Gazete ciler kusura bakmasın "haber şehveti" özellikle genç gazetecileri esir almış durumda. "Tık alayım, beğeni toplayayım, şöhretli olayım", diye akıllarına ne geliyorsa yazıyorlar. Çocuklar bir kere şunu net olarak bilin; "İmamoğlu medyası" diye bir şey yok. Soner Yalçın Nefes'te sadece köşe yazarı olarak yer alacak, Fatih Altaylı Youtube'da programlarına devam edecek, yani Nefes'le bir ilgisi yok. Ben size daha özel bilgiler aktarayım: Belki okudunuz NEFES gazetesi 29 Kasım'da Mudanya'da reklam çekimi yaptı. Ellerinde NEFES gazetesinin prova baskıları vardı. Türkiye'nin en yeni gazetesi: Nefes... Reklam çekimleri Bursa'da yapıldı Medya BURAK AKBAY'IN TELAŞI Burak Akbay prova baskıyı görünce telaşlanmış. Estetik Yayıncılık A.Ş. olarak 30 Kasım'da "Son Nefes" markasıyla patent başvurusunda bulunmuş. NEFES ne kadar Sözcü mizanpajına benziyorsa "Son Nefes" de NEFES gazetesine benzemiş! NEFES ekibi hatta Burak Akbay'a haber göndermiş, "NEFES ile Sözcü'nün benzerliği olmayacak" diye… Çocuklar bunca yıllık ömrümde medyadan neler duydum neler.

"AK Parti içindeki gayri memnun kesimin devamlı suyu bulandırmasını da dikkate alarak, AK Parti ile CHP arasında geniş tabanlı bir ittifakın vücuda gelmesi…" Nereden çıktı bu cümleler demeyin çocuklar! Herkes zannediyor ki Bahçeli'ye bir gece "vahiy" indi ve sabah kalktı DEM sürecini başlattı. Ve size bombayı patlatayım: Bahçeli, DEM'lilerin elini sıkmadan önce bazı telefon trafikleri oldu, Kürt siyasetinin önde gelen bazı figürleri tarafından MHP Genel Merkezi arandı. Özellikle parti içinde 'muhafazakar demokrat' kimliğin önce çıkarılmasını savunan kanatta "Cumhur İttifakı" sorgulanmaya başlandı. Bu kanadın ısrarıysa şuydu: "MHP'yle birlikte hareket etmek bizi kuruluş felsefemizden kopardı. Özgürlükçü partiden güvenlikçi parti görünümüne büründük. Özellikle Kürt seçmenden koptuk. Bu nedenlerden dolayı da Cumhur İttifakı bozulmalı." AK Parti Genel Merkezi'nde hakim görüşü buydu. Ankara'da şu aralar sorulan soru şu: MHP'nin DEM çıkışı, sonrasında "Öcalan gelsin DEM grubunda konuşsun" çağrısı ve ardından İmralı-DEM buluşmasının önünün açılmasının Ankara merkezli olduğunun altı çiziliyor. Hatta Kürt siyaseti içinde etkin bir isimle yaptığım sohbette de şu cümleyi duydum bizzat: "Beni tanırsın; iflah olmaz Amerikancıyım. Ama Bahçeli'nin başlattığı bu süreç gerçekten içeriden ve 2009-2011 Oslo gibi değil. Bence de doğrusu bu." Neyse, çok uzadı mevzu.. Ben şu son diyeceğimi de yazıp çekileyim: AK Parti Genel Merkezi içindeki "liberal-demokrat" kanat Bahçeli'nin ellerindeki "Kürt kozunu" aldığı için pek de mutlu değil.

Orhan Gencebay ve Sevim Emre, abla acısını yaşarken Zincirlikuyu'da mezar yeri sorunu için Külliye'den yardım alamadı. Gencebay çifti, destekleriyle tanınan AKP'ye sitem ederken CHP'ye teşekkürlerini iletti. "Işıklar içinde uyusun," dedim. Sevim Emre'nin ablası Ülhan Emre Akın geçen hafta Cuma vefat etmişti. "Ne yapılabilir" diye düşünülürken, İstanbul'u yöneten parti CHP'ye ulaşma fikri akıllara gelmiş. Cumartesi günü mezar yeri sorunu Başkan Ekrem İmamoğlu tarafından çözülmüş. Pazar günü de Ülhan Emre Akın Zincirlikuyu'da toprağa verildi. Sevim Emre, ablasının acısının yanı sıra hayat arkadaşı Orhan Gencebay ile birlikte yıllarca destek verdiği AKP'ye biraz sitemliydi… Hatta Orhan Gencebay, Cumhurbaşkanı Erdoğan için "Atatürk'ten sonra en büyük başarıya imza atan kişi Cumhurbaşkanımız. Allah ondan razı olsun," demişti.

Çocuklar herkes Milli takımın Karadağ'a 3-1 yenilerek gruptan çıkmak için büyük şansı tepmesini konuşuyor. Valla bende şaşkınlık içinde izliyorum bizim spor medyasını kimse mi saha arkasında neler neler olduğunu yazmaz! Varsa yoksa 3-1 skoru analizi, şundan dolayı yenildik, bundan dolayı yenildik... Karadağ'a 2 gün önce gidilmiş, antrenman yapacak doğru düzgün tesisi bile olmayan bir otele yerleştirilmiş Milliler… Maçı izlediniz mi bilmiyorum, o sahanın hali neydi öyle çocuklar… Şimdi federasyon döne döne otomobil sponsoru arıyor… Çocuklar diğer sponsorların üst düzey yetkilileri de maç için oradaydı. Lakin Arçelik'ten BTC'ye, Trendyol'dan Rams'a, Damat'a kadar milyonlarca dolar sponsorluk ödeyen bu şirketlerin üst düzey yöneticilerine, 7 Euro'luk bilet reva görülmüş. Aracına dönmek isteyen dönemiyor, çıkmayı başaran aracını bulamıyor, ah neler neler…

Çocuklar teğmenlerin ellerindeki kılıç sembolü tam da bugün iktidarın tavrını ortaya koyuyor. Paris Adalet Sarayı tarihi çok önemlidir çocuklar. Bu Adalet Sarayı'nın girişinde Latince bir yazı var: Adalet Tanrıçası'nın elinde bu sebeple kılıç vardır. Teğmenlerin elindeki kılıcın anlamı budur… Bir elinde terazi, diğer elinde kılıç tutan, gözleri bağlı adalet tanrıçası, bir adalet imgesi olarak insanlığın ortak değerlerinin ve hukukunun hâkim olduğu dünyanın her yerinde kalıcı bir şekilde insanların zihnine yerleşmiştir. Ne çok yazıldı, Fetullah Gülen'i ziyarete FEM dershanesinin 5. katına giden askerlerin kılıçlarını hediye bıraktıklarını. Adalet Tanrıçası'nın elindeki kılıç kırıldı, göz bağı açıldı ve terazi yok edildi. Çok öfkeliyim çocuklar çok.

Örneğin, yurt dışı gezilerinde Vehbi Bey, Şerif Egeli'den İstanbul'da ödemek üzere 150 dolar alıyor. Günler sonra Egeli'ye gelen zarftan 50 dolar çıkıyor, Egeli soruyor 150 dolar olacaktı. Sadece Türkiye'de en yakın olduğu Turgut Özal değil, dünyada Mao'dan Humeyni'ye kadar sohbet ettiği ne çok lider var Şerif Egeli'nin… Şerif Egeli, evinde Sultan II. Abdülhamit'in piyanosu bulunan bir "Beyaz Türk" çocuklar… Şarık Tara'dan Hüsnü Özyeğin'e kadar işadamlarının vizyonerliğini anlatıyor Şerif Egeli… Sadece ticaret anıları değil, Türkiye'de neoliberalizm süreci başlatan Turgut Özal'ın 24 Ocak Kararları'nın azıldığı dar küçük görüşmelerde de bulunan bir iş adamı Şerif Egeli. Biz ise ihracatımızın 1 milyar dolardan 250 milyar dolara çıkmasıyla övünüyoruz! Çin'in 3,5 trilyon dolar…

Hangisine yetişeceğime şaşırıp kalıyorum çocuklar. Geçtiğimiz günlerde kendini "arabulucu" olarak gösteren bir kişi İsmailağa merkezi ile Cübbeli Hoca'yı barıştırmak için kolları sıvıyor. Yanıt çok basit: "Arabulucu" 45 dakikalık sohbeti kayıt altına alıyor… Evet çocuklar, sohbet kaydı İsmailağa cemaati merkezi tarafından Sayın Erdoğan'a ulaştırılıyor. Kısaca özetlediğim ses kaydı Sayın Erdoğan'a dinletilince, Cübbeli Hoca için "yine gevezelik yapmış" diyor! Çocuklar bu kulisi bana anlatan kişi cemaatlere yakın bir isim. Ondan duyduğuma göre Sayın Erdoğan milli gördüğü İsmailağa Cemaati'nin bölünmesine karşı çıkıyor.

Çocuklar biliyorsunuz zaman zaman siyasi moda haberleri veriyorum, pek de sevdiniz, ne dönüşler geliyor sizlerden, ah ah bayılıyorum… Bugün size kravat lardan bahsedeceğim… Smokin giyilen davetlerde dahi kravat çoğunluktadır son senelerde… Milli Görüş çizgisinde olan İslamcılar papyonu sevmez, ekseriyetle kravat kullanırlar, pek çoğunuz aşinadır bu bilgiye… Sonuç olarak kravat Fransız aristokratları arasında moda oluverdi.. Kravatı ilk takan Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecid oldu çocuklar…. Hoş, bugün bile kravata karşı olanlar var, lakin konumuz o değil şimdi… Cumhurbaşkanı Erdoğan da kravata ehemmiyet veriyor, takım elbiselerinin özeninden biliyorsunuz zaten… Başbakan olduğu dönemde özel dikim kravat tercih ediyordu, hatta hatırladığım Rainier markası var. Bu konuya çok dikkat eden bir diğer isim Süleyman Soylu, yanında muhakkak en az 5 kravat bulundurur, seçimini yaparken çevresindekilerin fikrini alır… Kabineyi şöyle bir düşündüm de bakanlarımızın hemen hepsi hassas aslında kravat kullanımı hususunda.. Yalnız Abdullah Gül için bir parantez açmam gerek, zira kendisi Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemde, tarihi de çok net hatırlıyorum, 14 Mayıs 2008'di, İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in onuruna Çankaya Köşkü'nde verilen yemekte papyon taktı. Ay yıllarca konuşuldu, tartışıldı kravat haram mı, yok efendim dinen bir sakıncası var mı…

Hemen izah edeyim neler olduğunu: ERDOĞAN'IN HABERİ YOKTU Şimdiii, AK Parti cenahından kimleri Bahçeli'nin yaptığı "Öcalan Meclis'e gelsin, DEM grubunda konuşsun" diyeceğini ne Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne de kendilerinin bilmediğini söylüyor. Lakin 15 Ekim'deki o söylem MHP cenahında da kırıklığa yol açmış açıkçası, bana gelen kulisler bu yönde… Mansur Yavaş'ı hepiniz tanıyorsunuz değil mi, eski MHP'lidir. Sonra 2004'te yeniden seçildi, yine MHP'den.. Ardından 2009'da Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına oynadı. MİLLİYETÇİ İTTİFAK NE DİYECEK MHP'nin Mansur Yavaş sessizliği için deniyor ki Bahçeli'nin daima bir B planı vardır. Bu mevzudaki B planı da, eğer Erdoğan'la uzlaşamazlarsa Mansur Yavaş'ı tüm milliyetçiler adına cumhurbaşkanı adayı göstermek! Her ne kadar Bahçeli için "MHP'yi terk etti" diye Mansur Yavaş'ı sevmez deseler de aldanmayın, siyasette öyle uzun uzadıya sevip sevmeme durumu olmaz çocuklar, dün sevmez bugün sever… İyi Parti'nin ve Ümit Özdağ gibi milliyetçilerin de bu ittifak da olacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok çocuklar... BAHÇELİ'YE ATASAGUN DANIŞMANLIĞI Uzun lafın kısası Mansur Yavaş milliyetçilerin cumhurbaşkanlığı adaylığına oynuyor ve bunun vizyonerliğini de Bahçeli yapıyor diyebilirim size...

29 Ekim'de Anıtkabir'i ziyaret eden devlet erkanından girizgah yapıp ayakkabılarından bahsettim sizlere, pek bir yorum aldım, madem sevdiniz devam edeyim ben siyasi modanın bilinmeyenlerini yazmaya… 29 Ekim Töreni aktüeli: Siyasilerin ayakkabıları.. Yetenek olacak, el yatkınlığı olacak, ustasından tüyolarla geliştirilen has stilin olacak, modayı sürekli takip edecek vizyonun olacak… Olacak da olacak… Henüz 57 yaşında, Tekirdağ doğumlu.. Evli, bir kız evladı var. Ve siyasiler; rahmetli Bülent Ecevit, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, eski Enerji Bakanı Taner Yıldız, Ankara eski Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik, TBMM eski Başkanlarından Mustafa Şentop, eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve en önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan… Lakin hesaptaki paylaşımlarını güncellemesi lazım çocuklar. Neyse, Hürreminiz yine AK Parti'nin daha önce bilinmeyen gerçeklerini ayağnıza getiriyor iki gündür, siz siz olun beni okumayı ihmal etmeyin çocuklar..

İstanbul'un göbeğinde kumarhane... 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı heyecanı her sene katlanarak büyüyor bizde de.. 101. Yılda her yer kırmızı-beyaz.. Biliyorsunuz her sene Anıtkabir'e devlet erkanı da ziyaretlerde bulunuyor. Tepeden tırnağa jilet gibi giyinmiş: Lacivert takım, simsiyah güneş gözlükleri ve masmavi parlak ayakkabıları… Hesapladım, 68 bin 550 lira… 68 neredeee, 17 nerede… Hiç unutmuyorum, Erbakan'ın tercih ettiği ayakkabı markasını: TOGO… Geçtiğimiz günlerde Nobel Ekonomi Ödülü'nü Daron Acemoğlu kazandı biliyorsunuz. Erbakan'ın müptelası olduğu TOGO ayakkabısının üreticisi Daron'un dedesi Togo Acemyan'dandı çocuklar.. O paylaşımdan sonra ayakkabıları ne konuşulmuştu; Balenciaga markalı pabuçlar 3 sene önce 12 bin lira ediyordu, şimdiki değeri 36-37 bin liraymış… Gelelim Cumhurbaşkanı Erdoğan'a… Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın boyu 1.85, ayak numarası 43.5… Yani yaklaşık 343 bin lira…

Birkaç gündür yazı yazamadım çocuklar, halletmemiz gereken bazı işler için İstanbul 'daydık eniştenizle… Bu deli şehirde bir tuhaf şeye şahit oldum, evet bazen de hadiseler Hürrem'inizin ayağına geliyor şekerim… İstanbul ziyaretimizde merkezdeki en meşhur 5 yıldızlı otel lerden birinde bir yemek davetine icabet ettik. 1996 senesinde kapandı ülkemizdeki kumarhaneler, o zamandan bu yana da hala yasa dışı kumar hadisesi, herkes biliyor… Bu yana bakıyorsunuz, İstanbul'un göbeğindeki koskoca otel, bilinmemesinin imkan ihtimali yok ayol.. Anlayacağınız İstanbul'daki iş adamlarına kumar yasaklanmamış şekerim, paşa paşa oynuyorlar… Not: Yazının görseli 'Kolpaçino 4' filminden alıntıdır