Haberi Yapay Zeka ile Özetinden Okuyun. Neden Habokado?
Fetö'nün Çıngıraklı Yılanları
15 Temmuz'dan sonra birinci gruptaki elemanların –beyin takımının– çok büyük bir çoğunluğu yurt dışına kaçarak paçayı –şimdilik– sıyırdılar. Örneğin, bunların kavını erken değiştirenlerinden biri, yaklaşık üç sene önce, FÖTÖ ihanetinin farkına ancak varabildiğini, onlara hizmet etmekten pişmanlık duyduğunu belirtmekle temizlendiğini zannederek "Ee, nerede kalmıştık" pişkinliğiyle kibir kusmaya kalkışınca, bizim İsmail Kılıçarslan onun burnuna –azgınlaşan uyuz atın burnuna vururcasına- öyle bir vurmuştu ki- can havliyle tekrar kendi karanlığına kaçmıştı. Berlin vizelinin çıngırakalısına gelince. Öyle sanıyorum ki, 15 Temmuz darbesini önlemek için sokağa dökülenlerin siyasi şuurunu hemen her Batılı gibi Siyasal İslam'a indirgeme hinliğine başvurup, şuurlu Müslümanlardan bir rövanş almaya yelteniyor. O hinlik içinde İslam'daki beş farzı, 1-eşi başörtülü olmak, 2-Cuma namazında görülmek ve 3-meyhanede görülmemek şeklinde üçe indirerek Siyasal İslam'a yamamakla kalmıyor, bilakis bu üçlüyü tutarsızlık, ahlaksızlık, sekülerleşme… Bu şaire karşı Fuzûlî gibi "Aldanma ki şair sözü elbet yalandır." deyip geçmemiz mümkündür ama görüyoruz ki, o ahlaksızlığın dibine inmiş biri olarak, siyasi şuur sahibi Müslümanları ahlaksızlıkla itham etmeye yeltenip kendi zilletine tüy dikmenin; Müslümanları siyasetçilikle damgalayarak onlardan bir rövanş almanın, FETÖ kininin uçurtmasına kuyruk olmanın gayretindedir.
24 Aralık 2024 04:00
Ölürüm Türkiye'm
Esat'ın kaçıp gidişi, Suriye'nin büyük bir kısmının özgürlüğe kavuşması, terör örgütü elindeki kısım hâriç, ülkenin her yerinde kutlanıyor. Kolay rastlanır bir durum değil, kansız bir devrim yaşandı Suriye'de. Halep Kalesi önünde davul zurna ile "Ölürüm Türkiye'm" çalındığına şahit olduk. Söyleyecek söz bulmak mümkün değil çünkü. "Ölürüm Türkiye'm"den sonra bir başka beste yapılsa ve "Ölmüşüz Suriye'm" diye çalınıp söylense yeridir. Suriye'ye ilk giden Dışişleri Bakanı Türkiye'den. İnsanca bir düzen kurulunca, en çok kimin kazançlı çıkacağı belli. Bir: Suriye halkı, iki: Türkiye. Şara'nın birkaç gün önceki açıklaması gayet netti: "Türkiye'ye zarar verecek hiçbir yapıya izin vermeyiz." * Pazar günkü basın toplantısında Bakan Fidan önemli noktalara temas etti. Her cümlesi köşe taşı gibi önemliydi: "En dar gününüzde beraberdik, bugün de buradayız. Suriye tarihî bir fırsat yakaladı. Terör tehdidinin bertaraf edilmesi, ekonominin güçlendirilmesi, Suriye halkının dönüşü mümkün. İstikrarın tesisi en öncelikli konu. Hukukun üstünlüğü, azınlıkların korunması için kapsayıcı bir yönetim Suriye'nin hakkı. Devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması için Türkiye tecrübelerini aktarmaya hazır. Uluslararası toplum destek sağlamalıdır. Yeni yönetimle angaje olunmalı, bekle ve gör politikasından uzak durulmalıdır. Toprak bütünlüğünde hiçbir tereddüt yoktur. PKK/YPG'ye Suriye topraklarında yer yok. Bir an önce kendisini feshetmelidir. BAAS karanlığından kurtulan Suriye, PKK/YPG'yi de temizleyecektir. İsrail, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı göstermelidir." * Şara sözünü kısa tuttu. "Halkımızın yarısı ülke dışında. Vatandaşlarımızın dönmesini istiyoruz. Egemen ülkeler Suriye'ye destek vermeli. Ekonomik yaptırımlar kaldırılmalı. Önceki cani rejim, halkı katletti. Yaptırımlar o sebepleydi. Ülkede mağdurlar var. Sebep gittikten sonra ceza da kaldırılmalı. Mazlum insanlar cezalandırılmamalı." Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan Şam'a gitse, İstanbul'daki mitinglerden daha fazla kalabalık toplanır.
24 Aralık 2024 04:00
Suriye İslâm Cumhuriyeti: Tek Devlet, Tek Bayrak, Tek Ordu!
MİT Başkanımız İbrahim Kalın'dan sonra Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan'ın Şam'a gidip devrimin lideri ve fiili devlet başkanı Ahmed eş-Şara (Colani) ile görüşmesi tarihi önemdedir. Hakan Fidan da ilk Dışişleri Bakanı. Suriye'nin inşa sürecinde Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin sunacağı katkı, Suriye'yi kendi bölgesinde rol model ülkelerden birine dönüştürebilir. Hakan Fidan-Ahmed eş-Şara görüşmesi resmi ve biçimsel bir görüşmenin ötesinde bir anlama sahip. Türkiye'nin Suriye duyarlılığıyla Suriye'nin Türkiye duyarlılığı aynı. Dolayısıyla Suriye cenahından Türkiye'ye yönelebilecek hiçbir tehdide izin verilmeyeceğinin altının çizilmesi ne kadar önemliyse Suriye'nin toprak bütünlüğüne yönelik bir saldırıyı kendisine yapılan bir saldırı olarak göreceğini açıklayan Türkiye tarafının duruşu da bir o kadar önemli. Suriye Arap Cumhuriyeti tabiri yerine Suriye İslâm Cumhuriyeti tabirinin benimsenmesi Suriye'nin anayasal ve sosyolojik realitesine uygun bir tanımlama olacaktır. Şam'dan verilen mesajlardan anlaşılan o ki yeni Suriye İslam'ın belirleyici olduğu bir Cumhuriyet olacak. Suriye halkının iradesine güven esas alınacak. Suriye'nin her yerinde bir tek bayrak olacak. Suriye İslam Cumhuriyeti'nde İslam belirleyici-başat olacak ama bu, başka din mensuplarının kendi dinlerini özgürce yaşamalarının önünde engel teşkil etmeyecek. Araplar, Türkmenler, Kürtler, Nusayriler vs eşit haklara sahip olacak. Suriye devleti herkesin devleti olarak yapılanacak.
24 Aralık 2024 04:00
Dünya Görüşüm: Türkiye
En son 15 Temmuz'u takip eden günlerde hissetmiştim bu duyguyu. Geceleri yatmadan hemen önce "yeni bir şey oldu mu?" diye bakıyorum, sabah uyanır uyanmaz ilk işim "Suriye'de durum nedir acaba?" diye haberlere bakmak oluyor. Bir yandan Esed'i, İran'ı, Rusya'yı, Hizbullat'ı, bin türlü emperyalist katili ülkesinden kovan Suriye halkının başına "dışarıdan" bir çorap örülmesinden korkuyorum. BAAS rejimi tarafından "Suriye'nin nerdeyse en dezavantajlı kesimi" haline getirilen Suriye Kürtlerinin önünde tarihi bir fırsat vardır. Tam bu karışık duygular içerisinde izledim Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Şam ziyaretinde Suriye halkına "Sevgili kardeşlerim" diye başlayan hitabını. Türkiye, an itibariyle bütün dünyaya "yapıcı emperyal güç nasıl olur"u gösteriyor Suriye üzerinden. Geçenlerde bir konferansta bana "Dünya görüşünüz nedir?" diye sormuştu bir delikanlı. Biz şimdi ve şu anda çok farkında olmayabiliriz ama Türkiye "Bir dünya görüşü"nün de adıdır artık. Çok isterim "dünya görüşünüz nedir?" diye sorulan insanların, "Dünya görüşüm Türkiye, İslamcı", "Dünya görüşüm Türkiye, ülkücü", "Dünya görüşüm Türkiye, solcu", "Dünya görüşüm Türkiye, sosyalist", hatta "Dünya görüşüm Türkiye, Kemalist" diye cevap verdikleri bir ülkede yaşamayı. Hakan Fidan'ın konuşmasından "Dünya görüşümüz niçin Türkiye olmalıdır?" sorusunun cevabı olabilecek nefis cümlelerle bitireyim: "Sevgili kardeşlerim, 14 sene boyunca sevinciniz sevincimiz, hüznünüz hüznümüz oldu. Kardeşlik ve komşuluk hukuku bunu gerektiriyordu. Bugün Türkiye olarak tarihin doğru tarafında yer almış olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Değerli kardeşlerim, inşallah ülkenizin en zor, en karanlık dönemi geride kaldı. İnşallah daha güzel günlerimiz bizi bekliyor. Suriye'nin bütün etnik, dini ve mezhep grupları daha mutlu ve huzurlu olacak inşallah. Bundan sonraki süreçte Suriye'nin geleceğini belirleyecek olan sizlersiniz. Suriye'nin güvenli, özgür, müreffeh bir ülkeye dönüşmesi sizlerin sayesinde mümkün olacaktır."
24 Aralık 2024 04:00
Ak Parti Yeniden Birinci Parti
Kurulduğu günden bu yana birinci parti olan ve 2010'lu yıllarda hâkim parti kimliği kazanan AK Parti, son yerel seçimde ilk kez ikinci parti konumuna düşmüştü. GENAR'ın Türkiye Raporu kapsamında yaptığımız son araştırmada, "Bugün bir genel seçim olsa" sorusuna karşılık, AK Parti %32,9, CHP ise %33,4 oy oranında gözüküyordu. Türkiye Raporu"nda "CHP'de durağanlık, AK Parti'de toparlanma" başlığını kullandık. Bu eğilim, aralık ayında AK Parti'nin yeniden birinci parti olacağına işaret ediyordu. O dönem yaptığımız araştırmalarda, AK Parti'nin oy oranı %3 artış göstermişti. Buna karşın, Suriye halkının geleceğini düşünen ve Suriye devletinin toprak bütünlüğü tezinden vazgeçmeyen Türkiye ve muhalifler, süreç içinde Suriye halkının tamamında meşru temsilciler konumuna yükselmiştir. Sayın Erdoğan'ın Türkiye ve AK Parti'nin bu gelişmelerden prestij kazanması, CHP ve DEM Partisini rahatsız etmektedir. Son iki haftada yaptığımız tüm araştırmalarda, AK Parti'nin bazı bölgelerde %2, bazı illerde ise %5 oranında oy artırdığı görülmektedir. Bir ay önceki eğilim, doğal olarak AK Parti'nin yeniden birinci parti olacağını haber veriyordu. Suriye'deki ani gelişmeler ve dünya liderlerinin Suriye ile diplomatik ilişki kurmak için Türkiye'nin kapısını çalması, dünya medyasında Sayın Erdoğan'ın politik başarısına vurgu yapılması, Ukrayna-Rusya barış görüşmelerinde olduğu gibi AK Parti'nin oy artışını tetiklemiştir.
24 Aralık 2024 04:00
Hep Onlar Tehdit Ediyordu, Şimdi Biz Tehdit Edeceğiz. Şam'ı Hedef Gösterenler Kudüs'ü Elinde Tutamaz. Artık Savaşın Adresi İsrail Sınırıdır. Fırat'ın Doğusu İlk Adım Olacaktır!
Buna izin verilmeyecek. Türkiye'yi ABD-İsrail-Avrupa eksenine hapsedenler, içeride de, bölgede de, dünyada da yeni bir gücün uyanışına, coğrafya ölçekli büyük bir fırtınaya tanık olacaktır. Bin yıldır bu coğrafyayı formatlayanlar geri dönmüştür, bu dönüşün sarsıntıları 21. yüzyıl boyunca devam edecektir. APTALLARA COĞRAFYA VE TARİH DERSİ VERİLİR Kızıldeniz'den, Basra Körfezi'nden Hint Okyanusu'na açılırken, Karadeniz'den Akdeniz'e olağanüstü güç biriktirirken, Afrika'dan Asya'ya ortak güç alanları oluştururken, 15 Temmuz işgal girişiminden sonra tarihinin büyük askeri güçlerinden birini daha kurarken, sınırının sıfır noktasında bir zaaf alanı bırakacağını, çaresizlik yaşayacağını, başka ülkelerin çıkarını önceleyeceğini, korkacağını, tedirgin olacağını düşünmek büyük bir aptallıktır. Suriye'deki hareket bundan sonra başladı ve 13 yıldır devam eden iç savaş ve işgal 13 günde bitti. Bundan sonra Türkiye-Suriye-Lübnan ortak güç ve refah alanı nın şekillenişini izleyeceğiz. Ancak " Kilit kapandı " açıklamasını birçokları tam olarak anlayamadı. İran sınırından Suriye sınırına kadar bütün bölge PKK'ya kapatıldı. ŞAM'DA ZAYIF BİR YÖNETİM HER SENARYOYA UYGUNDU Suriye'nin kuzeydoğusunda kurulan terör ordusu sadece Suriye'yi bölmek için değildi. Eğer Suriye bölünmesi gerçekleşseydi bir gün bile geçirilmeden Türkiye Cephesi açılacaktı. Suriye'yi bütünleştiren akıl, Türkiye Cephesi'nin açılmasını nasıl engelleyeceğini de bilen akıldır Rejimin, İran'ın, Rusya'nın varlığı; ABD-İsrail-PKK ekseni için caydırıcı değildi. Şimdi s adece İran'ın eli zayıflamadı, İsrail ve ABD'nin de eli zayıfladı. "İsrail'in yayılma döneminin sonu" derken aslında bunu kastediyorum. Gazze'deki soykırımla, Lübnan'ın işgaliyle Suriye'nin parçalanmasını tek bir dosya olarak görenler, Suriye'nin istikrara kavuşmasıyla Gazze'de de, Lübnan'da da istediklerini yapamayacakları bir döneme sürüklendi. Sadece PKK-YPG kaldı. Bu yüzden PKK/YPG'nin Suriye'yi parçalamasına izin verecek şekilde bütün "siyasi formüller"in oyalamaya, zaman kazanmaya ayarlı olduğu biliniyor. Bir örgüt üzerinden Büyük Türkiye'nin sabote edilmesine izin verilmeyecek. " Müslüman Soykırımı "na son verilmesi en büyük hedef olmalıdır. Artık bu " zaaf "ların ülkelerimizi parçalamasının önü alınmalıdır. Türkiye-Suriye-Lübnan arasında çok acil ortak askeri/savunma anlaşmaları yapılmalı, Suriye ve Lübnan hava savunma sistemleri ile donatılmalı. Hep onlar bizi tehdit etti. Diyeceğiz ki; " Şam Kudüs'ün kapısıdır. " Şam fethedilince Kudüs de kurtulur. Türkiye için bu daha başlangıç..
24 Aralık 2024 04:00
Yanlış Planlama
Süper Lig'de ilk yarı değil ama ilk bölüm geride kaldı. Ligin ikinci bölümü 3 Ocak'ta başlayacak. Evet, Süper Lig'de ara transfer dönemi 13 Ocak'ta başlayacak ve 11 Şubat'a kadar sürecek. Geçen sezon İsmail Kartal ile çok iyi bir performans gösteren Fenerbahçe, Jose Mourinho gibi büyük bir ismin bu büyük oyun ayak uyduramaması ile geride kaldı. Türkiye'ye geldiğinde daha önceki alışkanlıklarından vazgeçerek 3. Bölge oyununa ağırlık vereceğini düşünmüştüm ama ben dahil birçok kişiyi yanıltarak yine korunaklı oyunundan vazgeçmedi ve Okan Buruk gibi rakip kaleden başka bir şey düşünmeyen teknik direktörün epey gerisinde kaldı. Ligde ilk bölümün hayal kırıklıklarını ise Beşiktaş ve Trabzonspor yaşattı.
24 Aralık 2024 04:00
Neden Atatürk?
Şöyle diyor: "Ali Bey, Allah aşkına her konuşmanıza, her yazınıza gereksiz yere Atatürk'ü neden katıyorsunuz. Yani insan her konuşmasında Allah diyebilir, ama her şeye Atatürk'ü katmak nedir ya. CHP'liler hırsızlık yapmak ve bizi korkutmak için, AK Partililer korkudan Atatürk deyip duruyorlar da sizlere ne oluyor. Vallahi gına geldi." Bu konuyu tartışmanın bizce de zamanı gelmişti. Dileyen Mustafa Bey'e verdiğimiz cevabı üstüne alınabilir: "Selam, Araştırma Sadece Areda'nınkiler değil, tüm araştırmalar bu fırsatın altını çizmektedir..." Cevabımız burada bitiyor. Mademki Atatürkçülük bu toplumun en değer verdiği kimlikler arasında başı çekmektedir… Mademki Atatürk'ün imzasını taşıyan Cumhuriyet'in temel ilkelerini ülkemizde sonuna kadar savunan bir Cumhurbaşkanımız ve AK Parti lideri vardır… O zaman 'karnından konuşmanın' hiçbir anlamı yoktur. Cumhuriyet'in temel ilkelerini Anti Emperyalizme, Millî Bağımsızlığa, Millî İradeye, Bölünmez Bütünlüğe sonuna kadar sahip çıkmalı!.. Millî kültürün yapı taşlarını baş tacı etmeli!.. Ve bu yaklaşımı tüm toplumsal üretimlerde defaatle dile getirmelidir!.. Sert konular… Dış kaynak yönetim firması Tempo BPO, 2025'te 2 bin 500 kişiye istihdam sağlayacağını duyurmuş… Öte yandan Bilkent Holding bünyesinde kurularak entegre tesis yönetimi kapsamında hizmet ihtiyaçlarına çözüm üreten Tepe Kurumsal Çözümler, 2024 yılında yüzde 75 büyüme ile yaklaşık 20 milyar TL ciroya ulaşmış. 2024 yılında 4 bin kişiye daha istihdam sağlayan şirket, çalışan sayısını 32.500'e çıkarmış. Firma 2025'te ise 33 milyar TL ciroya ulaşmayı hedefliyormuş. Bu haberler, firmaların 'Kurumsal Performans'larına dair yürüttükleri iletişimin birer parçası… Zaman zaman tekrarlarız: İletişim çalışmalarını belli bir stratejiye uygun ve 5 ayrı düzlemde yönetmek gerekir… Bu beş düzlem bir piramit biçiminde tasavvur edilebilir ve piramidin sivri ucundan aşağıya doğru şu sırada ilerler: Kurumsal Performans, Ürün/Hizmet Performansı, Konu Yönetimi, Gündem Yönetimi, Liderlik İletişimi… Anlaşılacağı üzere en tepede Kurumsal Performans yer alır. Bu alanda başarısız bir kuruluş, istediği kadar yoğun iletişim yapsın, arzulanan iş sonuçlarına ulaşamaz. Öte yandan bu türden aksiyonların, tüm iletişim çalışmalarında en az 'mürekkep payı'na sahip olması gerektiğini salık vermeye çalışırız. Öncelikle, hedef kitlenin "Bundan bana ne" sorusunu cevaplamakta yetersiz kalacağından… Başka bir deyişle verilen emek boşa gidebileceğinden… Bir de 'kas gösterme' anlamına geleceğinden… İletişim çalışmalarının arzu edilen sonuçlara ulaşması için en önemli unsurlardan biri "Düşüncelerden çok duygulara hitap etmek"tir ve kas göstermenin, yani 'hard issue'ların (sert konular) bununla pek bir ilgisi yoktur. O nedenle kararını kaçırmamak gerekir. Bas bas paraları kozmetiğe!.. Alyalina Yönetim Kurulu Başkanı açıklamalarda bulunmuş: Kozmetik sektörünün küresel büyüklüğü 750 milyar dolara ulaşmış. Türkiye'de kozmetik sektörünün büyüklüğü 15 milyar dolara yakınmış ve yılbaşıyla birlikte kozmetik alışverişleri 2 kat artmış. Ne günlere kaldık!.. Bilinen sözdür; "Her tez, antitezini üretir…" Kozmetik sektörünün varlığının bu denli geniş yer kapsaması da gösterilen rağbet de her geçen gün büyümesi de bu söz üzerinden 'okunabilir'… Kadınların, zevki, beğenisi, tercihi hakkında konuşmak bize düşmez elbette… Yine de akla geliyor tabii; kadın rol modeller 'üretilerek'(!), kadınların belli bir kalıba sokulmaya çalışıldığının verdiği zararların bu kadar yüksek sesle ifade edildiği bir dönemde, kozmetik alışverişine duyulan bu heyecan da neyin nesi… Gerçek bir ihtiyaç olduğu, en azından devasa satış rakamlarını açıklayacak bir gereklilik olmadığı kesin bu türden alışverişler, "Sürdürülebilirlik!" diye yerin göğün inletildiği şu zamanlarla nasıl bağdaştırılıyor olabilir… Tabii bir de neredeyse tüm dünya ekonomileri enflasyonla mücadele ederken bu, savurganlığa girmez mi!.. Bu köşeyi okuyanlar gayet iyi bilirler… "Devletin temeli millî kültürdür" söylemini çok önemser, tekrarlar dururuz… Unutmamak gerekir ki; millî kültürün temeli de dildir… Oysa, Türkçenin her gün yeni bir darbeyle katledilmeye çalışıldığı günlerden geçiyoruz… Dilimizin nasıl fakirleştirildiğine dair tartışmalar bazı Whatsapp gruplarında sürüp gidiyor… Son örneği de "Aynen" ile ilgiliydi… Levent Erden kardeşimizin 2024'ün kelimesi seçtiği 'Aynen'… İngilizce ile karşılaştırmalı örnekler şöyle: I agree (katılıyorum) = Aynen; Exactly (kesinlikle) = Aynen; Right (doğru) = Aynen; That's exactly how I feel (tam da böyle hissediyorum = Aynen; Absolutely (mutlaka) = Aynen; That's so true (son derece doğru) = Aynen; Tell me about it (hiç sorma) = Aynen; I was going to say that (aynısını söyleyecektim) = Aynen… Bir de tabii İngilizce 'future continuous' zamandan uyarlama bir 'Türkçe uru' hız kesmeden büyüyor… "Geliyor olacağım…
24 Aralık 2024 04:00
Suriye'de Yeni Dönem İçin Tarihten Notlar…
Irak'taki ve Suriye'deki " Baas " rejimleri kapsayıcı olmadıklarından ötürü askerî dikta rejimlerine dönüştüler. Saddam Hüseyin de, Hafız Esad da "Baas" ideolojisinin birbirinin gözünü oymak için pusuda bekledikleri ikiz çocuklarıydı. 1960'larda Şam ve Bağdat'ta iktidarı ele geçiren "Baasçılar", ulusal kültürlerinin köklerini aradaki 1300 yıldan fazla bir zamana tekabül eden uzun tarihin üzerinden atlayarak antik dönemlere yaslamaya çalıştılar. 61 yıllık korkunç " Baas tecrübesi " göz önüne alındığında bu yeniden yapılanmanın her şeyden önce kapsayıcı ve adil olması gerekiyor. " Anadolu Selçuklu devleti "nin çöküş dönemine ve " Osmanlı Devleti "nin kuruluş dönemine tanıklık eden bilge şairlerimizden Aşık Paşa, "Garibname" isimli manzum eserinde dilleri ayrı, ancak maksatları aynı olduğu halde anlaşmazlığa düşerek kavga eden dört yol arkadaşının hikayesini anlatır. Uzun süredir acılar içinde kıvranan geniş havzamızın bir "niza diyarı" değil " sulh diyarı " olmasına ihtiyaç var. Suriye "sulh diyarı"nın inşası için iyi bir başlangıç olabilir. Ne ki havzamızın bir "niza diyarı" olarak kalmasını, dillerin ve gönüllerin ayruk olmasını kendilerine iş belleyen " kötücül güçler " var dünyada. Nizam yıkıcı kötücül güçler, " Nizam kuramamak " gibi bir maluliyet içerisindeler. Romalı tarihçi Tacitus'un " Agricola " kitabında Romalı istilacıları kastederek Calgasus'a söylettiği gibi, soyguna, katliama, yağmaya, yalan söyleyerek 'imparatorluk' adını veriyorlar ve memleketleri çöle çevirip buna 'barış' diyorlar.
24 Aralık 2024 04:00
Cihan Devletinin İlk Şehidi İnegöl'de
Devlet-i Aliye'nin kuruluşu ve İnegöl'ün fethi, Ertuğrul Bey'in ahirete irtihali üzerine oğlu Osman Bey'in, 1281 yılında beyliğin başına geçmesi ve Bizans'a karşı fetihleriyle başlar. Fethin tarihini Hicri: 684, Miladi:1285 olarak belirtir ve Osman Gazi'nin ilk zaferi olduğunu söyler. Turgut Alp'in, "avcı sistemiyle" kurguladığı kuşatma planıyla, çevresi iyice daralan İnegöl ve civarı, 1299 tarihinde alınır. Turgut Alp artık İnegöl'ün kurucusudur. İnegöl'ün fethinden sonra Bursa'nın alınmasında da önemli yararlılıklar gösteren Turgut Alp'in türbesi, Turgut Alp Mahallesindedir. İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, "Bir şehir tarihiyle yaşar. Tarihi olmayan şehirler konargöçer mekânlardır" diyerek, şehrin tarihine sahip çıkmakta ve mezar taşlarına kadar nerede nasıl belge varsa kayıt altına aldırmaktadır. Bunun bir örneğini; "Türkiye'nin İlk İlçe Kent Müzesinde" gördük.
24 Aralık 2024 03:29