Doğu Batı yayınlarınca üç büyük ciltte yayımlanan "Modern Türk Şiiri" başlıklı kitaplar, modern şiirimize paha biçilmez bir armağan olmuştur. Bu büyük çalışmanın hazırlanışı ve gerçekleşmesi için harcanan emekte en büyük paya sahip şair-düşünür Yücel Kayıran ilk kitapta yer alan "Eşik-Söz" de "Modern Türk şiiri tarihimiz, poetik mücadeleler tarihidir" dedikten sonra "Poetik mücadeleden yoksun ve poetik başkaldırısı olmayan bir şiir, şiirimizde bir 'güldeste' unsuru olarak yer alır" sözleriyle görüşünü sürdürüyor. Yazar aynı giriş yazısında, Tevfik Fikret'le başlayıp 70'lerin sonuna kadar getirilen üç kitaplık bu büyük çabanın, "tezli bir çalışma" olduğunu belirtiyor. Fakat biraz da günlük hır gürden, saçmalıklardan uzak kalmak için tek bir yazıyla değil birkaç yazı boyunca modern şiirimiz konulu kitaplar üzerinde durmayı sürdüreceğim. Kayıran'ın giriş yazısındaki tartışılabilir bir sav "Modern Türk şiirinin yukarıdan gelenlerin kurduğu imge ile aşağıdan gelenlerin kurduğu imgenin mücadelesinden doğduğu" görüşüdür... Buna karşılık Yücel Kayıran, yine ilk kitapta yer alan "Modern Türk Şiirinin Doğuşu" başlıklı oldukça kapsamlı yazısında, Fikret'in öncülüğünü, kanımca ilk kez dile getirilen örneklerle kanıtlamaya girişiyor. "Modern Türk Şiiri I" ve sonrasındakiler üzerinde yazmayı sürdüreceğim...
Kaynak: Cumhuriyet
30 Ekim 2024 04:55
Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız
Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
'Edebiyat Ve Kötülük'
1897-1962 yıllarında yaşamış Fransız düşünür Georges Bataille'in bu ilginç adı taşıyan kitabını bir zaman önce okumaya başlamış, araya her halde başka okumaların girmesiyle daha sonra sürdürmek üzere bir yana ayırmıştım. 1957'de yayımlanmış olan kitap, dilimizde 1997'de Ayşegül Sönmezay çevirisi ile Ayrıntı Yayınları'nca yayımlanmış. Kitabın Fransızca adı da tam olarak "Edebiyat ve Kötülük" yani "La Littérature et le Mal". *** "Edebiyat ve Kötülük" dikkatle, büyük özenle okunması gereken bir kitap. *** Kitabın ilk bölümünü oluşturan Brontë bölümü yaşamdan otuz yaşında ayrılan bu sevgili yazarın (dilimize "Rüzgârlı Bayır", "Uğultulu Tepeler" adlarıyla çevrilmiş olan) "Wuthering Heights" adlı romanı konusunda. *** Yazımın burasına geldiğimde George Bataille'ın J.P. Sartre başta olmak üzere pek çok çağdaşını etkilemiş, onlarla tartışmalara girmesine yol açmış görüşlerinin, "kötülük özgürlüğü" gibi bir kavramında özetlenebilecek savlarının tek bir yazının sınırları içine sığdırılamayacağını görerek bunların yine "Edebiyat ve Kötülük" ekseninde irdelenip tartışılmasını bir başka yazıya, belki yazılara erteliyorum.
04 Aralık 2024 01:48
İyiler Kötüler Yansızlar
Bir de yansızlar var. Onları iyiler arasına mı, kötüler arasına mı katmalı, bilmiyorum. Bir ölçüde doğru. Bunlar herhalde iyi şeyler değildir. Hayır, iyi şeylerdir diyenler olabilir. Böyle şeylere tanık olup da suskunlukla geçirenler olabilir. Bana neciler, adam sendeciler ve sonuç olarak ve en olumlu bir adlandırmayla yansızlar. *** Ülkemizde somut olarak yaşanmakta olanlara gelelim. Bir büyük grup ise bütün bunları sessizce izliyor. Olayı öylesine büyütelim ki nerede bir yurtseverlik kırıntısı varsa kökü kazınsın. *** Osman Kavala ortaçağ hukuksuzluğu gereğince bütün ömrünce cezaevinde kalmalı, aynı şey Selahattin Demirtaş ve benzerleri içinde de geçerli olmalı, bütün muhalefet belediyelerine kayyum atanmalı, Prof. Dr. Ahmet Özer hocalığı bırakıp belediye başkanlığı görevini üstlendiğinden pişmanlık duymalı ve bunu dile getirmekte gecikmemeli, İmamoğlu sesini kesip haddini bilmeli, Nasuh Mahruki'ye yapılandan ders alıp kimse demokratlık ve yurtseverlik taslamamalı ve özetle kimse, mevcut siyasal iktidarı övmek ve ona karşı olanlara sövmek dışında ağzını açmamalıdır.
27 Kasım 2024 01:50
Cezaevi Mektuplarına Gecikmiş Yanıtlarım Ve Özürlerim
Nitekim 06.03.2024 tarihli mektubun yazarı, Grup Yorum gitaristi Rezzan Şengül, kuyu tipi zindanda uzun süren ölüm orucu sonrasında artık özgür. Mektubunda benim "Bir Gün Mutlaka" şiirime bir "nazire" si de var ve hiç fena değil. Benim "Bu gün seviştim..." diye başlayan şiirime yapılan nazire, şu acıtıcı iki dizeyle başlıyor: Sevgili Burak, "nazire" nde "Bir gün mutlaka yeneceğiz "i, "Bir gün mutlaka öleceğiz" yapmanı anlıyorum kuşkusuz ve şairce cesaretini alkışlıyorum da! Aydın Üniversitesi'nden meslektaş olduğumuz Yardımcı Doçent Dr. Muhammed Nacar'ın 20.7.2022'de Diyarbakır 1 No'lu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu'ndan gönderdiği mektubu da ne yazık ki yanıtsız kalmış olanlardan. Ankara Sincan "2 No'lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu" ndan yazan Nedim Öztürk kısa ve özlü mektubunda, zaten zindandaki insanı köleleştirmek, teslim almak için yapılanları protesto etmek için 24 Nisan 2023'ten itibaren süresiz açlık grevi eylemine başladığını bildiriyor. "Abim" hitabındaki içten seslenişi çok duygulandıran Nedim Öztürk'ten, çığlığını bunca geç duyurduğum için beni bağışlamasını, içeriden ya da dilerim dışarıdan haberlerini bekliyorum. Bu arada 12 Kasım Salı Silivri Cezaevi'nde ziyaret ettiğimiz Prof. Dr. Ahmet Özer, elden gönderdiği mektubunda ziyaretçi-sanatçı arkadaşları tek tek sevgiyle, teşekkürle kucaklıyor.
20 Kasım 2024 04:25
Zamanın Genetiğiyle Oynamak
Yeni anayasa dedikleri şey, bir on yıl daha yani 2034'e kadar iktidarda kalmalarını sağlamak içinmiş. Şiir gerçekliğin içinde bir şeydir. Demek istediğim şey her halde, zamanla, zamanın doğal akışıyla oynamak anlamında bir şey olmalı. Buna karşılık genetik kavramı ve varsa eğer zamanla ilişkisinin ne olabileceğini düşünmek gerektiğini hissettim. Ben, zamanın genetiği derken şöyle bir şey düşünmüş olmalıyım: Her şey gibi zamanın da bir doğallığı, kendiliğindenliği, kendine özgülüğü vardır. Atomla oynamanın felakete yol açması gibi zamanla oynamanın da beklenmedik, kötü sonuçları olabilir. İnsanın ömrünü uzatma çabası anlaşılır bir şeydir. Fakat zamanın doğal akışıyla akılcı bir uyum içinde yaşamak yerine onunla oynamanın kişiye mutluluk getireceğini hiç sanmıyorum.
13 Kasım 2024 04:55
Hümanizm Yurtseverlik Sosyalizm
"Human/insan" sözcüğünden türetilmiş "hümanizm" kavramı, insanı en yüksek değer olarak kabul etmek demektir. Kavramı, insan sevgisi olarak da özetleyebiliriz. Hümanizm öncelikle bir ahlak kuramıdır. Bir adım daha atayım: Eğer bu şeylerin başkalarına yapılmasını da hoş görmüyor ve hatta bunun yapılmasına engel olmaya çalışıyorsan ahlaklı (hümanist) olmaya daha da yakınlaşmışsın demektir. Böyleleri çok güç durumda kaldıklarında, bir başka insanın (ya da canlının) yardımına gereksinim duyduklarında, bunu belki kendiliğinden anlayacaklardır. Günümüzde hümanizm, insanlığın en çok gereksinimi olan şeydir. Sosyalizm, çok özet olarak insanlar ve ülkeler arasında eşitlik demektir.
06 Kasım 2024 04:54
Ahmet Özer'i Tutuklamak
Prof. Dr. Ahmet Özer 'le karşılaşıp tanışmadık. Bu konuşma, bu duruş Ahmed Arif'e benziyordu. Ondan, Ahmet Özer'in Esenyurt'ta kültür alanında baş döndürücü tasarılarını öğrendik. Elif Akkaya'ya, Ahmet Özer'i Ahmed Arif'e benzettiğimi söylediğimde bana onun Ahmed Arif'in şiirlerini Kürtçe okumasını dinletmesi ise bir sürpriz oluşunun yanı sıra benzetmemin ne kadar yerinde olduğunu da gösterdi. Esenyurt'un yasal belediye başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, bu sabrın, onurun, bilgeliğin, günümüzdeki seçkin bir temsilcisidir. Ahmet Özer Türkiye'dir.
02 Kasım 2024 04:22
Çirkinlikler İçinde Güzellikler
İlki Uşak Şafak Öncü Koleji'nin ilk ve ortaokul öğrencileriyle paylaştığımız coşku dolu şiir şöleniydi. Vaha derken Uşak'ın değerini, güzelliklerini, yaşama kültürünü görmezden gelmiş olmayayım. Uşak tıpkı Bursa gibi bir tarih ve kültür kenti. Dülgeroğlu ailesinin, Uşak'ın yaşamına otel olarak kazandırdığı muhteşem (1898 yapımı) Paşahanı'nda unutulmaz bir gece geçirdim. Uşak'a yıllar sonra CHP belediye başkanlığını kazandıran Özkan Yalım'ın öncülüğünde bu güzel kentimiz ait olduğu bölgede yıldız gibi parlayabilir. Aynı günün (4 Ekim Cumartesi) gecesi Uşak, Banaz'a bağlı Kızılcasöğüt beldesinde Haluk Çetin 'le tanık olduklarımız ise olağanüstünün ya da beklentinin çok üstündeydi.
09 Ekim 2024 04:31
Susuzluğun Şairine
Roman, öykü, anı ve tiyatro alanında ve her biri toplumcu edebiyatımızın en değerli ürünleri arasındaki 20'yi aşkın yapıtın yazarı Talip Apaydın'ı ben öncelikle şair olarak tanıdım ve belki de şair oluşumun bencilliğiyle zihnimdeki ve gönlümdeki yeri hep bir şair ve şiirde ustam olarak kaldı. 1956'da yayımlanan ilk şiir kitabı, aynı zamanda yayımlanmış ilk ürünü "Susuzluk"ta, kendi köyü ve bütün köyler adına, ülkesi adına insanlığa şöyle sesleniyordu: Bu anma yazısı için şiirleri üzerinde çalışmaktayken şiir alanında her halde son ürünlerinden "Öykü" yü, kurucularından ve yazı kurulu üyelerinden biri olduğum Sanat Emeği dergisinin Temmuz 1979 tarihli sayısında yayımlamış olduğumuzu görüp anımsadığımda ne kadar sevindiğimi anlatamam. Tıpkı şiiri gibi, sözünü ettiğim görüşmemizde tanıdığım sade, içten, bilge kişiliği de zihnimde ve gönlümde yer etmiştir.
02 Ekim 2024 04:18
Allah Korkusu Ve Kuldan Utanmak...
Bu söz aslında günlük konuşmada bir deyimdir ve böyle kullanıldığında felsefi ya da mistik bir anlamı yoktur. Günlük konuşmalarda ateist birinin bile "inşallah, maşallah, Allah Allah vb." demesi gibi. Fakat "Eğitimin amacı bilim değil Allah korkusu ve kuldan utanmayı öğretmektir" denildiğinde günlük konuşmadaki sıradan deyime felsefi, mistik bir anlam kazandırılmış oluyor ve aynı zamanda da (ne kadar paradoksal görünse de!) bunu yapan kişiyi sıradanlaştırıyor. Sokak röportajında kendisine eğitimin amacı nedir gibi bir soru yöneltilen herhangi bir yurttaştan değil, şu anda siyasal erki elinde tutan gücün önde gelen unsurlarından birinden söz ediyoruz. Asıl konuya, Allah'tan korkup kuldan utanmaya gelelim. "Russkaya filosofiya/ Rus Felefesi" adlı bir kitapta, 19. yüzyılın ilk yarısında yaşamış ünlü tarihçi öğretim üyesi Prof. T. N. Granovski'ye ait sözleri okuduğumda doğrusu şaşırmıştım:
25 Eylül 2024 04:25
Topluca Alçalma
Topluca ve toplumca alçalıyoruz. Yurttaşı olduğumuz, uğruna canımızı feda etmeye hazır olduğumuz Türkiye toplumu, toplumca ve topluca alçalıyor. İlber Ortaylı'nın toplumda kötülüğün zaten var olduğunu, bu siyasal iktidar döneminde ortaya çıkmak cesaretini bulduğunu söylemesi, kuşkusuz doğru bir saptamaydı. Çoğaldı ve yaygınlaştı. Bugünkü siyasal iktidar öncesinde Türkiye siyasetinde küfür yoktu. Çocukluk yılları İnönü, ilk gençlik yılları İnönü- Menderes dönemine rastlamış, sonrasında da bütün siyasal süreçleri çoğu kez içinde (bazen hapishanede ya da sürgünde) yaşamış biri olarak siyaset ortamında küfre, sokak ağzı sövgü ve hakarete tanık olmadım. Bugünkü siyasal iktidar siyasete düşük sokak ağzını, sövgüyü getirdi. Daha kötüsü bu uygarlık düşmanı kişilerin ve çevrelerin günümüzdeki siyasal erkin öncülüğünde gitgide pervasızlaşmaları, taraftar kazanmaları, çağdaş bir Cumhuriyet yaratmış, 1960'ları yaşamış Türkiye toplumunun giderek bir cemaatler topluluğuna dönüşmekte olmasıdır. Çağdaş dünyadan koparak topluca, toplumca alçalmadır bu.
18 Eylül 2024 05:13
Narin'i Öldürmek
Bu satırları yazmakta olduğum sırada otopsi sonucu henüz açıklanmamıştı. Fotoğraflarından, görüntülerinden görebildiğimizce, yaşam dolu, kıpır kıpır, pırıl pırıl bir çocuk. Ve bu aile içinde adı gibi narin bir çiçek. Doğrusu böyle bir ortamda ona Narin gibi bir adın konabilmiş olmasına bile şaşırdığımı itiraf ederim. Adalet ve adaletsizlik... Narin'in öldürülmesiyle ona benzeyen bir küçük kızın anlattığı "bülbülün öldürülmesi" öyküsü arasındaki benzerlik, cinayete yataklık eden bu kapkara toplumsal ortamlar arasındaki benzerliktir. "Bülbülü Öldürmek" te adalet için savaşan tek bir kişi, bir avukat vardı. Fakat bütün kötülüklerin kaynağı olan zehirli ortamı temizleyecek olan ise Narin çocuk ve benzerleri için Diyarbakır sokaklarını dolduran kadınlı erkekli adalet, özgürlük ve eşitlik savaşımcılarının varlığıdır.
11 Eylül 2024 04:15
Yüz Yaşında Olmak
Fazıl Hüsnü Dağlarca 26 Ağustos 1924'te doğduğuna göre yaşıyor olsa şu günlerde yüzüncü yaşını kutluyor olacaktık. Onu 15 Ekim 2008'de uğurladığımızda 84 yaşındaymış. Yanlışlık yaptığımı düşünerek bir daha hesapladım, başka sitelere de baktım, evet 84. Cahit Sıtkı öldüğünde 46 yaşındaymış. 20. yüzyılın büyük Türk şairleri içinde yaşamdan en erken ayrılan sanırım Orhan Veli'dir. Onun ölüm yaşını ezbere biliyorum: 36. 20'li yaşlarımdayken 80. yaşımı geride bırakacağım aklımın ucundan geçmezdi. Dağlarca kuşkusuz büyük bir şair. Şair olarak da kişi olarak da en büyük özelliği vatanseverliğiydi.
04 Eylül 2024 04:23