Üstelik Trump, bu seçimi Trump olarak kazandı. Böylece zirvesi 6 Ocak Kongre baskını olan iç savaş ortamı bir anda unutuldu. Bu bir yandan 6 Ocak'ın yükünü siyasi olarak omuzlarında taşıyan Trump için önemli bir başarı. Ama bir yandan da ABD halkı, normale döndüğünü hissediyor ve Trump'ın anormalliklerini ön plana çıkartarak ya da seçim öncesi atmosferi hatırlayarak bu normalleşme havasını bozmak istemiyor. Sonuçta demokrasi işledi ve ABD halkı için zor zamanlarda güçlü ve zengin olmanın önemli olduğunu gösterdi. Hamas konusunda yanıldıklarını, 7 Ekim öncesi Gazze'yi çeşitli araçlarla kontrol etme konusunda yanıldıklarını ve 7 Ekim sonrası Gazze savaşını bu hale getirerek (çok kan dökerek) hata yaptıklarını kabul ediyorlar. İyimserler, İsrail'in bir tür zafer kazanma şansının hala olduğunu düşünüyor. İsrail'e, DC'deki İsrail lobisine yakın isimler dahi ikna olmuyor, özellikle ABD içinden İsrail'i desteklemek zorunda olanlar söylem üstünlüğünü, ahlaki üstünlüğü kaybettiklerinin altını çiziyorlar. Ve hiç kimse Trump'ın iktidara gelmesi durumunda dahi İsrail adına büyük bir kazanç olacağından emin değildi. İsrail zayıflığı ve yaralarıyla güçlü durmak isteyen ABD için bir zafiyet. Trump, Hamas ve Hizbullah'a karşı başarıyla gerçekleşen İsrail operasyonlarını övebilir ama İsrail'in vurulduğu anlarda yara almış İsrail görüntüsü ile yan yana gelmekten hoşlanmayacaktır. 1)- Trump, İsrail'in güvenliğini önemseyecek. Trump, İran ile savaşmak istemiyor, İran'ı merdivende alt basamakta durmaya ikna etmek istiyor yani İran'a yönelik baskı politikası hatta rejim değişikliği korkusu ideolojik değil, pazarlığın bir parçası. En son pazarlık yapıldığında İran ve ABD birbirini vurmuştu ama bu sefer zaten İsrail ile vuruşan bir İran var, o nedenle belki Tahran pazarlık zeminine daha açık olabilir. 3)- Trump, İsrail'in bölgeye normal bir aktör olarak dönüşünün hala mümkün olduğunu düşünüyor. O yüzden kimileri Trump'ın eski dostu Netanyahu'ya "bye bye" diyebileceğini düşünüyor. Yani "devrilme" korkusu sadece İran'a karşı değil, İsrail'e karşı da kullanılabilir. Bu noktada belirleyici olan ABD'nin İran ve İsrail'i nereye kadar sınırlanmaya ikna edebilip edemeyeceği. Bu tablo Trump'ın neden hem Arap/Müslüman Amerikalılardan hem sağ Yahudilerden oy alabildiğini de açıklıyor. Bugün sahada İsrail için kolay zafer yok ve yaraların sarılması ama Filistin politikasında çok büyük bir değişikliğe gidilmemesi için Trump'ın önerdiği şekilde işi toparlamak gerekiyor.
Kaynak: Yeni Birlik
11 Kasım 2024 03:00
Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız
Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Yeni Suriye'ye Doğru
Bugün yeni bir Suriye gerçeğine uyandık. 2012'de gerçekleşmesi beklenen 12 yıl sonra aniden gerçekleşti. Doha'dan dün yayınlanan bildiri Astana ortakları ve Arap Devletlerinin yeni Suriye gerçeğini ve bundan sonraki siyasi süreci (2254 sayılı karar doğrultusunda) selamlaması olarak okunabilir. 27 Kasım'da Muhaliflerin sınırlı olarak başlattıklarını duyurdukları operasyon ilk başarılarını aldığında rejimin başının dertte olduğunu ve Suriye haritasının değişeceğini herkes tahmin etmişti ama bu hızla ve çok sınırlı çatışmalar içerisinde olacağını fazla kişinin beklediğini sanmıyorum. Bu girizgahtan sonra bence durduğumuz noktada iki şey söyleyebiliriz: 1- Suriye halkı Şam'ı yendi; İdlib Şam'ı yendi ve Ortadoğu'da bir direniş ekseni diğerini yendi. 2- Suriye, yeni Ortadoğu dengeleri için bir mihenk taşı olabilir. Trump, Suriye'de Rejim'in devrilmesini İran ve Rusya'nın güçsüzlüğüne bağlayan klasik bir – Amerika sizden daha güçlü- mesajından sonra Rusya'nın sınırlılığının temel nedeninin Ukrayna Savaşı, ekonomik durum vb olduğunu söyleyerek hadi Ukrayna'da anlaşalım dedi. Sonuçta Türkiye-Rusya diyaloğu Şam'ın son gününe kadar devam etti, Şam düştü ama Astana platformu resmi olarak sona ermedi, en son güne kadar Suriye'nin toprak bütünlüğü mesajını vermeyi sürdürdü ve son gün- yazının başında da bahsettiğimiz üzere- Türkiye'nin çok önemsediği siyasi çözüm, 2254 sayılı karara- ki Anayasal süreç demek- atıfta bulundu. Bütün bunlara rağmen elbette Rusya, Suriye'de kaybeden tarafta. Rusya, Suriye'de İran gibi kaybetmediğinin farkında. O da İran. Bu mücadele sürerken Suriye'nin düşmesi, Suriye düşerken Hizbullah ve Irak'taki Şii milislerin bir şey yapamaması son derece önemlidir. İran, elbette arka kapıdan muhaliflere ulaşmayı deneyebilir ama Tahran Suriye iç savaşının gerçek bir tarafıydı ve Suriye'de çok kan dökülmesine neden oldu. Böylece İsrail'in yeni Suriye'den beklentilerinden biri de (İran destekli güçlerin kitlesel olarak Suriye'de konuşlanmaması) karşılanacak görünüyor. Başta da söyledik, Suriye'de bir direniş ekseni (Arap Baharı'nın direniş ekseni) bir başka direniş eksenini (İran destekli direniş eksenini) yendi. Suriye'de siyasal süreç işler ise, yani Suriye Suriyelilerin olursa; Gazze'de çatışmaları sona erdirecek bir anlaşma ile yeni bir siyasal süreç başlarsa Ortadoğu'da yepyeni bir normalleşme sürecine/süreçlerine girebiliriz. Ankara, bugünkü Suriye tablosunun Suriye halkından sonra gerçek kazananı. Kazancı, en başta Suriye'de siyasi bir stratejik derinliğe sahip olma şansı. Gelecek Suriye'yi, yeni Suriye'yi inşa edecek yeni neslin bir kısmı Türkiye'de. Uzun yıllar kopmayacak ve yapay olarak inşa edilemeyecek ulus ötesi bağlar Türkiye ve Suriye arasında kurulabilir. Ankara, Suriye'nin kuzeyinde işler yolunda giderse Irak'ta terörle mücadeleye hız verir ve Irak-Suriye-Avrupa hattında PKK/PYD'nin siyasi temsil gücünü sınırlamak için ciddi adımlar atar. Suriye savaşı bize bunu gösterdi. Su akar yolunu bulur, Suriye'de su aktı 2012'ye, Suriye'nin Suriyelilerin olduğu yere çıktı.
09 Aralık 2024 03:00
Suriye'de Tarih Geriye Doğru Sararken
27 Kasım'da Suriyeli Muhalifler Saldırganlığı Caydırma adı altında bir operasyon başlattılar. Pazar gününe geldiğimizde Muhalifler, Halep'in kontrolünü ele geçirerek son derece stratejik ve sembolik bir gelişmeye şahit olmamızı sağladılar. Sembolik zira, Halep 2016'da bir dönüm noktasını da temsil ediyordu. Şimdi hem de adından da anlaşılacağı üzere savunmacı ve sınırlı bir operasyon çerçevesinde neredeyse 2-3 gün gibi kısa bir süre içerisinde Halep kontrol altına alınmış durumda. 2019-20'den itibaren oluşmuş Astana ve İdlib süreçlerine de dayanan çatışmasızlık ve de-eskalasyon sınırlarının fiili olarak ötesine geçildi. Temel belirleyici aktör olarak 2015'teki gibi Moskova'nın cevabı bekleniyordu. Dahası beklendiği üzere Suriye Milli Ordusu na bağlı kuvvetlerin, PKK/YPG birimlerinin Tel Rifat'tan Halep'e doğru Suriye'nin kuzeydoğusunda bir koridor oluşturmasını önlemek için harekete geçtiği, Özgürlük Şafağı adı altında yeni bir operasyon başlattığı, Tel Rifat çevresinde bazı kritik noktaların ele geçirildiği haberi geliyor. Rusya'nın işler bu noktaya gelinceye kadar tam bir müdahale gerçekleştirememiş olması, İran ve Hizbullah'ın İsrail ve Lübnan sınırı ile uğraşmak durumunda kalması Suriye üzerinde bir tür "tarih geriye sarıldı, yeniden devrim başladı" algısı/duygusu oluşturuyor. Gerçi bu noktada ben esas kararsız aktörün İran ya da Şam değil, Rusya olduğunu düşünenlerdenim. Bu opsiyonun önündeki ve bu arada Şam'ın gerçekten "normal" bir aktör olarak Ortadoğu'ya dönüşünün önündeki fırsat penceresi böylece şimdilik, tekrar açılıncaya kadar (açılırsa tabi) kapandı. İkinci dönemeç, Suriye'nin İran-İsrail çatışmalarına taraf olmasıyla doğrudan ilgili. Suriye'nin güneyinin Hizbullah ve İran destekli milisler için stratejik derinlik sunduğunu bilen İsrail, bir yandan Suriye'yi vururken diğer yandan Rejim'in Hizbullah unsurlarını kontrol altında tutmasını (Rejimin gücünün çok ötesinde bir iş) ya da Hizbullah ile bağlantısını kesmesini (Rejimin yapabileceği bir iş değil) istiyordu. Rusya aracılığıyla İsrail Şam'ın nabzını da yoklamış olabilir- ki bu asıl Rusya'nın nabzını yoklamaktır. Ortadoğu'da Rusya ve İran arasındaki yakınlığın 7 Ekim'den itibaren arttığını, Ukrayna Savaşı semalarına taşındığını biliyoruz. Ayrıca İran için Suriye'deki stratejik derinliğin vazgeçilmez olduğunu biliyoruz. Fakat tabi Rejim ve Rusya şöyle bir gerçeklikten yola çıktılar: İsrail de çok yorgun ve Gazze, Beyrut, Hizbullah, belki Batı Şeria, İran filan derken bir cephe daha açamaz. Zaten, nihayetinde Suriye'deki gelişmeler de Lübnan-İsrail sınırlı ateşkesi ilan edilmişken gerçekleşti. Ama bu Hizbullah, artık 2016'daki Hizbullah değil. Hizbullah, Lübnan'da direnişi sürdürürken ve Direniş Ekseni'nin temel meselesi İsrail ile mücadeleyken Suriye'de sahada kimi, nereye kadar sınırlayabileceklerini göreceğiz. Bu arada İran ve Rusya'nın Suriye'de sınırlanması, PYD gibi vekillere gerçek "başarılı patronun" kim olduğunun gösterilmesi ABD'nin hoşuna da gider. Bu iki aktör Karadeniz dengesi rejimi içerisinde birbirine karşılıklı olarak bağlı. Dolayısıyla Rusya, Ukrayna ve Suriye pazarlığını birlikte sürdürmek zorunda.
02 Aralık 2024 03:00
Rusya'nın Yeni Nükleer Prensipleri: Caydırıcılık Ve Kullanım Eşiğinin Düşmesi
Zaten, işleri bu raddeye getiren, Rusya'nın nükleer silah kullanma eşiğini bu kadar açık ve düşük hale getirmesinin önünü açan bu "Rusya'yı kaybetmeye/kayıpta pazarlığa zorlayabiliriz" havası. Batı düşünce kuruluşları ve başta ABD olmak üzere G7 ülke yönetimleri "nükleer caydırıcılığı" yeterince ciddiye almıyor görünüyorlar, böylece de kendi söylediklerine kendilerini de inandırarak Batı'nın stratejik amaçları açısından çok da güzellikler içermeyen bir noktaya doğru gidiyoruz. Böylece Rusya devlet başkanı Putin'e 25 Eylül'de ilk kez duyurduğu Rus Nükleer Doktrininde yapılacak revizyonu ilan etme, bunu bir misilleme olarak sunma şansı doğdu. Kommersant'ta 22 Kasım tarihinde çıkan haber Putin'in askeri-savunma sanayi kompleksinin liderleriyle bir araya geldiğini ve Orenshnik denemesinden ne kadar memnuniyet duyduğunu aktarıyor. Eğer, kırmızı çizgi o veya bu nedenle geçilir ve Rus nükleer caydırıcılığı 2020 dokümanında zikredildiği biçimiyle "kaçınılmaz olarak misillemenin gerçekleşmesi" bağlamında işletilirse Ukrayna'nın bir kısmı yok olacak. Öncelikle Rus nükleer doktrini, nükleer silah kullanma eşiğini Rusya adına düşürmüş olsa da hala stratejik amacını nükleer caydırıcılık olarak koyuyor. Bazı Rus uzmanlar 2020 ve 2024 versiyonları arasında nükleer caydırıcılığın bir amaç olarak tanımlandığı satırlarda vurgu farkı bulmuşlar. 2024 versiyonu, tıpkı daha önceki versiyonları gibi caydırıcılık ve konvansiyonel/nükleer tehditlere nükleer cevap verebilir olmayı iç-içe geçiriyor. Bunun dışında "nükleer caydırıcılığın" tanımlandığı kısımlardaki en önemli iki değişiklik "cuk" diye Ukrayna Savaşı ve/veya savaş sonrası Ukrayna'ya verilecek Batı teminatları ile ilgili spekülasyonlara oturuyor. Buna göre "nükleer silaha sahip olmayan bir devletin, nükleer silaha sahip bir devletin yardımı ile Rusya Federasyonu ve/veya müttefiklerine yönelik saldırısı müşterek saldırı kabul edilecek". Buna göre 1- Rusya Federasyonu'nun bir parçasını hayati bağlantı ve iletişim noktalarına erişimini engellemek için izole etmeye çalışmak (Batı Kaliningrad politikasını gözden geçirmek durumunda kalacak demek); 2-Rusya Federasyonu içerisinde ekolojik tehlike yaratabilecek, ekolojik ve sosyal felaketlere neden olabilecek varlıklara yönelik potansiyel saldırı (Ukrayna'nın Kursk Nükleer Güç Reaktörü'nü bir şantaj olarak kullanma olasılığı dillendiriliyordu). 3-Rusya Federasyonu'nun sınırlarına yakın rakip askeri yapılanmanın kurulması ve genişlemesine neden olabilecek yeni ya da var olan askeri koalisyonların kurulup genişlemesi (aslında bu çoktan gerçekleşti ama Rusya Ukrayna, Belarusya ve Moldova konusunda çok ciddi olduğunu söylüyor); 4-Rusya Federasyonu sınırlarına yakın rakiplerin büyük askeri tatbikatlar planlamaları ve gerçekleştirmeleri. Gelelim kırmızı çizginin çok net olduğu yere: 2024 versiyonu, Rusya Federasyonu'nun şu durumda nükleer silah kullanacağını söylüyor: Rusya Federasyonu ve/veya müttefiklerine yönelik nükleer ya da başka bir kitle imha silahı ile yapılacak saldırıda ve Rusya Federasyonu ve/veya Belarusya'nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ciddi derecede tehlikeye atacak konvansiyonel silah saldırısına karşı.
25 Kasım 2024 03:00
Abd Seçimleri: Başkanı Beklerken
5 Kasım'da ABD Başkanlık Seçimleri gerçekleşecek, bir galibi ve bir mağlubu olacak. Hala, marjı azalsa da, kararsız seçmen de var ve salıncak eyaletlerde farkın yüzde 1'den az olduğu noktalarda oy kullanırsa etkili olabilir. Bu seçimler ABD için önemli ve sıradan Amerikalının hayatında – reel düzeyde değilse de kültürel-politik düzeyde- fark yaratacak. Trump'ın yeniden bir "kültürel iktidar" objesi olarak Beyaz Saray'da yükselmesi, olursa, bence ikonik bir an olacak. Bu arada Trump'ın McDonald's da çalıştığı 15 dakika içinde seçmeninin ondan beklentisini de öğreniyoruz: "Bay Başkan lütfen ABD'nin Brezilya olmasına izin vermeyin". Trump'ın anladığından da şüpheliyiz ve çok da önemli değil. Eğer ABD'ye dışarıdan bakan ve Özgürlük Anıtı'nın hala yükseldiği topraklardaki bu iki yüzlülük ayan-beyan ortaya dökülsün isteyenlerdenseniz, parmaklarınızı dilek dileme pozisyonuna alıp üç kere Trump diye seslenin. ABD, böylece kendi içindeki bölünmenin krizini aşmadan krizi aşmış gibi hareket edecek. Trump'ın seçilmesi halinde ABD'nin Ukrayna savaşındaki pozisyonunu değiştirmesini bekleyebiliriz. Trump, Ukrayna savaşını ABD'nin gücü açısından yararsız addediyor. Fakat bu konuda ABD'nin endişelenmesi için bir neden yok. Her iki başkan altında da NATO caydırıcılığı önemli olacağından yılan hikayesinin çeşitli biçimleriyle devam eden F-16 modernizasyonu ve teminini nihayete erdirebiliriz. ABD, İran'ı ve direniş eksenini sınırlandırmak, bunu yaparken de İsrail'i kullanmak isteyecek. Ama İran-İsrail çatışmasını da belli bir seviyede kontrollü tutma arzusunda olacak. İran'ın nükleer silah elde edeceği ya da Körfezi vuracağı şekilde kaybettiğini hissettirmemek kilit önemde olacak. Dolayısıyla İsrail'in caydırıcılığı ABD eliyle güçlendirilecek, silah ve diplomatik destek devam edecek. Trump seçilirse, kemerleri bağlayın. O nedenle ABD güç gösterisinde bulunur daha çok ortalığı karıştırsa da temelde fark eden bir şey olmayacak. Bu yolun bayağı riskli tırmandırma süreçlerini İsrail, İran, ABD için getireceğinin Ankara farkında.
04 Kasım 2024 03:00
İsrail Misillemesi: Bir Değerlendirme
İsrail'in İran'a yönelik beklenen misillemesi geldi. Misilleme, yani İsrail'in İran'ı doğrudan hedef alması bekleniyordu ama hem İsrail aşırı sağı misillemenin tonundan memnuniyetsiz hem de İran, İsrail saldırısını, önemsiz atlatılabilir zararlarla tamamladığı mesajı vermek arzusunda. İran'ın yönelimi anlaşılabilir zira zaten stratejik sabır ve kendini sınırlama stratejilerine oynayan bir aktör. İsrail de İran da İsrail-İran savaşının başladığının farkındalar. Şu anda İran-İsrail savaşı daha çok bir mücadele formunda. Dolayısıyla, İran için işi hızla tırmandırmanın – hele ki Lübnan'da Hizbullah meşgulken ve ABD, Husileri bir Amerikan operasyonu ile vurmuş, geleceğe yönelik Yemen hattını ben hallederim mesajını vermişken- bir getirisi görünmüyor. Dolayısıyla İran için stratejik sabrını mücadele olma unsuru ile birleştirecek ve sahada İsrail'in sıkışmışlığını gösterecek çok değerli neredeyse 3, 3.5 aylık bir süreç var. Times-Siena'nın son anketleri ABD başkanlık yarışını eşit (%48-%48) gösteriyor. Zaten bu gidişattan çok memnun olmayacak İsrail sağı, Cuma'yı Cumartesi'ye bağlayan akşam/sabah üç dalga halinde gerçekleşen misillemenin tonundan hoşnut değiller. Yani İran'ı ekonomik ve siyasi olarak felç edebilecek vuruşlar yerine askeri strateji açısından İsrail'in kabiliyetlerini gösteren ve İran'ın el yükseltme kabiliyetlerini kısıtlamaya yönelik bir saldırı ile karşı karşıyayız. Cuma gecesi İsrail de aslında tıpkı İran'ın İsrail'e yönelttiği gibi, çok ciddi bir saldırı gerçekleştirdi. İran hava savunma sistemlerinin (Rusya'dan temin edilen) S-300 sistemlerinin üçünün son saldırıda hasar aldığı söyleniliyor. Gerçi İran'dan yapılan açıklamalar İsrail saldırısının İran hava savunma sistemleriyle büyük ölçüde durduruldu yönünde, üç S-300 sisteminde de ufak hasarlar olduğu, sistemlerin kısa sürede operatif olacağı yönünde. İş, İran-İsrail çatışmasında bir noktada, "o ne dedi, bu ne dedi" haline geliyor ama S-300'lerin kısmen de olsa zarar görüp devre dışı kalması önemli. İsrail, bir önce gerçekleştirdiği saldırıda da bir S-300 sistemini hasarlı hale getirmeyi başarmıştı. İsrail, İran'ın nükleer silah geliştirme tehdidini ciddiye alan bir aktör, bunun İran için tırmandırmanın en son noktası işlevini gördüğünün de farkında. Sözün özü, el yükseltmeyi zorlaştıracak mesajların her anlamda İran'a verildiği kritik bir saldırıyla karşı karşıyayız ama bu saldırı İsrail'in istediği kadar /ABD'nin umduğu kadar inkâr aracılığıyla caydırıcı öğeye sahip görünmüyor. Kısa bir süre sahada gerilim Lübnan/Suriye-Gazze hattında sıkışık kalabilir çünkü bölgede iki aktör arasında tırmanma korkusu tamamen geride bırakılmadı ama İran ve İsrail birbirlerini tam anlamıyla caydıramadıkları müddetçe, ABD İran'ı tam anlamıyla caydıramadığı/ikna edemediği müddetçe İran-İsrail vuruşmasını görmeye devam edeceğiz.
28 Ekim 2024 03:00
Biraz Doğu, Biraz Batı, Biraz Pasifik
Biraz Doğu: İsrail Batı Şeria'da İntifada'yı zorluyor Evet gerçekten de çevrede yazacak çok şey var; öncelikle İsrail, içeride anlaşma ve koridorlar, özellikle de Philadelphia koridoru konusunda yaşanan kafa karışıklığını aşmak için Batı Şeria'yı patlatmayı deniyor. Bilindiği üzere Ukrayna-Rusya uzun dönemli doğal gaz sözleşmesi 2025'te sona eriyor. Eğer pazar günkü seçimleri AfD kazanırsa 2025'deki seçimler üzerinden bol bol Avrupa krizi, Rusya'nın gölgesi, Doğu Almanya üzerinden Rus darbesi tarzı analizler okuyacağız. Doğu ve Batı cephelerinde yeni bir şey yok, zira Pasifikteki mücadelede değişen bir şey yok. Çin ve ABD bayağı bir mesai harcamak zorunda kalıyorlar. Pasifikte neler olduğuna bakmak için uygun bir hafta zira bir yandan mutat gerginlikler yaşandı; Çin ve Japonya arasında Doğu Çin Denizi'nde jet dalaşı, Çin ve Filipinler arasında Güney Çin Denizi'nde donanma sürtüşmesi. Bu iki krizin aynı anda vuku bulması tesadüf olamaz diye düşünenler, Çin'in ABD'ye Pasifik'te sadece tek cepheye sıkışmış bir caydırıcılık misyonuna sahip olmadığını, çok cephede aynı anda caydırıcılık sergilemek durumunda kalacağını hatırlattığını varsaydılar. Pasifikte denizde-havada bu itişme Doğu Çin Denizinden Güneydoğu Asya'ya sürerken ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan Çin'e üst düzey bir ziyaret gerçekleştirdi. Tüm bunları yaparken de Çin ile konuşabilen bir aktör olarak kalmak Biden yönetiminin temel politikasıydı. Dolayısıyla Biden Kasım'dan Ocak'a son siyasi ziyaretini Çin'e gerçekleştirirse ve Harris başkan seçilmişse, bu ziyaret şöyle bir mesaj verecek: Ne Asya'yı ne de Çin'i kaybettim, sen de aynı yoldan yürü. Nitekim Sullivan, ABD ve Çin'in sorunlarını çözemediklerini ama konuşmalarının iyi bir şey olduğunu söyledi. Bu arada iki taraf önemli bir anlaşma imzaladı. Soğuk savaş günlerinin izlerini gördüğümüz bir anlaşma. Taraflar birbirlerine şunu söylüyorlar temelde: ABD çevreleyerek caydırmaya devam edecek, Çin çevrelemeyi yardığını göstererek caydırmaya devam edecek. ABD ve Çin çevreleme-çevrelemeyi yarma üzerine düşünürlerken bu iki stratejinin geleneksel olarak uygulandığı alanlar (Tayvan Boğazı, Güney ve Doğu Çin Denizleri, Güney Doğu Asya, Birinci ve İkinci Ada Zincirleri) dışında Güney Pasifik Adalarının giderek önem kazandığını görüyoruz. Geçtiğimiz Çarşamba Perşembe Pasifik Adaları toplantısı ufak çaplı bir Tayvan krizi ile (Zirve bildirgesi önce Tayvan'ın haklarına atıf yaptı sonra muhtemelen Çin'in baskısı ile Tayvan ile ilgili paragraf bildiriden uçtu) sarsılırken Avusturalya çok ciddi bir hamle yaparak kendi liderliğinde (muhtemelen fonun büyük kısmını da Avusturalya ödeyecek) Pasifik Adaları Bölgesel Polis Gücünün oluşturulmasında tüm adaların anlaştığını açıkladı. Hatırlanacaktır Çin, bir süredir ada ada (Solomon Adası ile yapılan 2022 anlaşmasından beri) bu tür bir polis gücü oluşturmaya, Avusturalya, Yeni Zelanda ve ABD'nin elinden adaların güvenlik sağlayıcısı rolünü almaya çalışıyordu.
02 Eylül 2024 03:27
İsrail-hizbullah Kapışması: Sahada Ve Masada Değişen Bir Şey Var Mı?
Anladığımız kadarıyla Lübnan Hizbullah'ı Şükür'ün öldürülmesinin intikamını almak için harekete geçmeye hazırlanmış, durumun farkına varan İsrail önleyici bir vuruş ile Lübnan'ın güneyindeki Hizbullah pozisyonlarını vurmuş. Sonrasında Hizbullah, ilk planlanan Şükür'ün intikamı eylemi dahilinde mi değerlendirebileceğimiz yoksa İsrail'in önleyici saldırısına misilleme mi olduğu belli olmayan dron ve füze saldırıları ile İsrail'in çeşitli yerlerini vurdu. Sadece koskoca Lübnan Hizbullah'ı olduğu için ve Gazze savaşının uzaktan tarafı olduğu için değil, İran bu şekilde bir karar verdiği için de. Nasılsa Hamas hala ölmedi, Gazze direnişi bitmedi ve İsrail Gazze'de ve Gazze sınırındaki iki koridoru kontrol etmek için onun-bunun rızasını almak zorunda. Eğer olaylar böyle seyretmişse anlaşılan o ki, durumu yakından izlemeyi başarmış İsrail ve müttefikleri İsrail'in Lübnan'daki Hizbullah hedeflerine yönelik başlatacağı saldırının önünü açmışlar. İsrail, Lübnan konusunda zaten fırsat kollayan bir aktör. Öte yandan Gazze savaşının bu şekilde sürüp durması da İsrail için sürdürülebilir değil. Gerçekten de 7 Ekim'in seneyi devriyesine yaklaşıyoruz. Kimine ironik hatta çelişkili görünebilir, Washington İsrail'in caydırıcılığını güçlendirip, İsrail'in sınırlı saldırganlığını cesaretlendirirken İsrail'in Lübnan'a işgali de içeren bir kontrol stratejisi ile girmesine de izin vermiyor. ABD dışında, İran dışında da yeni bir Lübnan savaşını istemeyen bölgesel aktörler ve en önemlisi Hizbullah var. Bu nedenle İsrail'in İran üzerinden ve Lübnan üzerinden el yükseltmesine soğuk bakıyor ama Lübnan'ın güneyinde pundunu yakalarsa (İsrail'in kendini savunma hakkı) Hizbullah hedeflerine zarar vermesini memnuniyetle karşılıyor- ki dün gece ve bu sabah yaşananlar bu sınırlar içinde kalmış görünüyor. İsrail, yakalamış olduğu fırsat üzerinden tüm hafta ayak sürünen görüşmeler ve Gazze'de dökülen kan üzerinden verdiği mesajı tekrarladı: Gazze'de kalıcı olacağım ve Hizbullah dahil birilerinin tünellerden, denizden, güney Lübnan sınırından Hamas'ı/Direnişi (eee bölgede herkes direniş olduğuna göre Filistinlileri/Gazzelileri) beslemesine izin vermeyeceğim. Bu noktada İsrail adına iki çok temel sorun var: İlki şu; bu tür bir kontrol stratejisi 7 Ekim öncesi daha uygun bir bölgesel ve uluslararası ortamda İsrail başaramamıştı. Yine de olmadı. İsrail, bünyesindeki herkesi askere dönüştürse dahi başarılabilir değil. Dolayısıyla, İsrail adına da geçici bir çözümden bahsediyoruz. İsrail bu kadar güçsüzken ABD sadece İsrail'in kazanç ile sıyrılacağı bir denklemi kolay kolay kuramaz. İsrail'in bu tür bir kontrol stratejisi için Mısır ve Ürdün'ü ikna etmesi gerek. Mısır, İsrail'e Rafah ve Gazze sınırında meydan okuyamayacağını biliyor, ama açık açık buyursun İsrail bütün koridoru kontrol altında tutsun Arap politikasından iyice silineyim, içerde de birileri bunun üzerinden canıma okusun demek başka bir şey. ABD kararlarını netleştirebilir mi, bu soruya cevap vermek için son hafta Trump ve Harris cephesinde olanlara bakmak yeterli. Trump zaten orta sınıf-tekno milliyetçilik buluşması için 900 sayfalık Proje 2025'i yazdırmıştı.
26 Ağustos 2024 03:19
15 Ağustos Öncesi İsrail-hamas Hattında Tedirgin Bekleyiş Ve Anlaşma Beklentisi
Böylece İsrail, Hamas'ın siyasi büro şefi olarak Yahya Sinvar'ı seçmesi ile verdiği mesaja, Gazze'de direniş sürecek mesajına karşılık Gazze'de katliam sürecek mesajını vermeye çalıştı. İsrail, Lübnan ve bölge, bir yandan İran'ın/Hizbullah'ın misillemesini bekliyor, diğer yandan Perşembe günü Katar, Mısır ve ABD, İsrail-Hamas görüşmelerinin canlandırılması ile ilgili çaba sarf ettiklerini duyurduğundan beri daha fazla tırmandırma korkusu nedeniyle taraflar anlaşmaya yaklaşır mı beklentisi var. Oysa 7 Ekim'den itibaren iki tarafta taktik zaferler için el yükseltebiliyor. Bu noktada İsrail'in daha gözü kara olduğunu da görüyoruz. Unutmayalım 7 Ekim saldırısı çok ciddi bir eylemdi. İsrail için her şeyi değiştirdi. Gazze savaşının İsrail adına kazanılmaz oluşu, İsrail'i cezalandırma eylemlerine sıkıştırdı. İsrail muhalefetinin İsrail'in caydırıcılığı konusunda hala son derece ölçülü bir kibirle hareket ettiğini ve gerçek resmi görmemekte inat ettiklerini biliyoruz. İsraillilerin güç kullanırken esir ve mahpuslara ilk kez kötü davranma eylemi içinde olmadıklarını, bu yolun 7 Ekim sonrasında bizzat İsrail karar alıcıları tarafından açıldığı, sivillerin toplu cezalandırılmasının/ aşağılanmasının İsrail'in caydırıcılığının parçası olarak görüldüğüne yönelik açıklamaların televizyonlardan filan canlı yayınlandığı günlerden geçiyoruz. Öte tarafta el yükselten farklı taraflar var. Örneğin Hamas, Gazze savaşının İsrail açısından kazanılamaz bir savaş olduğunu da göstermek mecburiyetinde. Fakat, tarafların bu Perşembe gerçekleşecek / tekrar canlandırılacak İsrail-Hamas müzakereleriyle ilgili olumlu sinyal vermeleri el yükseltme sınırını hala bölgesel savaş eşiğinde tutma kararında olduklarını da gösteriyor. Bu nedenle İsrail Gazze'de tekrar operasyon sinyali verir, TV'lerde Filistinlilere tecavüz etmeyi savunurken, Netanyahu 15 Ağustostaki müzakerelere temsilci göndereceğini açıkladı. Dış İşleri bakanlığına geleceği söylenen isimler 2015 Anlaşmasına giden yolda beraber çalışan, ABD ve Batı'nın tanıdığı isimler. Hoş, Kasım'a ve Trumplı günlere ne kadar kaldı ki denecek, ABD-İran hattında iki-üç ayda ciddi bir şey olması mümkün değil ama unutulmamalı Demokratların hala kazanma şansı var ve Tahran, İran'ın (Ortadoğu'da el yükselten, direniş eksenini kontrol eden ve İsrail'i vurmaya cesaret eden İran'ın) ABD ile anlaşarak uluslararası ekonominin parçası olmasını, böyle bir zafer anını hayal ediyor. O nedenle BM İran temsilciliği, İran'ın 15 Ağustos'ta gerçekleşecek görüşmelere zarar vermek istemediğini, İsrail'e yanıtını erteleyebileceğini ya da ılımlı bir sınırda tutma eğiliminde olduğunu duyurdu. Yahya Sinvar'ın seçiminin Hamas'ın verdiği direniş sürecek mesajı olduğu açık. Hamas, her ne kadar Katar, Türkiye, Arap ülkeleri, İran dengesini korumak zorunda olan bir ülke olsa da 7 Ekim'e giden kapasite inşası, askeri direnişin yolu İran'dan geçtiğinden Sinvar'ın bu mesajı bozuk olan bölgesel dengeleri daha da rahatsız edebilecek bir potansiyel de taşıyordu.
12 Ağustos 2024 10:04
Suikastlar Haftası, Lübnan Gerginliği Ve İsrail-iran Kapışması İçin Ne Demek?
Lider kadroların ve direniş ekseni elitlerinin İsrail'in suikast listesinde olduğu zaten biliniyor ancak zamanlama İsrail'in verdiği mesaja performatif bir başarı sağlamış göründü. Suikast haberleri, Lübnan ile ilgili tartışmayı bir adım geriye düşürdü ve İsrail'in "direniş eksenini vurabilirim ve hatta vuruyorum" mesajının ne anlama geldiği, 300 günden fazladır devam eden çatışma ortamındaki temel dinamikleri değiştirip değiştirmediği tartışılmaya başlandı. Bölgeden uzmanların büyük bir kısmı Hamas Siyasi Büro lideri Haniye'nin öldürülmesini İsrail adına stratejik kayıp içerisinde taktik bir zafer olarak yorumluyorlar. Dolayısıyla Hamas, sadece İran'ın basit bir vekili olarak nitelendirilip geçilebilecek bir aktör değil. Ayrıca Hamas 7 Ekim saldırıları sonrasında Filistin Davası'nı bünyesinde adeta tekelleştirmeyi başarmış bir aktör, üstelik böylece Hamas'ın siyasi kanadı, askeri kanadı arasındaki ayrım da bulanıklaştı zira İsrail'in Gazze'de Arapları/Filistinlileri yok etme politikası Gazze direnişini Filistin direnişi ile özdeşleştirdi. Halit Mashal dışında isimler, bu yazının yazıldığı 4 Ağustos itibariyle zikredilmeye devam ediyor ve Mashal olsun, diğerleri olsun siyasi kanat için lider arandığı bu süreçte a)-Hamas-Arap politikası ilişkisini nasıl ayarlayacaklarına, b)- Siyasi kanat- askeri kanat dengesini nasıl koruyacaklarına (-ki bu aynı zamanda Hamas'ın Direniş Ekseni içindeki yerini de gösterecek), ve c)- diğer Filistinli gruplarla etkileşim ve koordinasyonu Filistin davası bünyesinde nasıl sağlayacaklarına karar vermek zorundalar. Dolayısıyla, İsrail 7 Ekim sonrası Haniye dahil Hamas'ın elit siyasi ve askeri kadrolarını ortadan kaldırsa da Hamas adına da Hamas- İsrail çatışması adına da oyunun kurallarını değiştirmiş değil. Öte yandan Haniye'nin İran'da öldürülmesi, İran-İsrail kapışmasındaki mevcut sınırları değiştirmiş görünmüyor. Bütün bunların yanında "İsrail olarak direniş ekseniyle mücadele edecek gücüm ve bu mücadeleyi İran topraklarına taşıyacak pervasızlığım var" deniliyor. İsrail, 7 Ekim öncesi çokça oynadığı "irrasyonel/deli/çılgın aktör" olma kartını hala kullanıyor, kullanabilecek kapasitesi de var. Ayrıca, İran, İsrail'in Gazze savaşını kaybettiğinin farkında, direniş üzerinden prestij devşirme işi de İran adına gerçekleşti. Bu prestije İsrail'in vermiş olduğu yaraları kabul etmemiş görünüp kabul etmek, İsrail'in Gazze'de battığı çamur düşünüldüğünde çok da zor değil. Gerçi 4 Ağustos itibariyle Hizbullah ve İsrail arasında düşük yoğunluklu çatışmalar Lübnan sınırında devam ediyor. Lübnan cephesini açıkça açmak İsrail adına 2,5-3 cepheli (Gazze, Batı Şeria, Lübnan + Direniş Ekseni) bir savaşın fitilini ateşlemek anlamına gelebilir. ABD, Lübnan operasyonunu görüntüde hiç istemiyor çünkü İsrail'in bu operasyonu başaracağıyla ilgili derin kuşkuları var ve Washington'u bölgesel savaşa meyilli bir kara operasyonuna sürükleyecek eylemlerden İsrail'in kaçınılması arzusu var. Bölgesel güç dengesinin olası değişimlerine karşı bunun sadece İsrail'e değil bütün bölgeye ve bütün aktörlere verilmiş bir mesaj olduğunu düşünüyorum. Ama dahası İsrail'e Lübnan cephesi açmanın hiç hesaplamadığı maliyetleri olabileceğini de böylece söylemiş oldu.
05 Ağustos 2024 03:35
Demokrat Parti Bölünmüşken Harris Kurtarıcı Olur Mu?
Hatırlanacaktır, bir önceki hafta suikast girişiminden mucizevi biçimde kurtulan, kulağı bandajlı olarak Cumhuriyetçi Parti Kongresi'ne katılan ve tüm partiyi Trumpizm adına eline geçiren bir Donald Trump vardı elimizde. Anketlere göre önde götürdüğü seçim yarışını, Trumpizm üzerinden daha sağa, daha da sağa kaydırarak sürdürmesi halinde müesses nizamla sürdürdüğü kavgayı iyice politize edip ABD halkındaki elit karşıtlığı ile birleştirme şansı iyice artmıştı. Geçen haftaki yazımızı da tam bu noktada iki şey söyleyerek kapatmıştık: 1)- ABD eliti güçsüz olduğu yerlerin farkında ama mücadeleyi bırakmış değil ve 2)- kendine çok güven, yarış bitmeden yarışın kazanıldığını varsaymak bazen siyasette geri teper. Dolayısıyla Harris, sadece fakir ve zayıf değil, şimdiden müesses nizamın kurucu/koruyucu elitinin kuklası olarak seçilmiş bir aday izlenimi veriyor. Nesi var derseniz şansı var, zira Demokrat Partiyi elit krizine boğazına kadar battığı bir yerde, hasta ve düşen Biden'ın sağ kolu gibi bir şey olarak yakaladı ve Trump olmadığı sürece Trump karşıtlığını konsolide edebilecek herhangi birinden biri. Amerikan politikasında her iki parti de farklı şekillerde bir elit sorunu yaşıyor. Bu nedenle Trump, Amerikan ailesi ve değerlerinin yüceltilmesi (ki bu mesele kürtajdan eşcinselliğin görünürlüğüne özel ve kamu hayatının kesiştiği pek çok sıradan ve son derece önemli mesele ile yakından ilişkili, oy kazandırdığı kadar kaybettiren de netameli konular) Evangalik söylem, "Tanrı'nın bir bildiği var" gibi atraksiyonları bırakmıyor ama bunları dinsel muhafazakarlıktan çok güvenlik meselesine bağlamaya çalışıyor. Bu tür kriz zamanlarında yani Cumhuriyetçi Parti'de elit eksikliği hasıl olduğunda, Demokrat Parti içerisinde elit bölündüğünde (üstelik bu bölünme genelde bir dış politika sorunu üzerinden netleşir) ve bir kısım Demokrat ABD'nin "başkanı nedeniyle" zayıf göründüğüne filan karar verdiğinde bazen bir tür geçişkenlik hali, bir tür büyük koalisyon hali oluşur. Trump'ın Vance aracılığı ile ikna etmeye çalıştığı elit teknoloji eliti. Ellan Musk'ın iki şirketini Slikon Vadisinden Texas'a taşıma kararı, Trump'a verdiği belirsizliklerle yaralı olsa da para kokan destek bu açıdan Cumhuriyetçi Partilere yeni bir elit müjdesi de veriyor. Harris, buna aday. Trumpizm radikalleştikçe, kendisine bir elit bulup, radikalliğini daha da artırma lüksünü kendinde bulursa Harris, sadece Kaliforniya kültürünün/ Trump'ın deyimi ile Amerikan solunun kurtarıcısı değil aynı zamanda bölünmüş Demokrat Parti elitinin de yeniden birleştiricisi olacak. Harris, Gazzelilerin yaşam hakkından bahsederken ve Hint kökeninden ziyade beyaz olmama özelliğini ön plana çıkartırken aslında bir Obama anı yakalayacak şartlara sahip olmasa bile Trump karşıtı koalisyonu konsolide edebileceğini göstermeye çalışıyor. ABD, kırk katır ya da kırk satır vaat ediyor.
29 Temmuz 2024 03:14
Cumhuriyetçi Parti Kongresi Ve Trumpizmin Zaferi
1.5 saatlik teşekkür konuşması Trumpizm ve Trumpmania sözcükleriyle bölünüyordu. Amerikan Faşizminin doğuşunu Trump ile ilişkilendirmek -Trump'dan çok önce var olan bir olgu olduğu için de- aşırı bir yorum, ama kabul etmek zorundayız Trump Cumhuriyetçi Parti'den üst üste üç defa aday olmayı başarırken, Partiden daha büyük bir hale geldi ve Trumpizm partinin temel ideolojik yönelimi oldu. Sonuçta Trump'ın ve tabi Trumpizmin bir siyasi varoluş savaşı verdiği bir anda gerçekleşti, ABD kamuoyu ve (kabul etmek istemeseler de) elitleri ve belki müesses nizamı bölünmüşken gerçekleşti. Sonuçta uzun bir süredir siyasi olarak bir anlamı olan ve olmayan suçlamalarla yargılanan ve hüküm alan bir eski başkandan bahsediyoruz yani Trump'ın ifade ettiği ve karşıtlarının da kabul ettiği üzere Trump'ın siyasi hayatının sona ermesi ile ilgili bir çaba var. Trump ile beraber siyasetin "kontrolün" ötesine, olağanüstü hallere evrilmesi yeni değil. Trump'ın başkan yardımcısı olarak Vance'i seçişi de bu tür bir kontrol çabası olarak görülebilir. Vance, Ohio ve Kentucky'de geçen fakir çocukluk-gençlik günlerini anlatan kitabını Yale'de okumuş, para kazanmış, Silikon vadisi ile ilişkiler kurmuş, yükselmiş ve şimdi de başkan yardımcısı olmuş bir Amerikan rüyası çocuğu olarak bu ortamda vitrine taşıyor; Trump gibi Amerikan orta sınıfı ve işçi sınıfı adına konuşuyor ve onlara Amerikan elit üstünlüğünün (MAGA ideolojisinde elit solculuğunun) parçası olmadan Amerikan rüyası yaşamanın mümkün olduğunu hatırlatıyor. Orta ve uzun vadede ABD ekonomisinde hegemonik zenginleşme için daha karmaşık bir tablo ile baş etmek zorunda Trump-Vance ikilisi. ABD dış politikası çerçevesinde Trump, Yeni Muhafazakarlığı reddetmiş görünüyor. Son derece önemli bir adım bu, zira Yeni Muhafazakarlık, Cumhuriyetçi geleneksel ilk önce Amerika stratejisini dış politika kriz dönemlerinde (örneğin 1970'lerin sonunda, örneğin 11 Eylül sonrasında) hegemonik mücadele çerçevesinde yeniden canlandırmayı başarmıştı. Trump, maliyeti yönetmenin yeni bir yolunu bulmak zorunda. Trump'a göre bu savaş olmasa da Rusya sınırlandırılabilirdi. Bu nedenle Trump, Biden'ı en kötü ABD başkanı olarak nitelendiriyor. Cumhuriyetçi Parti Kongresi'nde yaptığı konuşmada 3 Dünya Savaşı tehlikesinden bahseden Trump, Asya'da savaşın hayaletlerinin gezdiğini söyledi. Bu tür bir hegemonik uygulama için ABD'nin yeterince gücünün olduğunu düşünüyor Trump, mesele ona göre algı meselesi. Biden yönetimi ABD üstünlüğüne dayalı algıyı bozdu ve bu yüzden dünya herkese (Amerikalılar) dahil olduğundan daha karmaşık görünüyor. ABD Trump'ın varsaydığı kadar güçlü mü, bu da sorgulanabilir. Cumhuriyetçi Parti'nin Trumpizm'e teslim olmasına şaşırmamalı. Ama diyelim ve iki hususu ekleyelim: 1)- ABD eliti güçsüz olduğu yerlerin farkında ama mücadeleyi bırakmış değil ve 2)- kendine çok güven, yarış bitmeden yarışın kazanıldığını varsaymak bazen siyasette geri teper.
22 Temmuz 2024 03:14
Nato Washington Zirvesi: Temel Çıktılar Ne Oldu?
Zira, Washington Ukrayna Savaşı ile ilgili Batı'nın bardağını yarısı dolu-yarısı boş olarak görüyor ve dolu kısmın NATO'nun güçlendirilmesi ile ilgili olduğunu düşünüyor. Biraz ABD sopası, biraz tehdidin ciddiyeti ve gücü dolayısıyla müttefikler bugün NATO savunma bütçesi bağlamında daha fazla yük altına giriyorlar, daha çok harcama ve katkı sözü veriyorlar, hatta NATO'nun ileride savunmasının güçlenmesi konusunda baskı yapacak kadar endişeli bir motivasyona sahipler. Dolayısıyla, ABD için Trans-Atlantik güvenliği içerisinde NATO'nun tartışılmaz önemdeki yeri müttefikler nezdinde onaylanıyor. Biden Yönetiminin NATO'nun genişlemesi, İsveç ve Finlandiya'nın üyelikleri konusunda bizzat çalıştığı da biliniyor. Kısaca Ortadoğu'da çuvallayan, Rusya'yı küresel sistemde yalnızlaştıramamış, Asya-Pasifikte güçlü bir rakiple karşı karşıya olan ABD dış ve güvenlik politikası için güçlü bir NATO'da birlik- beraberlik resmini bugün verebilmek bir başarı. İttifak, 2014 Galler Zirvesinden itibaren güçlendirilen konvansiyonel savunma ve caydırıcılık, nükleer caydırıcılık, füze ve hava savunması, hibrit saldırılara karşı savunma unsurlarının Rusya'nın (ki Stratejik Kavram'da altı çizildiği üzere Moskova İttifak'a ve Trans-Atlantik güvenliğe karşı doğrudan tehdit olarak görülmeye devam ediliyor) saldırgan kapasitesine karşı güçlü, hazır, hızlı, birlikte çalışabilir olduğunu onayladı. ABD, Avrupa savunması konusunda ciddi olduğunu söylüyor. Bunu da boş bir sayfa üzerinde söylemiyor, Trump'ın iktidara gelebileceği, Çin ile rekabetin derinleşebileceği bir ABD'den söylüyor. Washington Zirve Bildirgesinin 12 Maddesi "dayanıklılık" meselesine ayrılmış. Ankara ise güçlü ulusal caydırıcılığın güçlü NATO caydırıcılığı anlamına geleceğini tüm muhataplarına iletiyor. Buna göre Ukrayna, Rusya'nın kaybetmesini sağlayacak. 1)- NATO, savaşın tarafı olmayacak, bu bağlamda savaşın dışında ama BM Şartından kaynaklı sorumluklar çerçevesinde Ukrayna çok çok güçlü bir biçimde desteklenecek. 2)- Ukrayna Savaşı uzayacak. 3)- Savaşın uzaması artık NATO anlayışına riskleri ve sınamaları belirtirken bir meşruiyet noktası sunuyor. Bu üçüncü husus Çin'i hedef almakta NATO'nun işini kolaylaştırmış görünüyor. Bu sefer, NATO ABD'nin hoşlanacağı bu dili bir adım öteye taşıyor ve Çin ve Rusya arasındaki "sınır tanımayan ortaklığın", ticari ilişkilerin, Rusya'ya sağlanan/satılan kapasitelerin Ukrayna Savaşı'nın sürdürülmesinde Rusya'yı kapasiteli hale getirdiğine vurgu yapılıyor. NATO, Çin'i dolaylı yoldan Ukrayna Savaşı'na taraf hale getirmiş. Bu elbette önemli. Gerçi NATO, tüm misyonlarını (ortak savunma, ortak güvenlik, kriz yönetimi), 360 derecelik bir bakışla yani çok yönlü bir şekilde gerçekleştirebilecek gücü olduğunu söylüyor ama caydırıcılığın ötesinde çevreleme her zaman daha maliyetlidir. Özetle, Garp cephesinde büyük yenilikler yok: Ukrayna savaşı uzayacak, Soğuk Savaş konuşlandırma mantığına geri dönülüyor ve NATO güçlü daha da güçlenmek için yeterince neden ve imkanı var, ama bu sefer üyelerin ulusal kabiliyetleri güçlendirme arzusuna daha sıcak yaklaşıyor.
15 Temmuz 2024 03:10