiçbir musibet gelmeyecekmiş gibi bu elim hadiseden dolayı medyada ve sosyal medyada öç avcılığına çıkan kimseler var.

28 Ocak 2025 04:26

İletişim Formu

captcha

Kişisel verilerinizi işlemekte ve kanunlarda öngörülen teknik ve idari tedbirleri alarak bu verilerinizin korunması için elimizden gelen çabayı göstermekteyiz. İşlenen kişisel verilerinize ilişkin bilgilere aydınlatma metnini ziyaret ederek ulaşabilirsiniz.