×Uygulama Logosu

Habokado - Akıllı Haber Özeti

Özetleri Okuyun ve Dinleyin

​Eskader Şöleni

Cumartesi günü "Yazı, Editörlük ve Medya Kursu"ndaki öğrencilerimle birlikte Türk Edebiyatı Vakfı'ndan çıktık, Fatih Kültür Sanat Merkezi'ne geldik. Fatih Belediyesi'nin kültür sanat faaliyetlerine tahsis ettiği bina ve salonu çok güzel. Kısıtlı imkânlara rağmen 16 yıldır Türkiye'nin en güzel ödül törenlerine imza atan Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği'nin "2023 Kültür Sanat Ödülleri" merasimi hazırlanmıştı. Salona girdiğimizde seçkin davetli topluluğunu gördüm. Sonra vakit geldi salona geçildi. Mehmet Kâmil Berse ve Cafer Vayni. Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ın talebesi Prof. Dr. Birol Emil'e "Özel Ödül", Prof. Dr. Zeynep Kerman, Prof. Dr. Mehmet Maksudoğlu'na ve Haşim Vatandaş'a "Üstün Hizmet Ödülleri" verildi. 4 Mart 2008 tarihinde Bâbıâli'de bir avuç gönüllü ile kurduğumuz ESKADER'in 16 yıldır düzenli olarak devam eden ödül faaliyeti, büyük takdir topluyor. Her buluşmada kültür sanat dünyasının nabzı. "Efendim bir defa sizlere teşriflerinizden dolayı çok çok teşekkür ediyorum. İkinci olarak beni 62 yıllık hocalık hayatımın sonunda böyle bir zamanda bu kadar manalı ve güzel bir mükâfata layık gördükleri için yöneticilerimize, dostlarımıza ayrıca teşekkür ediyorum. Ben 62 yıl aralıksız hocalık yaptım. Münferit üniversitelerde görev yaptım. Pek çok öğrenci ve profesör yetiştirdim. Dünyaya ikinci bir geliş olsa, Cenabı Hak ikinci bir gelişi nasip etse hakikaten yeniden hoca olmak isterdim. Çünkü hocalıkta var olan birtakım hususiyetler, meziyetler ve faziletler öyle sanıyorum ki başka bir meslekte mevcut değildir. Çünkü size teslim edilen genç nesilleri yetiştirmek kadar sanıyorum dünyada daha güzel bir yol ve fonksiyon olamaz." Bu şölenin yaşanmasında Fatma Ersem Yargıcı, Şerif Aydemir, Mustafa Nadir Önay, Filiz Ertekin, Mustafa Yılmaz, Nigar Öztaşçı, Ayşenur Aydemir, Mücahit Kocabaş, Ali Altunterim ve Emine Savaş'ın emekleri var.

Mehmet Nuri Yardım

Kaynak: Milat

23 Ekim 2024 00:09

Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız

Yazarın Diğer Yazıları

Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Mehmet Nuri Yardım

​Gazze'den Sonra Beyrut'ta Çocuk Mezarları

Bugün Lübnan'ın başkenti Beyrut yanıyor. Gazze'de on binlerce masum bebeği ve çocuğu katleden İsrail, kana doymadı, şimdi de Beyrut'ta masumların kanını dünyanın gözü önünde döküyor. 1,5 milyona yakın Lübnanlı şimdiden ülkesini terk etti. Batı'dan gelen Haçlı orduları artlarında kan ve gözyaşı bırakmış, her zaman nefretle karşılanmış ve lanetle anılmışlar. Gadre ve zulme uğramış masumlar adına hakkını arıyor ve Yaradanına şöyle sesleniyor: "Rabbim/Hakkımı al benim haksızdan,/Ekmek demeden emek verdiğim/Hakkımı al benim haksızdan,/Gökte hilal var, on dört aralık/Hakkımı al benim haksızdan,/Gecenin kuşları gibi uzakta/Uçmuş da yuvaya hiç dönememiş/Kalmış bir yerde kim bilir nasıl/Hakkımı al benim haksızdan,/Madem ahiret başlar dünyadan/Hakkımı al benim haksızdan." Şairin Sesin Üzgün Geliyor'daki (Muhit Kitap) diğer özel şiiri, "Hicretin Birinci Yılı"dır. Yıllar önce yazılmış şiiri "Kan" bugün de yaşanan acıları anlatıyor aslında. İslam'ın hâl-i pürmelalinin resmidir şiir: "Ne çok kan gördük,/Yaşadığımız sürede, Kısacık ömrümüzde,/Çocuk kanı, kadın kanı,/Genç kanı, ihtiyar kanı,/Yetim kanı, öksüz kanı./Ne kadar kanlı ellerimiz!/Kan gölü, kan denizi,/Eli kanlılar dünyasındayız./Kısacık ömrümüzde,/Kanda boğulduk,/Ne çok kan gördük!" Ömer Erinç, Sevdanın Hükmü Baki Defteri'nde (Hece Y.) "Unutma Beni" diyor. Unutulmak istenmeyen insan değil, şehir: Üçüncü kutsal şehrimiz: Kudüs… Doğu Türkistan ıstırabı da hissediliyor şiirlerde, 15 Temmuz ihaneti de izah ediliyor. Şairin "Dua"sına bütün hücrelerimizle âmin diyoruz: "Yıkılsın kahpe düzeni/Çile kaynasın kazanı/Kudüs'te kutlu ezanı/Dindirme, güzel Allah'ım" Yalçın, bazı şairlerin bir türlü görmek istemediği yaşanan gerçekleri görüyor ve kendi hasbi diliyle hissettiklerini kaleme döküyor. "Yanıyor Gazze" o şiirlerden biri. Lisânında hep Sen varsın… Ummânında hep Sen varsın… İmânında hep Sen varsın… Devranında hep Sen varsın… Figanında hep Sen varsın… İmkânında hep Sen varsın…

20 Ekim 2024 00:30

Mehmet Nuri Yardım

Fırıncı Ağabey

İnsanlık, Filistin topraklarına soykırımcı Siyonist İsrail'i kurdurarak dünyanın başına bela eden emperyalist ABD ve İngiltere'yi asla unutmayacak! Biz Müslümanlar da 76 yıldır bölgede masum kanı döken İsrail terör örgütünü hiç affetmeyeceğiz. Son yıllarda okuduğum en güzel eserlerden biri olan Fırıncı Ağabey Mehmed Nuri Güleç, Abdussamed Güleç tarafından kaleme alındı ve Nesil Yayınları tarafından neşredildi. Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri'nin güzide talebelerinden Fırıncı Ağabey, sadece Nur talebeleri arasında değil bütün dindarlar, millî ve manevi değerlere sahip çıkan vatandaşlar arasında da çok sevilen, hürmet edilen bir büyüğümüzdü. 92 yıllık ömrünü iman ve Kur'an hizmetine adayan büyüğümüzün 4. vefat yıldönümü münasebetiyle kurucularından olduğu ve başkanlığını yaptığı İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ile Yeni Dünya Vakfı, Eyüpsultan'da iki program düzenlediler. 1980'lerde tanıdığım örnek şahsiyetlerdendi Fırıncı Abi. Biricik emeli, derdi, meselesi Risale-i Nurları önce bütün vatan sathına, sonra da dünyaya yaymaktı. Bir ayağı İstanbul'daydı ama başta Isparta, Ankara ve diğer şehirleri de dolaşıyor, hizmet ediyordu. Yangın yerine döndürülen yerlerin ilk itfaiye erlerinden biridir Fırıncı Ağabey. Eserin birinci bölümünde "Mehmed Fırıncı Ağabey'in Dilinden Hatıraları"nı okuyorum. Muazzam bir İstanbul Türkçesi. Necip Fazıl'ın Büyük Doğu dergisi vasıtasıyla önce Risale-i Nurlarla ardından Bediüzzaman'la tanışmanın ilgi çekici hikâyesi… Olağanüstü çalışma, koşturma, mücadele ve hizmet ruhuna sahip oluş hâli. 15 Temmuz Destanı'nın manevi kumandanlarındandı. O nöbeti tutanlardan biri de Fırıncı Ağabey'di. 222 sayfalık eserin her sayfası kıymetli, her paragrafı değerli, her satırı önemlidir.

16 Ekim 2024 00:23

Mehmet Nuri Yardım

Şehir Ve Kültür Bir Edebiyat Mahfili Oldu

Kültür sanat dünyamızın yüz akı Şehir ve Kültür, 10. Yılını tamamladı. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Kâmil Berse, Şehir ve Kültür'ün Fatih'in 'edebiyat ve kültür merkezi" olduğunu söylüyor. Ancak böyle bir dergiyi 'mektep dergi' hâline getirmek ve uzun yıllar devam ettirmek hiç de kolay değil. Fedakâr, mustarip, sabırlı ve mefkûre sahibi olmanız gerekiyor. Ne yazık ki durum böyle. Şehir ve Kültür, bu kabil dergiler arasında bugün rahatlıkla sayılabilecek olan dergilerimizden. Şehir ve Kültür dergisi 10. Yılını ve 120. Sayısını geride bıraktı. Dersaadet Kültür Platformu'nu STK olarak kurduğumuz 2011 yılından itibaren bir dergi çıkarma hayalim vardı. 2011 yılından itibaren de dergi çıkarmayı arkadaşlarımla beraber uzun süre tartıştık. Benim yazılarımdan yola çıkarak şehirler, kültürler, medeniyetler içerikli 6 forma bir dergi çıkarma konusunda hemfikir olduk, bu dönemde rahmetli Nazif Gürdoğan hocam ile birlikte şehirleri dolaşarak çeşitli üniversite ve kurumlarda konferanslar veriyorduk, yolculuklarımız esnasında derginin müzakeresini çok yaptık. Şehir ve Kültür grafik tasarım işini dostum Fikri Cumur'un GNG Ajansı ile yaklaşık 2 ay çalışarak bir taslak çalışma üzerinde karar kıldık. Bazı prensiplerle dergiyi hazırlarız, grafikerle 5-6 gün gece gündüz çalışırız. "Cremy Delux 70 gr." dergi için ideal bir kâğıt, kapak 250 gr. Amerikan Bristol, mat selefon ile teknik olarak nefis bir durumdaydı. Haziran 2014 yılında Şehir ve Kültür ilk sayısı ile gün yüzüne çıktı. İlk sayının kapağı rahmetli Nusret Çolpan arkadaşımın bir İstanbul minyatürü idi. Ülkemde bir derginin sonsuza dek yayın hayatında olmasını bir kültür insanı olarak çok arzu ederim. 2014 yılında kâğıt ve baskı maliyetleri normaldi ve dergimizin fiyatı 96 sayfa 10 TL satış fiyatıydı. Dergi çıktığında ülkemizde kültür insanlarına bürokratlarına yaklaşık 2000 adet kargo ile göndermiştik. Makam odasına girdiğimizde, Şehir ve Kültür'ün ilk sayısı masasındaydı. Şehir ve Kültür ise şehir ve medeniyet merkezli bir dergi. Ülkemizde çok sayıda dergi çıkıyor. Ben hayatımda 8 dergi çıkardım: Lisede duvar gazetesi çıkardım. 1985-86'da Haftalık Ekonomi gazetesi çıkardım… Evet, Fatih'te doğdum yaş 68 bitti, bundan 4 yıl öncesine kadar doğduğum evde oturuyordum, Çalışma ofisim ve derginin merkezi ve STK'larımızın merkezide bu adrestir. Kendimden başlayarak Şehir ve Kültür'ün yazarlarının çoğunun İstanbul merkezli yazılar yazdığını görürüz. Bu durum Şehir ve Kültür'e tabii ki yansımaktadır. Dergide şehir yazıları çok fazla, siz de şehir makaleleri yazıyorsunuz. Elbette, derginin muhtevası şehir yazılarından oluşuyor, birkaç tane portre yazımız var, onlara da şehirlerde yetişmiş kültür insanları olduğu için yer veriyoruz. 2010 yılından itibaren İBB kültür programları çerçevesinde İstanbul'un çeşitli kültür merkezlerinde ayda bir veya iki kere "İstanbul Şehrengizi" üst başlığında konferanslarım oldu, son İBB Başkanı değişene kadar… Şehir ve Kültür dergimiz bunun hamisi olarak Türk edebiyatı literatüründe yer alacaktır. Benim İstanbul ile ilgili İstanbul Şehrengizi-1- çıktı yakında 2 ve 3. ciltleri ile Balıkesir Şehrengizi kitabım yayınlanacak. Şehir ve Kültür dergisinin gerek kapak resimleri gerekse içerde kullanılan fotoğrafların çok iyi olduğu görülüyor. Hoş, bu konuda başka bir yayın da yok ama. Şehir ve Kültür'ün Merkezi, daha önce bahsettiğim gibi Fatih'te Dersaadet'in tam orta yerinde bir saklı bahçe gibidir, bu mekânı ziyaret edenler kolay kolay ayrılamazlar. İçeride bulunan sanat eseri cam levhaların ışığında öğlen zannedip saatin 10.00 olduğunu ancak kalkarken anlarlar. Kültür merkezi dediniz ya, evet bir kültür mektebi… Burası artık kurumsal bir yapı olarak devam edecek… Bizler bugün varız yarın yokuz, ama Dersaadet Kültür Platformu ve Şehir ve Kültür dergisi ilelebet yaşayacak inşallah… 10. Yılımız için etkinliklere bu ay sonu başlayacağız, yılsonuna kadar devam edecek inşallah… Bu kadro bazıları sürekli yazarımız bazıları zaman zaman yazanlarımız olarak Şehir ve Kültür tarihimizde o gün unutulmaz bir sayfa yazdılar. Daha önce (6 sene önce) başladığımız Şehir Buluşmalarımızı Sivas, Yozgat, Kahramanmaraş, Gürün, Yalova ve Balıkesir'de yapmıştık…

13 Ekim 2024 14:39

Mehmet Nuri Yardım

Beyrut Ateşi

Dron homurtuları, savaş uçakları gürültüsü ve füze sesleri Beyrut'u sarsıyor. Televizyonlar, İsrail terör örgütünün saldırılarını canlı olarak veriyor. ABD, İngiltere, İsrail ve suç ortakları… 1 milyon 250 bin masum sivil, Suriye'ye ve diğer komşu ülkelere göç etti. Bıden, 7 Ekim'in yıldönümünde Siyonistlere şirin gözükmek için türlü maskaralıklar yapıyor, mumlar yakıyor. "Kudüs, işlenmemiş nadide bir cevher gibi. Herkes onu gerdanına takmak istiyor. Oysa o, öyle bir boyuna dolanmak istiyor ki; Tevhidî bir aşkla, Muhammedî sevdayla yanan bir boyunda bağlarının çözülmesini bekliyor. Zeytin Dağı'ndan 'Allahu Ekber' sesleri istiyor." Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul, Şam, Bağdat, Halep. "Ey Kudüs! Vefa neydi? Sahi vefa neydi? Vallahi vefa sana benzer. Altından, üstünden, sağından, solundan hatta eteklerinden bile ihanet, zillet, hakaret, iftira, zulüm dökülse bile sırtındakileri kaldırıp atmamışsın, vefa sana benzer." Adaletin timsali, Hazret-i Peygamberin müjdesini, vasiyetini ve emanetini hatırladı o an. Kudüs'ü işaret ederken yüreğinden kopan seda: "Allah'u Ekber!" "Âh Kudüs!.. Senden seni tanıdıkça utanıyor, acizliğimin arttığını görerek, sana mı kendime mi acıyayım bilmiyorum. Kudüs diriliş şehri. Yedi kapıdan giriyorsunuz demiştim ya inanın o kapılardan girince siz de yediye bölünüp bir daha birleşemiyor parçalarınızı arayıp duruyorsunuz. Ah! Kudüs… Anlatılması mümkün olmayan en derin, ulaşılması mümkün olamayan en uzak, ayrılması mümkün olmayan en yakınım gibi." Temennimiz ve duamız, yakın bir vakitte bütün İsraillilere şu duyurunun ulaşmasıdır: "Başta Tel Aviv olmak üzere bütün Siyonist İsrail şehirlerini füzelerimizle vuracağız. Sizi uyarıyoruz! Sahilde bekleyen ABD ve İngiliz gemilerine binin, defolun gidin! Allah'ın izniyle İsrail terör örgütünü Ortadoğu'dan silip süpürmeye geliyoruz!" Not: Yazıdaki alıntılar, Sultan Açıkgöz'ün Kudüs: Çatışma ve Umut Arasında (Akıl Fikir Yayınları) eserinden iktibas edilmiştir.

09 Ekim 2024 00:30

Mehmet Nuri Yardım

Kalp Atışları Ve Özdenören'den Hatıralar

Büyük yazarlar dünya hayatını tamamlayıp ebedî yolculuğa çıksalar da eserleriyle aramızda yaşamaya ve bize tesir etmeye devam ederler. Rasim Özdenören bu kabil büyük yazarlarımızdandır. 23 Temmuz 2022 tarihinde Ankara'da vefat eden Özdenören, baba toprağı Eyüpsultan'daki ebedî istirahatgâhında yatıyor. Ancak Rasim Özdenören gibi sadece edebiyatçı değil aynı zamanda düşünce yönüyle öne çıkan mütefekkir edipler kolay kolay unutulamaz. Bütün eserlerini neşreden İz Yayıncılık, merhumun iki eserini daha kültür hayatımıza kazandırdı: Kalp Atışları ve Hatıralar ile Ölümün Tırpanı Hayatın Coşkusu. İlk kitap Özdenören'le yapılmış olan röportajlardan meydana geliyor. Kitabı yayıma hazırlayan, "Rasim Özdenören Bibliyografyası"nın emektarı olan Yusuf Turan Günaydın, "Söyleşileri Takdim" yazısında kitabın serencamını anlatıyor. Rasim Özdenören şüphesiz Türk edebiyatının unutulmayacak büyük bir hikâyecisi, deneme yazarıydı. Necip Fazıl'ın Büyük Doğu, Sezai Karakoç'un Diriliş ve Nuri Pakdil'in Edebiyat dergilerinde başlayan yazı serüvenine kendisi de "Yedi Güzel Adam" olarak bilinen dostlarıyla birlikte katılmış ve mektep dergilerimizden Mavera'yı yayımlamışlardı. Mavera, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Mehmet Akif İnan, Alaeddin Özdenören, Ersin Nazif Gürdoğan ve diğer kalem erbabı ile birlikte dergicilik semamızda sönmeyecek bir yıldız olarak duruyor. Türk ve Batı edebiyatları, Divan şiiri, Tanzimat dönemi, Cumhuriyet yazarları hakkında Özdenören'in orijinal fikir, tesbit ve tahlillerini okuyoruz. Ve Rasim Bey, hepsine büyük bir tahammül ve sabır içinde cevap veriyor. Kanaatimce Rasim Özdenören düşünür-edebiyatçılar sınıfına dâhil edilmesi gereken abide şahsiyetlerimizdendir. İbrahim Beyhan'ın yaptığı konuşmanın başlığı "Cahit Zarifoğlu ve Tasavvuf Üzerine Mülakat"ını okurken sadece Zarifoğlu, Erdem Bayazıt ve Mehmet Akif İnan gibi yakın dostlarının birer tarikata intisap edişlerinin hikâyesini anlatmıyor Özdenören kendisinin de tasavvufa bakışını, tarikatlara yaklaşımını bilgece ve Müslümanca, İslami hükümler çerçevesinde değerlendiriyor. Bu tür yazıların edebiyat tarihine çok büyük katkılar sağladığını söylemeye gerek yok. Ve hepsinden önemlisi meşhur kişilere Rasim Özdenören'in narin, gerçekçi ve nahif bakışı var. Kitapta "Ölümsüzlüğe Göçenler" arasında Necip Fazıl, Alaeddin Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Mehmet Akif İnan, Nuri Pakdil, Esad Coşan Hoca, Ahmet Kabaklı, Cengiz Dağcı, Ahmet Bayazıt, Ali Kutlay, Ramazan Dikmen, Sabahattin Zaim, Bahri Zengin, Ahmet Kekeç, Ferhat Koç, Asım Gültekin Neşet Ertaş, Nur Vergin ve birçok kişi var. Bir de "Siyasi Portreler" var. Vefalı yönü, kadirbilir kişiliğiyle temayüz eden ve hepimize bu konuda örnek olan Rasim Özdenören, sevdiği bazı isimler hakkında birden fazla yazı da yazmıştır. Ben Rasim Özdenören gibi büyük yazarları bu milletin, hatta ümmetin hocaları olarak görüyorum. Ali Rıza Sağman hakkında önemli bir kitabı yine İz Yayıncılık sanat dünyamıza kazandırmış. Abdullah Harmancı'nın Yaşadım Diyorsunuz, Ben Size Rastlamadım isimli deneme kitabı da İz'den. Esasen bu tür tartışmalar büyük ölçüde geride kalmıştır ve artık bizim de büyük romancılarımız vardır. Tuncay Bolat'ın İz Yayınları etiketiyle yayımlanan Romanın Kendini Keşfi kitabı, "Türk Romanında Üstkurmaca (1980-2000" alt başlığını taşıyor. Birinci bölümde "Romanda Gerçek, Gerçekçilik ve Üstkurmaca" başlığı var. Ve son bölümde "Seksen Sonrası Türk Romanında Üstkurmaca" okurlara sunuluyor. Bir ara Türkiye'de senede 400 roman yazılıyordu. Romanların yazılması iyi ama bu başat tür üzerinde düşünmemiz de gerekiyor.

06 Ekim 2024 00:39

Mehmet Nuri Yardım

Orta Doğu

İngiliz-ABD emperyalizmi tarafından Orta Doğu'nun başına musallat edilen İsrail terör örgütü, bölgeyi kan ve barut fıçısı hâline getirmeye devam ediyor. 12 Şubat 2019 tarihinde ebedî âleme göç eden merhum yazarımız Mustafa Necati Özfatura'nın eserini okuyorum: Adı, Filistin-İsrail Ekseninde Orta Doğu. Kitap, münevverimizin 1998-2018 yılları arasında Türkiye gazetesinde kaleme aldığı yazılardan meydana geliyor. Son yarım asırda kaleme alınan bu makaleler, sadece Orta Doğu'yu değil bütün dünyayı dizayn etmeye çalışan sefil güruhun attığı kanlı adımlara işaret ediyordu. Bölgedeki Arap ülkelerinin yöneticilerini esir alan ve onlara ağız açtırmayan Siyonist ittifak, kan içici, bebek katili Netanyahu'yu büyük bir küstahlıkla aleni olarak desteklemekte. O zaman tehlike çok büyük! Uyanık şuur sahipleri bunu sezdi ve gördü. Aksi takdirde bugün Filistin ve Lübnan'ın başına gelenler, Allah korusun yarın Suriye ve Irak'ın başına gelebilir. Şimdi büyüğümüzün yazdıklarını okuyalım ve ümitle düşünelim: "Vahşi saldırılar İsrail için sonun başlangıcıdır. ABD'nin İsrail'e desteği sınırsızdır ama ABD'nin gücü ve Orta Doğu'da kalışı sınırsız değildir. Geleceğini ABD desteğine bağlayanlar çok kötü hüsrana uğrayacaklardır. İsrail'in geleceği karanlıktır." (2009) "Orta Doğu'daki savaşların tohumu adaletsiz barıştır. Gelecekte İsrail'in felaketi Siyonizm sebebiyle olacaktır. Ömrü olan İsrail'in tarihten silineceği günleri görecektir." (2011) "Yahudi ve İsrail'in sebeb-i felâketinde ne Araplar ne Müslümanlar ne de anti-siyonistler rol almayacaktır. İsrail'i bizzat Siyonizm yıkacaktır." (2011) "İsrail, attığı her füze ile kendi devletinin temelini yıkmaktadır. Yahudilerin Filistin'de İsrail adı altında toplanmalarının elbette bir hikmeti vardır. Kur'an-ı Kerim'de bildirilen helâk olan (toptan yok edilen) kavimler gibi İsrail de yok olacaktır. O günü görmeyi çok isterdim." (2014) "Osmanlı'yı yıkan Siyonizm'dir. Şu anda Siyonizm'in bir numaralı hedefi Türkiye'dir." (2014) "İsrail Filistinlilere Soykırım yapmaktadır. Şurası inkârı mümkün olmayan bir gerçektir ki; Filistinliler o topraklarda kıyamete kadar kalacaktır. Ama Yahudiler için Filistin geçici bir vatandır. Zulüm pâyidar olmaz. Er ya da geç sonlanır. Allahü teâla zalimin hasmıdır. Ve ihmal etmez imhal eder. Mehil verir. İsrail'in batışını görür gibiyim." (2014)

02 Ekim 2024 01:07

Mehmet Nuri Yardım

İslam'a Göre Savaş Ve Barış

Kitabı aslından günümüz Türkçesine aktaran Masum Aydın, çok önemli bir hizmete imza atmıştır. Bakın ne deniliyor: "Savaş, gelişi güzel, ulu orta ve rastgele yapılmaz. Bir hadis-i kudside şöyle buyurulur: 'Ben bir gizli hazineydim, bilinmeyi istedim. Bunun için halkı yarattım ki, beni bilsinler.' Bu hadis-i kudsiye göre, beşeriyetin devamı ve bekası, bir emr-i ilahîdir. Savaş ise, insanlığı mahveden ve yok eden büyük bir musibettir. Düşmanlık besleyerek yapılan savaşlar; bütün dinlerde yasaklanmış ve haram sayılmıştır." (Akıl Fikir Yayınları) Bundan 22 sene önce aynı isimle bir eseri neşreden Profil Kitap yetkilileri, 2002 yılından bu yana devam eden zulümleri de insanlığa hazırlatmak istediler ve 'Yeniden' "Yazılar çağa tanıklığımızdır." dediler. "Sunuş"ta şu satırları okuyoruz: "75 yılı aşkın bir süredir işgal, zulüm ve insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalan Filistin'de 7 Ekim 2023'ten bu yana etnik temizlik, soykırım yaşanıyor. Siyonist İsrail, arsızca ve aleni bir şekilde soykırım eylemlerine devam ederken, ABD ve Avrupa onu destekliyor. Batı medyası ve kültür endüstrileri; İsrail'in karşısında, Filistin'in yanında kim varsa onu susturma, sindirme çabasını kararlılıkla sürdürüyor. Bu noktada bizim de -her şey net ve ortada olmasına rağmen- 'şehrin öbür ucundan koşarak gelip' ısrarla hakikati ifade etmemiz gerekiyor. Kim olduğumuz önemli değil. Önemli olan hakikat." 36 hanım yazarımızın bütün makaleleri titiz, değerli ve kıymetlidir. Isparta'da neşredilen bu mühim eser, vefatının 100. Sene-i devriyesi münasebetiyle Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın aziz hatırasına ithaf edilmiş. (Pergole Yayınları) Faruk Gündüz, Hüseyin Hıfzî'nin Hülâsa-i Târih-i Umûmî isimli eserini de Kısa Dünya Târihi adıyla günümüze kazandırmış bulunuyor. Bu eser de vatan savunmasında şehadet şerbeti için Mehmetçiğimiz Ömer Halisdemir ile bütün 15 Temmuz Şehitleri'ne ithaf edilmiş. Dünya tarihini özlü biçimde öğrenmek isteyenler için ciddi bir kaynak. Bazı eserler vardır ki eskimez, pörsümez, bayatlamaz ve asla önemini yitirmez. Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig eseri de onlardandır. Türkçemize ve millî edebiyatımıza dair kaleme aldığı eserlerle tanınan kıymetli ilim adamı, araştırmacı yazar Dr. Yusuf Gedikli'nin Yusuf Has Hacib ve Kutadgu Bilig isimli eserini yeniden okudum. Müellifin doğumunun 1000. Yılına armağan olarak hazırlanmış olan eser, bir hikmet manzumesi âdeta. Zaten klasik olan ve ders kitaplarında da bütün çocuklaımıza/gençlerimize tavsiye edilen eser hakkında Gedikli "Ön söz"de şöyle diyor: "11. Yüzyılda yaşayan Yusuf Has Hacib, Türklerin bozkır medeniyetinden İslam medeniyetine geçiş döneminde yetiştirdiği iki önemli şahsiyetten biridir. Öbürü Kaşgarlı Mahmut'tur. Yusuf Has Hacib, 1069-1070'te Kutadgu Bilig (mutlu olma bilgisi) adını taşıyan hacimli manzum bir eser yazmıştır. Bu eser İslami Türk edebiyatının ilk ürünüdür ve kendisinden sonra gelen eserleri biçim, vezin, dil, üslup ve daha birçok bakımdan etkilemiştir. Yusuf Has Hacib'in eseri ansiklopedik ve çok yönlüdür. Devrinin bütün bilimlerini yansıtır." Gedikli, "İslamî devirdeki ilk büyük klasiğimiz" sayıyor Kutadgu Bilig'i. Arkasındaki kısımda "Kutadgu Bilig'in Dış Özellikleri" ve hemen akabinde "Kutadgu Bilig'in İç Özellikleri" var. Sonuncu kısım "Kutadgu Bilig'den Seçmeler"e ayrılmış. Okuyor, düşünüyor, kavramaya çalışıyor ve istifade ediyoruz. Köklü yayınevlerimizden Boğaziçi Yayınları, bu muhtevalı eseri, kültür hayatımıza ve edebiyat dünyamıza kazandırmış bulunuyor.

29 Eylül 2024 00:52

Mehmet Nuri Yardım

Bekir Sıtkı

Merhum Bekir Sıtkı Erdoğan, çok sevdiğim özge şairlerdendir. On sene geçmiş vefatının ardından. Bekir Sıtkı Erdoğan, hayatta iken iki şiir kitabını yayımlamıştı: Bir Yağmur Başladı ve Dostlar Başına. Şairimizle 1997'de yaptığım mülakatı Şiirimizden Portreler kitabıma da aldım. Erdoğan orada hayatını, şiir anlayışını anlatıyordu. Camilerde Ramazan akşamlarında ve mevlid-i şerif okunurken sevgiyle dinlenen "İhlas Kasidesi" şöyle başlıyor: "Gariplik tuttu boynumdan,/Büker Mevlâ'ya Mevlâ'ya./Gözüm her derdi göynümden,/Döker Mevlâ'ya Mevlâ'ya." Nihâî mahlasını kullanan şair, kasidenin sonunda hepimize nurlu yolu işaret eder: "Henüz darlaşmadan bollar/Nihâî koş, Hüdâ kollar./Odur tek yön; bütün yollar,/Çıkar Mevlâ'ya Mevlâ'ya." Yûnus Emre hayranı şairimiz, "Yunus'layın" yazdı: "İçimde bir dertli bülbül,/Öter 'Yûnus! Yûnus!' diye./Söz bahçemde her gün bir gül,/Biter'Yûnus! Yûnus!' diye." Bekir Sıtkı Erdoğan, vefatının 10. Yılı münasebetiyle memleketinde rahmetle anıldı. Edebiyat dünyamıza da şairimizin Sabır Sarmaşıkları ve Gönüller Kavşağı isimli iki eseri kazandırıldı. Gönüller Kavşağı şiirlerden, Sabır Sarmaşıkları ise rübâîlerden meydana geliyor. Şan ve şerefle dolu olan mazimizi gözünün önünden ayırmayan Bekir Sıtkı Erdoğan, "Şair Öğüdü"nde Yahya Kemal'in aydınlık yolundan ilerliyor: "Çık, tayy-ı zamân et; açılır her perde./Bir devr geçir istediğin her yerde./Ben hicret edip zamanımızdan, yaşadım/İstanbul'u feth ettiğimiz günlerde."

25 Eylül 2024 00:07

Mehmet Nuri Yardım

İttihad-ı İslam Bu Asırda En Büyük Farz

Abdülkadir İkbal, İslam Birliği'nin kurulması gerektiğini belirterek, "Mescid-i Aksa'nın ağır yükünü Filistin halkı tek başına omuzladı." diyor. Bilahare Rus edebiyatından bazı kitapları da okudum İlk yazımı 1969 yılında Urfa Şafak gazetesine yazdım Bilahare Urfa'nın bütün gazetelerinde köşe yazarlığı yaptım. 1994 yılında Radyo Medya'yı kurdum, Türkiye'de ilk defa Türkçe, Kürtçe Zazaca ve Arapça dillerinden yayın yaptım. 64 yıl önce Şanlıurfa'da vefat eden Bediüzzaman Said Nursi'nin cenazesinde bulunmuşsunuz. Yıl 1960 Mart ayının 23. günü. Urfa Lisesi birinci sınıftayım. Bediüzzaman vefat etmezden evvel Isparta'da iken talebelerine, "Beni acele atam Hazreti İbrahim'in (a.s) bir menzili olan Urfa'ya götürün." diye emir vermiş. O dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik Urfa'ya defalarca telgraf çekmiş. Urfa sokaklarında bir ses yankılanıyor: "Bediüzzaman vefat etmiş!" Ertesi gün çarşıya çıktım binlerce insan Urfa' ya gelmiş ve âdeta bir sel gibi, Bediüzzaman'ın tabutu âdeta parmakların üzerinde gidiyor. Bediüzzaman'ı tanımıyordum, gazetelerdeki bazı menfi haberlerden başka. Bediüzzaman'ın cenaze namazı Ulu Cami'de kılındı ve Hazret-i İbrahimin (a. s.) bir menzili olan Dergâh Camii'ne defnedildi. Sonradan öğrendim, Bediüzzaman Urfa' ya gelince o zamanın İç İşleri Bakanı Namık Gedik Bediüzzaman'ın derhal geri gönderilmesini telgrafla bildirmiş. Namık Gedik tekrar bir telgraf göndermiş, "Onu çöp arabasına koyup öyle gönderin." diye emir vermiş ise de o sırada Bediüzzaman Urfa İpek palas Oteli'nde vefat etmiş. Bediüzzaman'ın talebesi Abdülkadir Badıllı ile de tanıştınız. Başta Üstadımızı ziyaret eden ve onun yatağında yatan Abdülkadir Badıllı Ağabey, 163. maddeden mahkûm edilmiş ve kendisiyle beraber 4 yıl 2 ay hapse mahkûm edilen kitapçı Eyyüp Karakeçili, Terzi Mehmet Yeşilnacar, Mahmut Hasırcı, Ahmet Rüzgâr ve Ekrem Kara olmak üzere Tahir Küçük, Mustafa Hoca, Cahit Hafız İsmail Şentürk Mustafa Kan, Mustafa Kılıç Hoca, Molla Said Tekin bunlar saff-ı evveldi. Evvela Bediüzzaman gibi bir Allame-i Cihan Urfa'da vefat etti. Rahmetli Aziz Hoca ile birlikte bir kaç yıl "Hz. İbrahim'i Anma Haftası" yaptık, Bediüzzaman'la ilgili bazı konferanslar verildi. Maalesef bu büyük hazinelerin üzerinde oturan Urfa'da gereken çalışmalar hakkıyla yapılamadı. Üstad Bediüzzaman,"Urfa,Âlem-i İslam'ın bir merkezi olacaktır."diyor. Yetkili biri "Beraber yazalım." dedi amma bu vaatlerini maalesef yerine getirmedi. Eskiden birçok iş yerinde gazeteler masanın üzerinde olurdu. Bediüzzaman Hazretleri'nin yakın talebelerini tanıdınız. Abdülkadir Badıllı Ağabey henüz 16 yaşında iken Üstadı Isparta'da ziyaret eder. Hastalığından dört gün evvel birlikte Urfa'da Güneydoğu televizyonunda bir programa katıldım. Âlem-i İslam için Hutbe-i Şamiye, Kürtlerle ilgili Münazarat, âlimlerin anlayacağı Muhakemat eserlerini neşretti. Bedüzzaman evvela İslam'la başladı sonra imanın hakikatlerini anlatmaya çalıştı. İslam'ın ilk emri "Oku"dur. İslam'ın en büyük mücadelesi cehaletle olmuştur. Şu anda İttihad-ı İslam'ın emareleri çok zayıf görünüyor. İslam âlemi kendi içinde birçok ihtilafı yaşadı. Bu problemlerin onarılması hayli zaman alacak. Bakınız Bediüzzaman, 20, 21 ve 22. mektubu bizlere hediye etti. Hem iç âlemde ve hemde Âlem-i İslam'ın ittihadını bu eserlerle dile getirdi. Onun için eğer ahlak-ı İslamiyeyi biz Müslümanlar hakkıyla izhar etsek bu asır İslam'ın en yüksek gür sedası olacaktır.

22 Eylül 2024 01:06

Mehmet Nuri Yardım

​Kayıp Mezarlar

Rahmetli Ahmet Kabaklı Hocamız, 2000'li yıllarda mezarları kaybolmuş olan Ahmet Haşim ve Ziya Osman Saba'nın Eyüpsultan'daki kabirlerinin bulunması hususunda bana görev vermişti. Ziya Osman Saba'nın mezarı hâlâ kayıp! Abdülhak Şinasi Hisar'ı, vefatının 50. yılında 31 Mayıs 2013 tarihinde "Bâbıâli Sohbetleri"nde anmıştık. Boğaziçi Mehtapları yazarının kabir taşı, toprağa gömülmüştü. Bakınız sıradan isimlerden bahsetmiyorum. Yıllar önceydi münekkit yazar dostum Ömer Lekesiz, beni Kanal 7'de yaptığı programa davet etmişti. Görüşmeye gitmeden önce aynı bölgede olan TokmaktepeMezarlığı'na gittim ve o sırada hakkında Kayıp İstasyon için yazı hazırladığım İstanbul yazarı Osman Cemal Kaygılı'nın kabrini aradım, bulamadım. Ömer Bey'in, "Nereden geliyorsun?" şeklindeki sorusuna "Komşunuz olan Osman Cemal Kaygılı'yıTokmaktepe'de ziyaret edecektim ancak ne yazık ki kabrini bulamadım." diye cevap vermiştim. Eyüpsultan'da Yeni Dünya Vakfı'nda 26 Mayıs'tan beri "Eyüpsultan'ın Ebedî Sakinleri" adıyla seri anma toplantıları yapıyoruz. Necip Fazıl ile başladık ve 16 büyüğümüzü rahmetle, muhabbetle yâd ettik. Pazar günü dinî musikimizin müstesna siması, sesi gönüllerde yer eden hafız, mevlidhan, hanende, bestekâr ve tarihçi Ali Rıza Sağman'ı andık. Vakfımız da gelen bütün vefalı dostlara Ali Rıza Sağman'ın Meşhur Hâfız Sâmi Merhum isimli kıymetli eserini hediye etti. Programın ikinci bölümü, kabir ziyaretine ayrılmıştı. Sağman'ın tek kızı birkaç sene önce vefat etmişti. Zira daha önce andığımız 15 büyüğümüzü, yattıkları yerlerde ziyaret etmiş, başlarında dualar edip Fatihalar okumuştuk. İnşallah bu satırları okuyanlardan biri çıkar ve Ali Rıza Sağman'ın mezar yerini bildiğini bize müjdeler.

18 Eylül 2024 00:21

Mehmet Nuri Yardım

Küresel Kuşatmaya Karşı İman Savunması

Böyle bir tehlike ile karşılaşıldığında tıpkı Çanakkale, İstiklal Harbi ve 15 Temmuz'daki gibi canını gerektiğinde vatanı için feda edebilecek gençlerimiz şükürler olsun var. Dadaşlar diyarı Erzurum'un yetiştirdiği en büyük allamelerden biri de Mehmed Kırkıncı'dır. Henüz 15 Temmuz ihanetini yaşamamıştık. Büyük İslam âlimi Bediüzzaman Said Nursî'nin talebesi olan ve Anadolu'da "Kırkıncı Hoca" olarak efsaneleşen merhumun 'bütün eserleri' yayımlanıyor. Doğrusu benim son zamanlarda aldığım en büyük müjdelerden birisidir bu. Zira bu eserlere büyük ihtiyaç vardır. Türkiye'de birlik ve beraberlik ruhunun sağlanması için hayatı boyunca gençliğe büyük telkinlerde bulunan Mehmed Kırkıncı Hoca, Alevi-Sünni tartışmalarında da akl-ı selimle konuşmuş, "sahabe ihtilâflarından bahsetmeyi" gereksiz hatta zararlı görmüştür. Hikmet Pırıltıları'nda iman hakikatları, Müslümanlar arasındaki bağlar anlatılıyor. İlk yazıda: "İçtihat Nedir? Şartları Nelerdir?" sorusuna karşılık buluyoruz. Kırkıncı Hoca'nın en büyük özelliği en ağır meseleleri, en çetrefil konuları son derece sade ve anlaşılır bir dil ve üslup ile anlatmasıdır. Külliyatın hacimli kitaplarından biri İnsan, Millet ve Devlet adını taşıyor. Birinci bölümde "Kâinat Sarayında İnsan" anlatılıyor. İkinci kısım "İnsan ve İslam" başlıklıdır. Okuyucuyu tefekkür ummanında gezdiren müellifimiz, kafa karıştıranlara akl-ı selime ve kalb-i selime davet ediyor. Bize "ruh" hakkında bilmediğimiz hususları anlattı. Malum, Kur'an-ı Kerim'de 'ruh'dan bize çok az şeyin öğretildiği buyuruluyor. kitabında inandığımız ama dünya gözüyle göremediğimiz 'ruh'u anlatıyor. Dikkatinizi çekmiştir mutlaka. Nitekim müellifimiz "İslam Dininde Meşveretin Ehemmiyeti"ni 17 sayfa hâlinde ayet ve hadislerin ışığı altında açıklıyor. Siyasette Ölçü, Siyaset Okulları'nda ders kitabı olarak okutulmalıdır.

15 Eylül 2024 00:54

Mehmet Nuri Yardım

Yolun Sonu

Azgın caniler, Suriye'yi bombalayıp 16 sivil Müslüman kardeşimizi şehit etti. "Gazze'de işlenen zulüm, beşeri biraz uyandırdı ama henüz tam değil!" diyen yazar, kendilerinden başkasını 'insan' kabul etmeyen bu azgın ve sapık güruhun ecelinin yaklaştığına işaret ederken "Değil Amerika, bütün dünya bu kavmin önüne geçse, onu ilahi hışımdan korumak istese; başaramayacak. Bu asrın ortalarında İsrail ve onu savunanlar olmayacaktır. 21. yüzyılın ortalarına vardığımızda göreceğiz ki insanlığın artık İsrail diye bir problemi kalmayacak." diyor. Mesela: "Biz Müslümanlar hataya düştük. 'Son Din İslam'dır, Hak da İslam'dır, mademki biz Müslümanız. Öyleyse üstünüz' diye düşündük. Bu üstünlüğün ilahi yasalara uyma nimetinin bir neticesi olduğunu, onu terk ettiğimizde üstünlüğün de bizi terk edeceğini hesaba katmadık." Şu sual de yerinde ve haklı değil midir: "El hak, İslam haktır. Her daim de hak kalacaktır. Peki, İslamiyet'in hak olması Müslümanın da hak üzere oluğuna yeter delil midir?" Bulut, açık, net ve dobra konuşuyor. Müslümanların'iman zayıflığı'na işaret ediyor ve "Bütün hadiseler gösteriyor ki Müslümanların temel sorunu imandır." diyor. Katil şebekenin, gözünü Güneydoğu Anadolu bölgesine diktiğini söyleyen yazar, umudunu yine yitirmiyor ve bu belanın defedileceğini ifade ediyor: "Benim şahsen büyük bir umudum vardır ki Allah bu milleti bir kere daha kendi dininin hizmetinde istimal edecektir." Mehmet Ali Bulut, "Aslında bugün başlamadı, İsrail'in dünyanın gözü önünde Filistin halkına uyguladığı soykırım, yıllardır dünyada yaşayan her bir insana karşı uyguladığı içten içe süren topyekûn bir katliamın son hamlesidir." diyor.

11 Eylül 2024 00:44

İletişim Formu

captcha

Kişisel verilerinizi işlemekte ve kanunlarda öngörülen teknik ve idari tedbirleri alarak bu verilerinizin korunması için elimizden gelen çabayı göstermekteyiz. İşlenen kişisel verilerinize ilişkin bilgilere aydınlatma metnini ziyaret ederek ulaşabilirsiniz.

Değerlendirme için doğrulama kodunu girin.

captcha