Laik Cumhuriyetin kurulmasına giden yoldaki en önemli devrimlerden birisi, kuşkusuz 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıydı. Atatürk'ün Nutuk'ta anlattığına göre, bu hareketin birtakım oyunlarla icra vekilleri heyeti reisi (TBMM'nin açılışından sonra yürütme gücünü kullanan Bakanlar Kurulu'nun başkanı) olarak seçtirdiği Rauf Bey (Orbay), bir gün o sırada TBMM başkanı olan Gazi Mustafa Kemal'i odasında ziyaret edip akşam Keçiören'de Refet Paşa'nın (Bele) evinde bazı önemli konularda kendisiyle görüşmek istediklerini söylüyor. Bunun üzerine Rauf Bey, Refet Paşa ve Ali Fuat Paşa (Cebesoy) ile Mustafa Kemal Paşa bir araya geliyor. Orada Rauf Bey, Mustafa Kemal'e, Meclis'in saltanat ve hilafetin ortadan kaldırılacağı endişesiyle sıkıntılı olduğunu ve Mustafa Kemal Paşa'nın izleyeceği tutumdan endişe ettiklerini söylüyor, uzun uzun saltanat ve hilafete bağlılığını anlatarak şunları dile getiriyor: Refet Paşa da hemfikir olduğunu açıklıyor. Kendi ifadesiyle, sanki "Rauf Bey'in, Refet Paşa'nın evinde sabahlara kadar dinlediği görüşlerini hiç bilmiyormuş gibi" diyor ki "Hilafet ve saltanatı birbirinden ayırarak saltanatı lağvedeceğiz! Bunun uygun olduğuna dair kürsüden beyanatta bulunacaksınız!" O odadan çıkmadan aynı nedenle davet ettiği Kâzım Karabekir Paşa geliyor; ondan da aynı yönde konuşmasını istiyor.
Kaynak: Cumhuriyet
03 Kasım 2024 04:41
Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız
Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
En Çok Dinlenen Şarkı Ve Kültürel Yozlaşma
Dünya çapında kullanılan müzik platformu Spotify'ın verilerine göre 2024'te Türkiye'de en çok dinlenilen şarkı Era7capone, Batuflex ve Narco'dan "Cıstak" olmuş. Açıkçası böyle bir şarkı olduğunu da bilmiyordum. İnternette bulup dinleyeyim dedim ama 2 dakika 16 saniye tahammül edip tümünü dinleyemedim. Ne demek istediğimi anlatmak için bir kısmını alıntılıyorum: İnsanların "Hadi, cıstak, cıstak, cıstak? Manitalar ıslak, ıslak, ıslak" diye nakaratına eşlik ettiği, cinsiyetçilik, köşe dönmecilik, marka ve bir şeyler tüttürme bağımlılığını yansıtan şarkı, tam olarak yozlaşan kültürün ürünü. Çünkü her üç konserde de 15-16 yaşındaki gençler, şiddeti teşvik eden, cinsiyet ayrımcılığı ve nefret aşılayan şarkı sözlerine avaz avaz bağırarak eşlik ediyordu. Kuşkusuz her dönemde kötü şarkılar ve müzikler vardı ama burada işaret edilen sorun başka diyerek yazımı sanatçı, vokalist ve şarkı yazarı Aydilge'nin sözleriyle bitireyim: "Bu şarkıların alıcısı ne kadar çok olsa da biz de bunun ataerkil ayrımcılığın, maddeye tapınma dürtüsünün bir yansıması ve pekiştiricisi olduğunu anlatmaya ve eleştirme hakkımızı kullanmaya devam edeceğiz. Elbette ki bir gün dinleyiciler, ben gerçekten ne dinliyorum ve bu şekilde neye alet oluyorum diye düşünecekler. Müzik ruhun gıdasıdır. Ama bazen gıda zehirlenmesi de olur."
08 Aralık 2024 00:43
Çukur!
"Kazanacak aday" tartışmasını körükleyip Kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı çıkarken belediye başkanı oldukları halde Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş'ın aday olması için bastırdı. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na adaylık sürecinde "İzmir'in 3Ç (çöp, çukur, çamur) problemini de kentsel dönüşüm problemini de hep beraber çözeceğiz" diyerek Erdoğan'ın sözleriyle propaganda yaptı. CHP'ye ağza alınmayacak hakaretler eden, teröristlikle suçlayan Bahçeli, "Birbirimizi kırmıyoruz inşallah, bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor" deyince Özel de "Celal (Adan) Bey gibi dostlarımız duygularımızı biliyor. Herkes doğru bildiğini söylüyor, önemli olan saygıda, sevgide eksiklik göstermemek. Hürmet ederim" yanıtını vermişti. "Dostumuz" dediği kişi ise 22 Temmuz 1980'de evinin önünde silahlı saldırıya uğrayan DİSK'in Kurucu Başkanı Kemal Türkler'in katledilmesiyle ilgili davada yargılanan isimlerden biriydi. "Erdoğan'la bir olmayacaktık da 'Sabah okunan ezan sesinden tiksiniyorum' diyen CHP'li Sera ile mi bir olacaktık? Erdoğan'la bir olmayacaktık da 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez sözünden nefret ediyorum' diyen CHP ile mi ittifak yapacaktık? Erdoğan ile bir olmayacaktık da Selahattin Demirtaş'a özgürlük isteyenlerle mi bir olacaktık? Erdoğan'la bir olmayıp da PKK cenazelerine katılıp ağlayanlarla mı bir olacaktık? Erdoğan'la bir olmayıp da elinde ülkücü kanı olanlarla mı bir olacaktık? Bunlarla bir olmaktansa Erdoğan'la bir olmak şereftir, onurdur bizim için. Hiç olmazsa Erdoğan'ın, AK Partililerin elinde ülkücü kanı yok. Bugün o CHP ile ittifak yapanlar, komünist Alper Taş'ı, komünist Muharrem İnce 'yi, komünist Özgür Özel 'i, komünist Veli Ağbaba'yı, FETÖ'cü Öztürk Yılmaz'ı, nasıl bir araya geldiklerini izah etsinler. Düne kadar gerici, yobaz, başörtülülere karafatma, böcek diyenlerle Saadet Partililer nasıl bir araya geldiler, onu izah etsinler. Bizim AK Parti tabanıyla problemimiz yok ki! Allah, vatan, bayrak, devlet, millet, cami, ezan, her şeyimiz aynı. Ama bizim CHP'nin tavanı ile problemimiz var. CHP'nin tavanı komünist, PKK'li!" *** Şimdi bunları da siyaseten söylediklerini iddia ederler, hakarete uğrayanlar da sevgide eksiklik göstermeyip hürmet eder; olur biter!
06 Aralık 2024 05:21
İktidardaki Çürüme Terminal Evrede!
Ankara Araştırma ve Danışmanlık, 27-29 Kasım tarihleri arasında "Seçmen Gündemi" konulu bir kamuoyu araştırması yapmış. (Kasım 2024 Seçmen Gündemi Araştırması'nın tümüne bu bağlantıdan bakılabilir: https://drive.google.com/file/d/1RqbolTzApSgKggCFUzeGb3P9jKnBlJcQ/view) 2004 katılımcının verdiği yanıtlar arasında iki tanesi çarpıcı gerçekleri ortaya koyuyor. Buna verilen yanıtlar yüzde 69.8 oranında "Hayır", yüzde 23.9 oranında "Evet", yüzde 6.4 oranında "Kararsız" olarak belirtilmiş. İktidar partisi AKP'de bile "Hayır" diyenlerin oranı yüzde 35.9, iktidarın küçük ortağı MHP'de ise yüzde 32.4'ü bulmuş. Bu soruya verilen yanıtlarda toplumun yüzde 23.4'ü güvendiğini belirtirken yüzde 67.8'i güvenmediğini belirtmiş. AKP seçmenlerinin yüzde 51.5'i, Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP'nin seçmenlerinin ise yüzde 59.3'ü "Hayır" yanıtını vermiş!
04 Aralık 2024 00:51
1921 Anayasası Yine Masaya Konmak İsteniyor
Birçok haberde aşağıda alıntıladığım ifadelerine yer verilmedi ancak DEM Parti'nin internet sitesinde bulabildim: "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda Türkler, Kürtler ve diğer halklar büyük emekler verdiler, büyük mücadeleler verdiler ve bir ittifak oluşturdular. Zaten 1920 Meclis'i de bu ittifakı yansıtan bir çeşitlilikteydi, bütün renkleri kapsıyordu. 1921 Anayasası da, aynı zamanda bu tarihsel ittifaka uygun bir önemdeydi. Fakat zaman içerisinde hem o kurucu meclis hem tarihi Kürt-Türk ittifakı hem de 1921 Anayasası'ndaki herkesi kapsayan anlayış inkâr edildi, reddedildi." Bakırhan, bunları CHP Genel Merkezi'nde dile getirirken, halkı "halklar" olarak ayrıştırırken yanında CHP Genel Başkanı Özgür Özel de vardı. Türkiye Cumhuriyeti daha henüz bir yıllıkken 17 Kasım 1924'te kurulan ülkenin ilk muhalefet partisiydi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası. Bu fırka, şeriatçı Şeyh Sait isyanından sonra 3 Haziran 1925'te "irticayı yüreklendirdiği" gerekçesiyle kapatıldı. Siyasal İslamcıların, gericilerin ve etnikçilerin "Meclis hükümetine" dayanan 1921 Anayasası'na duyduğu özlemin nedeni, o metinde laikliğin ve üniter devletin olmamasıdır. "Yerel özerkliğin" olduğu laiklikten arındırılmış bir anayasa, bu grupların amacına aynı anda hizmet ettiği için 1921 Anayasası'nı sürekli sanki çözümmüş gibi öne sürüyorlar.
01 Aralık 2024 00:14
677 Sayılı Yasayı Çiğneyen Herkes Suç İşliyor!
Önce AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 7. Din Şûrası'nda konuştu; "Filmlerin dizilerin televizyon programlarının aile ile birlikte dini değerlerimizi, dindarları da hedef aldığını müşahade ediyoruz. Sarıklı, sakallı, başörtülü, çarşaflı, cüppeli vatandaşlarımıza ahlaksızca saldırılmakta, itibar suikastları düzenlenmektedir" diyerek Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nu (RTÜK) "hızla tedbir" almaya çağırdı. Direktifi alan RTÜK de Arka Sokaklar dizisine "milli manevi değerlere aykırı olduğu" gerekçesiyle ceza kesti. 30 Kasım 1925'te TBMM'de kabul edilip 13 Eylül 1925'te Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı yasaya göre yukarıdaki paragraflarda anlatılan olaylar suçtur! Bu kanunun yürürlüğe girdiği dönemin gerçeklerine bakarsak İslam dünyasında dini ibadetlerle ilgili kuralları ve toplumsal yaşantıya ilişkin düzenlemeleri farklı yorumlayan "tarikat" adı verilen yapılar ortaya çıkmıştı. O kadar ki artık terör örgütü IŞİD'in "Türkiye emiri" olduğu iddiasıyla yargılanıp "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme" suçundan 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan ama 2023'te tahliye edilen Ebu Hanzala takma adlı Halis Bayancuk, Akit TV'de "Demokrasi, iradeyi millet egemenliğine veriyor. Egemenlik Allah'ın, ben oy kullanmam" diyerek kulluğu savunup anayasal düzene karşı gelse de cumhuriyet savcıları bu İslami köktendinci hakkında hiçbir işlem yapmıyor.
29 Kasım 2024 00:20
-5 Derecede Yerin Altında Direniş!
Soma katliamının bir yıldönümünde bu köşede yazdığım yazıya "Yerüstünde doymayanlar iktidarda oldukça..." başlığını atmış, yazımı şu satırlarla bitirmiştim: "Soma katliamında yaşanan her şey, insan onuruna da mantığına da aykırıdır. Türkiye'de mevcut iktidardan kurtulmak, halkı cendereye alan dinci ve yağmacı gericiliği aşmak, bir onur meselesidir. Yerüstünde doymayanlar iktidarda oldukça, yeraltında ve yerüstünde katledilen onurlu insanların ruhları huzur bulmayacak!" Bir haftadır hava sıcaklığının -5 dereceye düştüğü bir bölgede yerin altında madenciler direnirken, bugün yine yer üstünde doymayanları ifşa etmek zorundayız. Demek ki bu şartnameyle, yeraltında çalışan 1300, yerüstünde çalışan 800 işçinin tamamının iş güvencesi yok ediliyor! Üstelik bunu, 500 işçinin kendini kapattığı madende havalandırma sistemi 250 kişinin solunumuna olanak verdiği halde yapıyorlar. Gün, direnerek kazanan Fernas işçileri gibi Çayırhan işçilerinin de kazanması için onlara destek olma, seslerini duyurma günüdür! Gün, halkın madenlerini şirketlere teslim etmemek için yerin 300 metre altında direnen madencilerle dayanışma günüdür!
27 Kasım 2024 00:17
Umut Laik Cumhuriyete Bağlı Öğretmenlerle Yükselecek
Mersin'de İsa Önder Anadolu Lisesi'ndeki iki öğretmene "dini eğitimi engellemeye çalışmak" gerekçesiyle, milli eğitim müdürünün talimatıyla soruşturma başlatıldı, ardından Datça Anadolu İmam Hatip Lisesi'ndeki iki öğretmen için sürgün kararı verildi. Öğretmenler, devlet memurunun itibar ve güvenini sarsmak, okul ile öğrenci velileri ve yöre halkını karşı karşıya getirmekle suçlandı ve 1/30 oranında aylıktan kesme cezasına çarptırılarak baskı altına alındı. Milli eğitim müdürlükleri, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve AKP Eskişehir Milletvekili Ayşen Gürcan'ın yönetiminde olduğu "Enstitü Sosyal" adlı düşünce kuruluşu ile protokol imzaladı ve bu kapsamda kadın öğretmenlere "kıyafet dersi" verileceği ortaya çıktı. Geçen yıl da öğretmenlere önlük dayatmasını gündeme getiren Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), aslında "ahlak dersi" üzerinden yaşam tarzına da müdahale ediyor. Cumhuriyet tarihinde öğretmenler için ilk kez "dini eğitimi engellemek" diye bir suçun icat edilmesi yüzünden, Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi'nin Gericilikle Mücadele Komitesi, öğretmenleri yalnız bırakmamak için kısa bir süre önce bir duyuru yaptı ve bir dayanışma hattı kurdu.
24 Kasım 2024 04:54
Siyasal İslamın 'Liberal' Aparatları
"Muhafazakâr, dindar dediğimiz kişiler çok liberalleşti. Laik kesim bunu göremiyor, oradaki liberalleşmeyi ısrarla görmüyor. Tabii ki dindar, muhafazakâr olmayan hayat tarzından farklılıkları olacak. Ama liberalleşmeden neyi kastediyoruz? Büyük şehirde, modern bir hayat yaşamanın gerekleri, ona sağlanan uyum bence çok yerleşti ve yaygınlaştı. O bakımdan muhafazakârlar da yani İslamcılar da mevcut iktidar da milli eğitim bakanı da laikliği, Cumhuriyeti savunduğunu iddia eden kesimler de aslında halihazırdaki tabloyu görmemekte ısrar ediyor. Laikliğin tehlikede olduğunu düşünenler, hâlâ muhafazakâr kesimin çok koyu bir şekilde dindar bir hayatla herkesi dindarlaştırmak istediğini ve bunun kapının ucundaki bir aşama olduğu korkusu içerisindeler." 2013'te başlatılan 4-6 yaş grubu Kuran kurslarına bugüne kadar soyut düşünme yeteneği gelişmemiş 1.5 milyonu aşkın çocuğun kaydedildiği... 2002'de AKP'nin iktidara gelişini, 2013'te Birgün'deki yazısında "Türkiye'nin demokratikleşmesi yönünde, esaslı bir dönüşüm sürecinin miladı" diye tanımlayan Nuray Mert, 2015'te haber portalı Diken'de "AKP'ye İslamcı demekte tereddüt ettiklerini, AKP'yi uzun süre 'muhafazakâr demokrat' diye tanımladıklarını" yazıp "kandırıldıkları" itirafında bulunmuştu. 2022'de "kandırılmaya" devam ettiği görülüyor diyeceğim ama yukarıda özetlediğim 22 yıldır süren gericilik atağından sonra bu safsataları söyleyebilmesi, bunun kandırılma değil, GÖNÜLLÜ BİR KANMA yani SİYASAL İSLAMI PAZARLAMA TAKTİĞİ olduğunu kanıtlar. "Muhafazakâr" dediği kesimin büyük şehirde, modern bir hayata uyum sağladıklarını iddia ediyor ya, söylemediği şu: İktidar eliyle şeriatçılara halkın parası peşkeş çekilip servet aktarımı yapıldığından, dinci gericiler zengin bir hayat yaşıyor. Nuray Mert gibi sözde "liberaller", siyasal İslamın gönüllü aparatlarıdır.
22 Kasım 2024 08:14
Laik Cumhuriyete Operasyon Çekiyorsunuz!
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz!" diyen teğmenlerin ordudan atılması istenecek ki onlar gibi düşünenlere de göz dağı verilsin. Milli eğitimden Atatürk çıkarılacak ki "Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor; amaca ve eyleme dayalı bağnaz hareketlerden sakınıyoruz. Gericiliğe hiçbir zaman fırsat vermeyeceğiz" diyen Atatürk'e karşı tarikatçı milli eğitim bakanı, "Sizin laiklikten anladığınız, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kuranıkerim öğrenmesini yasaklamak. Sizin laiklikten anladığınız şeyle benim anladığım aynı değil" diyerek iftira atabilsin! Mezuniyet töreninde yıllardır yinelenen kılıç çatma ve askerlik yemini etme geleneğini yerine getirip "Mustafa Kemal'in askerleriyiz!" diyen teğmenlerin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edilmeleri, bütün bu operasyonun yalnızca bir parçasıdır: AKP, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, ordunun ebedi komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adını ve ilkelerini tamamen yok etmeyi hedefleyen karşıdevrimin partisidir; daha önce de yazdığım gibi iktidara tarikatlar koalisyonu kurarak gelen AKP, 22 yılda kendisi artık karşıdevrim tarikatıdır. Bakmayın siz Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarının olayı basit bir "disiplin suçu" gibi gösterme çabasına! Cübbe giyip takke takarak tarikat toplantısına katılan Tuğamiral Mehmet Sarı disiplinsizlik suçu işlemiş sayılmadı ve aksine bütün haklarını alarak emekli oldu ama "Mustafa Kemal'in askerleriyiz!" diyen tarihin ilk kadın Harbiye birincisi Ebru Eroğlu disiplinsizlik suçu işledi, öyle mi?!
20 Kasım 2024 04:51
Halkın Parasını 'Servet' Diye Paylaşma Kavgası!
Şeyh unvanlı Abdulbaki Elhüseyni'nin geçen yaz ölümünden sonra Menzil Cemaati'nde liderlik kavgası yaşanmış ve cemaatin yönetimi Elhüseyni'nin oğulları Muhammed Saki, Muhammed Fettah ve Muhammed Mübarek arasında "eş şeyhlik" sistemine geçmişti. Milyarlarca liralık servet, şirketler ve gayrimenkulün paylaşımı sorun olunca, cemaat içinde şeriat mahkemesi kuruldu. Birgün'den İsmail Arı'nın haberine göre, üç mollanın başkanlık ettiği mahkemede, Muhammed Saki Elhüseyni, kardeşlerini "FETÖ ile bunların patronları aynı" diyerek suçluyor; "Bu iş cumhurbaşkanımıza kadar gitti. İnşallah cumhurbaşkanımız çözecek" diyerek cemaate ait varlıkların değerinin 17 milyar TL'yi aştığını, 1500 dergâh ve ev olduğu tahmin edilen 5 bin kiralık yerlerinin bulunduğu belirtiyor. Tekke ve zaviyelerin yani tarikat ve cemaatlerin, 30 Kasım 1925 tarihli devrim kanunu ile kapatıldığı ülkede oluyor bunlar. 14 Mayıs 2023 seçimlerinin öncesinde yazdığımı yineleyeyim: Açıkça "tarikatlar dağıtılacak!" demeyen hiçbir siyasetçiye de güvenmeyin. Bunu söylemiyorsa bilin ki kendisi de tarikat batağındadır!
17 Kasım 2024 04:52
İçimizdeki Osmanlıcılar
Bu grubu tanıyoruz: Siyasal İslamcılar, tarikatçılar, ikinci cumhuriyetçiler, "liberal solcular", emperyalist işbirlikçileri ve Atatürk düşmanları... Bu kez, bazılarınca Nobel ödüllü diye yere göğe konamayan ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu konuşmuş; 10 Kasım'da Fatih Altaylı'nın YouTube kanalında şunları söylemiş: AKP'yi parlatıp laikleri sorun olarak göstermek için yıllarca Amerika ve Avrupa'da kent kent dolaşıp röportajlar veren Orhan Pamuk... Geniş halk kitlelerini "Doğucu-İslamcı", devrimleri yapan kadroyu "Batıcı-laik bürokratlar" olarak iki kampa ayıran ve Türkiye'deki geleneksel sağı sol, solu sağ yerine koyan iktisatçı Prof. Dr. İdris Küçükömer'den beri de bu tezler pişirilip pişirilip önümüze konuyor. 3 Kasım'da yazdığım gibi, 1920'lerin Türkiye'sinde Atatürk saltanat ve halifeliği kaldırıp egemenliği kayıtsız şartsız halka veren laik Cumhuriyeti kurmayı planlarken, Kurtuluş Savaşı'nda yanında olan dava arkadaşları arasında bile yalnızdı!
15 Kasım 2024 05:38
Amerikan Mantıksızlık Çağı'nın Zafer Çanları Çalıyor
Aşağıdaki satırlar, 2 Kasım 2008 tarihli Cumhuriyet Pazar Dergi'de yayımlanan "Bir dönemin sonu mu?" başlıklı köşe yazımdan alıntı. Irak savaşı sonrasında ABD'de yeni muhafazakârlığın yükseldiği Mantıksızlık Çağı ile 2007-2008 mali krizi ve ardından gelen büyük durgunluğa sert tepki göstermişti Amerikalılar. 5 Kasım 2024'te Donald Trump ile Kamala Harris arasındaki yarışı aylardır sadece ekonomi açısından değerlendiren medya, seçimi akılcılık ve bilim karşıtlığı olarak yükselen cehalet ve korku temelli Trumpizm açısından yorumlamayı yine ihmal etti. Reagan döneminden bu yana entelektüeli "elitist" göstermeye çalışan Amerikan dinci sağı, Obama döneminde yeraltına indi ama örgütlenmeyi sürdürdü, Trump'ın ilk dönemiyle birlikte canlandı ve sonunda iş Trump'ın pasifize edilmesiyle Kongre baskınına kadar gitti. Seçim, bize Amerika'nın gerçeklere dayalı olup olmadığını söyleyecek."
08 Kasım 2024 05:21