Herkesin içinde hararetli bir şekilde tartışan iki köşe yazarından biri, "Senin yazılarını kimin yazdığını biliyorum..." diye atarlanınca, diğeri gayet sakin bir şekilde, "Senin yazılarını kimin yazdığını sen bile bilmiyorsun..." cevabını vermiş. Anlaşılan o ki, söz konusu "muamma", köşe yazarlığından patronaja sıçramış. Tabii ya (nasıl aklıma gelmedi) laik de olsa "tarikat" falan denilince uzak durmuştur. Sizin anlayacağınız, "sahte okey" mesabesinde bir patron bulunacaktır. Nasıl ki, köşe yazarlarından mahkemeye karşı sorumlu insan evladı olarak "Sorumlu Yazı İşleri Müdürü" var, maliyeye karşı sorumlu bir patron da muhakkak olacaktır. Enver'in dediği şu: "Patron Ekrem İmamoğlu, Murat Ongun var onun altında. Cafer Mahiroğlu ve Fatih Altaylı da onların adamı. Bir medya oluşturuyorlar. Muhtemelen medyanın grup başkanı da Fatih Altaylı..." İşin içinde Fatih Altaylı varsa tarikatın rengi değişir usta, benden söylemesi. "Su faturaları ücretsiz olacak" deyip yüzde 948 zam yaptı ya, şimdi zam kesin yüzde 1000'e varır. Ah benim Soner Yalçın Bey yoldaşım, "Nefes sizden suyu bizden" benden yana helali hoş olsun da, Mansur Yavaş'ın eli armut toplamıyor, haberin olsun.
Kaynak: Sabah
30 Kasım 2024 07:29
Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız
Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Defolup Gidecekler
"O rejim ki 82'deki Hama katliamından beri 'İslamcılara' yapmadığını bırakmadı. O rejim ki Kürtlere kimlik kâğıdı vermeyi bile çok gördü. O rejim ki en zalim işkenceyi uygulamaktan zerre miskali çekinmedi... Suriyeli yazar Mustafa Halife'nin Mana Yayınları'ndan çıkan 'Salyangoz' adlı romanını okursanız Baas rejiminin o acımasız, o korkunç yüzünü adamakıllı görürsünüz..." Bunları 24.03.2011'de yazmıştım... Daha sonra da (19.08.2013'te) merhum Salih Mirzabeyoğlu'nun "Aydınlık Savaşçıları" adlı şiir kitabındaki bir şiirinden mülhem şöyle yazmıştım: "Fark etmez zaman ve yer, / İsmi ister Beşar Esad, / İster Sisi olsun, / Köpekler birbirine benzer..." Suriye'de "Arap Baharı" ardından başlayan "iç savaşın" hemen öncesi, Beşar Esad ile ilişkilerin en sıcak olduğu dönemde, yani, "Ortak bakanlar kurulu toplantıları yapılsın, ülke sınırları kaldırılsın..." diyen muhteremlerin coşkusundan göz gözü görmediği günlerde, " Suriye rejimi önce yaptığı katliamların hesabını versin!.." diyen rahmetli Akif Emre abimle birlikte hareket ettik. Fakat... "İç savaş" başlayınca, Baas rejimine ve liderlerine bidayetinden beri duyduğumuz nefret, merhum Sezai Karakoç'un "Suriye tuzaktır" sözünü duymamıza engel olmadı. Mezkûr sözün künhüne varmak için üstadı ziyaret etmiş, " Sezai Karakoç ne diyor" (27.08.2013) serlevhalı yazımda dercetmiştim: "Sezai Abi'nin yanından şu duygu ve düşüncelerle ayrıldım: İran- Türkiye savaşı iç savaştır, Suriye-Türkiye savaşı iç savaştır, Şii-Sünni savaşı iç savaştır, Kürt-Türk savaşı iç savaştır..." Hülasa, İsrail 'e karşı yapılmayan tüm savaşlar sonuç itibarıyla "iç savaş" mesabesindeydi. Şii ve Sünni Müslümanların İslam'a mugayir bulduğu azınlık "Nusayri rejiminin" yaptığı zulmü Sednaya Cezaevi görüntüleri öyle ortaya koydu ki "Salyangoz" romanı yanında sönük kalır.
10 Aralık 2024 07:27
Ağzının Tadı Kaçacak
Suudi Arabistan'ın Yemen'le olan sınır bölgesinde Amerikan askerlerinin konuşlandırılması konusunda Suudi Arabistan ile ABD arasında anlaşma sağlandığı "söylentileri" boşuna değil. Zalim olsa da İsrail'e karşı tartışılmaz Saddam bile yok. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM), Gazze'de işlediği suçlardan ötürü Netanyahu hakkında çıkardığı tutuklama kararının ardından geçen gün de (5 Aralık 2024'te) Uluslararası Af Örgütü, İsrail'in Gazze'de soykırım suçu işlediğine dair hiçbir kuşku kalmadığını açıkladı. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Lahey'deki basın toplantısında, İsrail'in Gazze saldırılarının soykırım teşkil ettiğini belirtmekle kalmadı, "Devletler sadece üzüntü veya dehşet ifadeleriyle yetinmemeli, güçlü ve sürdürülebilir uluslararası eylemlerle bu soykırımı durdurmalıdır..." dedi. Tahmin edeceğiniz gibi ABD Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten itibaren Gazze'de Filistinlilere yaptığı saldırıların soykırım teşkil ettiğini ortaya koyan Uluslararası Af Örgütü'nün oldukça hacimli bir raporunu reddetmekte hiç gecikmedi. *** Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) 150'den fazla ülkede faaliyet gösteren insan hakları konusunda dünyanın en etkili sivil toplum kuruluşlarından biri. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (1998) kurulmasında aktif rol oynamaktan Güney Afrika'daki apartheid rejimine karşı mücadele eden Nelson Mandela'nın serbest bırakılmasını sağlama kampanyalarına kadar birçok başarısı var. İsrail'in Gazze'nin altyapısını ve temel hizmetlerini hedef aldığını, Gazzelileri açlık ve hastalıklara maruz bıraktığını kanıtlayan Uluslararası Af Örgütü'nün raporu, İsrail'in ağzının tadını iyice bozacaktır.
07 Aralık 2024 07:25
Bu Anketin Maksadı Ne?
Dünya genelinde Yahudi nüfusu 15.8 milyondur; bunların 7.3 milyonu Filistin'in işgal edilmiş topraklarında (yani İsrail 'de) yaşıyor. Geri kalan 8.5 milyonun 6.3 milyonu da ABD'de mukim. O kadar ki, "Mosaic United" marifeti anket sonuçlarına göre bu gençlerin yüzde 37'si Hamas'a sempati duyuyor. Yanlış duymadınız; ABD'de yaşayan Yahudi gençlerin yüzde 37'si, Özgür Özellerin "terörist" addettiği Filistin direnişine sempatiyle bakıyor. İşgal devleti İsrail ile İsrail dışında yaşayan Yahudi toplumu arasındaki bağları kuvvetlendirmeyi amaçlayan, 12-35 yaş aralığındaki Yahudi gençlere eğitim başta olmak üzere çeşitli fırsatlar sunan, Chabad on Campus International ve Hillel International gibi önde gelen Yahudi kampüs organizasyonlarıyla işbirliği yaparak, diasporadaki Yahudi öğrencilerin İsrail ile bağlarını güçlendirmelerine destek olan, bu gençlerin yaşadıkları yerlerde diğer Yahudi topluluklarıyla bağlarını kuran ve bu uğurda milyonlarca dolar harcayan bir kuruluş. İsrail'deki "Diaspora ve Antisemitizmle Mücadele Bakanlığı" için gerçekleştirilen söz konusu anketin sonuçlarını İsrail medyasından The Jerusalem Post oldukça ayrıntılı biçimde ele aldı.
05 Aralık 2024 07:15
O Numaranın Altında Kim Var?
Teselli bulmak adına, "Kendini yalnız hissediyor musun?" sorusuna rahmetli Muhammed Ali'nin "Kendimi neden yalnız hissedeyim; yeryüzünde 1.5 milyar kardeşim var..." cevabını aklıma düşürüyorum. İsrail çoluk çocuk 50 bin Gazzeliyi bombalarla paramparça ederken 1.5 milyar Müslüman'ın seyretmekten öteye geçemediği gibi birbirlerine cahili asabiyetlerle diş bilediklerine, dahası birbirlerini kesmeye aşerdiklerine muttali olunca yalnızlığım daha da artıyor. Cahit abinin (Zarifoğlu) dediği hâldeyim: "Elim dizlerime Vur Kalk / Müslümanlar uyanın Eller Dizlere Vur Kalk / Yumruklar dizlere vur vur / AMA BEN Ama ben Ama ben Ama ben..." *** İsa kardeşim "Her şehirde kimsesizler mezarlığı bulunuyor" diyor... İstanbul Kilyos Kimsesizler Mezarlığı'nda 3 bine yakın kimsesiz yatıyormuş. Mezar başlığında "Bebek, kimsesiz" yazısı olan da var "Kimsesiz kız çocuğu" yazısı olan da. "7 dil bilen filolog" mezar taşına muttali olunca da "Adam 7 dilde birden ölmüş usta!" demekten kendimi alamamıştım. Bir defasında (2010'da) Dinç Bilgin (Ata Demirer'in aynı adlı filminden mülhem) "Mezar taşımın üstüne 'Eyvah Eyvah' yazılmasını isterdim..." deyince ben de hangi köşe yazarının mezar taşına hangi filmin adı (yapım tarihleriyle birlikte) uygun düşer sorusuna cevap aramıştım. Aramızdan ayrılanlardan Ali Sirmen'e "Her Şey Çok Güzel Olacak" (98), Mehmet Ali Birand'a "Başa Gelen Çekilir" (74), kalanlardan Emre Kongar'a "Sözün Bittiği Yer" (2007), fakire de "Affet Allah'ım" (86) adını seçmiştim.
04 Aralık 2024 07:26
Arkadaş Bu Savaş Başka...
Çocukluk yıllarımızda yere düştüğümüzde büyüklerimiz, "Yiğit düştüğü yerden kalkar" sözüyle teselli ederlerdi. Zaman hızla aktı ve ilk gençlik yıllarımızdaki "yiğit" sözcüğünün yerini "bayrak" aldı. Yani, "Bayrak düştüğü yerden kalkar" darbımeseliyle bireysel motivasyondan toplumsal motivasyona geçmiş olduk. Mesela, 1. Dünya Savaşı'yla paramparça edilen Osmanlı İmparatorluğu 'nun ardından İstiklal Savaşı'yla yeniden ayağa kalkmıştık. Zaten bundan sebep Prof. Erbakan daha 70'li yılların başlarında "Yeniden Büyük Türkiye" sloganını "Kızılelma" mesabesinde dolaşıma sokmuştu. Bu da takdir edersiniz ki, "Bayrak her zaman düştüğü yerden kalkmaz" anlamını taşır. 1944'te Bretton Woods Anlaşması'yla altının yerine rezerv para birimi olarak doların kullanılmaya başlandığı, 15 Ağustos 1971'de de doların altına konvertibilitesini tek taraflı durdurarak doların "itibari" para konumuna oturtulduğu cari dünya sisteminin yeni patronu Donald Trump'ın üç-beş gün önce, "BRICS ülkelerinin dolardan uzaklaşmaya çalışırken bizim kenarda durup izlememiz fikri bitti..." diyerek Rusya'dan Çin'e kadar neden racon kestiğini anlamaya çalışacaksın.
03 Aralık 2024 07:17
İkisinin De Üstünde Ne Var?
Mahir Kaynak'ın başı çektiği bir kısım zevat, dünya olaylarını ABD-Avrupa rekabeti üzerinden izah ederlerdi. O kadar ki İngiltere'den büsbütün alakasız bir ülkede herhangi bir altüst mü yaşandı hemencecik, "İngilizler bu işin neresinde?" sorusuna cevap ararlardı. Sarih bir cevap bulamadıklarında da "komplo teorisi" konusundaki yeteneklerini konuştururlardı. (Hakkında tutuklama kararı çıkartılan soykırımcı Netanyahu bile Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a "Kendinden utanmalısın!.." diye hakaret edebiliyor, daha ne olsun.) Anlaşılan o ki, ABD-Avrupa çelişkisinin yerini günümüzde ABD-Çin çelişkisi aldı. Bunda da her şeyi siyonizmle vuzuha kavuşturmaya çalışan "öncüllerin" etkisi var. Halbuki, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun, 10 Kasım 1975'te, 3379 sayılı kararla, "siyonizmi ırkçılık ve ırk ayrımcılığı" olarak tanımlayıp mahkûm etmesinde SSCB belirleyici rol oynamıştı. Çünkü oylama BM Güvenlik Konseyi'nde değil, söz konusu ülkelerin veto yetkisi olmadığı Genel Kurul'a alınmıştı.) Ne zamanki SSCB dağılma sürecine girdi veya "Soğuk Savaş" sona erdi, 3379 sayılı karar BM Genel Kurulu'nda alınan 46/86 sayılı kararla iptal edildi. Günümüz "analizcilerinin" kahir ekseriyeti dünyadaki önemli gelişmeleri küreselci- ulusalcı çatışması üzerinden okuyor.
28 Kasım 2024 07:32
Çok Ah Aldın!..
Ukrayna'nın ABD ve İngiliz yapımı füzelerle Rusya'ya saldırması üzerine Putin'in nükleer başlık taşıma kapasitesine sahip "durdurulması imkânsız" addedilen balistik füzeyle Ukrayna'yı vurması ABD'ye mesajdı. Ne ki ABD mesajı alıp "aklıselimle" hareket etmek yerine, yangına benzinle müdahale edercesine, Ukrayna'ya nükleer silah vermeyi tartışmaya başladı. NATO Askeri Komite Başkanı da geçen gün Rusya'ya "önleyici savaş" kabilinden saldırı düzenlemekten söz etti. *** "Çağdaş muasır medeniyet" nasıl bir körlüğe düçar oldu ki nükleer savaş tehlikesini o meşhur bilimkurgu filmlerindeki "Bir cisim yaklaşıyor" repliği misali fantastik kurgu sanmaya başladı. Tarkovski üstadımız "Kurban" (Offret, 86) filminde nükleer savaş tehdidine karşı insanlığın ahlaki ve manevi uyanışa ihtiyaç duyduğunu anlatır. Mazlumların ahı İkinci Dünya Savaşı'nda öyle çıktı ki, 75-80 milyon insan öldü. Çok ah aldın dünya, çok!
27 Kasım 2024 07:21
Bu Millet Bu Savaşa Girmez
İngiltere ve Fransa, Kırım Savaşı'nda (1853-1856) Rusya'ya karşı donanmalarıyla yanımızda yer almıştı. 93 Harbi'nde (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) Edirne'nin düşmesinin ardından Rus ordusunun İstanbul'a birkaç kilometre mesafedeki Yeşilköy'e kadar inmesi üzerine, İngiltere Rusya'nın İstanbul'u ele geçirme olasılığına karşı Akdeniz filosunu Çanakkale Boğazı'na göndermişti. Hülasa, Osmanlı'nın "tampon devlet" olarak bekası her şeyden evvel İngiltere'nin Hindistan sömürge yollarının korunması için hayati önemi haizdi. *** İngiltere'nin diğer işgalcilerle farkı, mahut işgali "mazur" gösterme yeteneğiydi. Zira, "Biz Mısır'ı işgal etmeseydik Fransa işgal edecekti..." diyorlardı. (Filistinli bir kadının evini gündüz gözüyle işgal eden o Yahudi hırsızın, "Ben işgal etmesem başkası işgal edecekti..." mazeretine ne çok benziyor değil mi?) Zavallı Sultan Abdülhamid, "Fransa'nın Mısır'ı işgal etme planlarının olmadığını" söyledi. İngiltere Mısır'ı işgal etmekle kalmadı, "tarafsızlık" politikamızı da terk etmemiz için biteviye baskıladı. (Bunlar da günümüzün "sömürge aydınlarına" ne çok benziyorlar değil mi?) İngiltere, "Biz olmasak Rusya sizi yutar!..." mesabesinde kulağımıza kar suyu kaçırmaya da çalışmadı değil.
26 Kasım 2024 07:30
Kendi Silahını Gömdü
Ondan önce "ABD'deki İsrail" behemehal harekete geçer, Biden'ı doğduğuna pişman ederdi. İsrail, ABD'de İsrail'de olduğundan daha güçlü olduğu için ABD başkanlarının İsrail'e karşı forsu geçmez. Aynı şekilde, "antisemitizm" söz konusu olduğunda uluslararası hukukun bile hükmü geçmez. İsrail'in Gazze'deki soykırımı "antisemitizm" silahını çakar almaz hâle getirdi. Netanyahu'nun işlediği savaş suçlarından ötürü tutuklanmasına ilişkin UCM kararını "antisemitist" olmakla itham etmesi de söz konusu silahın "itibarını" yerle yeksan etti. Benim bildiğim şudur: Gazze halkı çok büyük bedel ödedi ama İsrail de (telafisi imkânsız) "antisemitizm silahını" kaybetti. Bağımsızlık yoluna ödediğimiz en son bedellerden biri de 15 Temmuz Gladyo saldırısıydı.
23 Kasım 2024 07:20
Onlara Da Yâr Etmezmiş
"Batı haktan/haklıdan değil, güçten/ güçlüden yanadır" diyoruz ya, sanılmasın ki sadece "öteki" addettiklerine karşı bu böyledir. O kadar ki, tarih boyunca yanında saf tutan İngiltere bile söz konusu "bencillikten" nasibini almıştır... Bunu da "stratejik hesaplar" kapsamında yutturmuştur. ABD'nin huyu budur: İki dünya savaşına da sonradan girmiş, "kasa" misali hep kazanan olmuştur. İsterseniz bir de yakın tarihten misal verelim: Avustralya'nın 12 denizaltı inşa etmesi için Fransa'yla yaptığı sözleşmeyi ABD (2021'de) iptal ettirmiştir. Hem de kaç kez, üstelik "stratejik müttefikimiz" diye diye... "Japonya'ya atom bombası atan ABD nasıl olur da Rusya'nın blöf yaptığına inanır?" derseniz vereceğim cevap şudur: ABD atom bombası atarak Japonya'yı teslim alacağına inanıyordu; Rusya ise "Ben kaybedersem bu dünyayı size de yâr etmem!" demeye getiriyor. Kaldı ki, Rusya daha Siyonist İsrail 'i "üzmeyi" göze alamıyor, bizzat kendisini yok edecek şeyi nasıl göze alsın!
21 Kasım 2024 07:19
Bombayı Kendisi Koydu
Memleketimin sağcısı solcusu orta yolcusu, ABD Başkanı Biden giderayak "Trump'ın kucağına bombayı bıraktı" diyor. Yani, Ukrayna -Rusya savaşı başta olmak üzere dünyadaki tüm savaşları bitireceğine söz veren Trump, 20 Ocak'ta başkanlık koltuğuna oturmadan, Biden seçim yenilgisinin intikamını almak istercesine elini çabuk tutmuş ve Trump'ın kucağına bombayı bırakmışmış. Vah zavallı Trump vah! Trump'ın ABD derin devletiyle veya küreselcilerle kıyasıya bir savaş içinde olduğuna tastamam ikna olmuşlardansanız, (Trump'ın kucağına "savaş bombası" bırakıldığına dair) bu zokayı yutmakta zorlanmazsınız. Anlaşılan o ki, Trump atadığı bu "elemanlar" marifetiyle savaşı tırmandırıp Rusya'yı onursuz bir barış yapmaya zorlayacak, böylece de Ukrayna-Rusya savaşını bitirmiş olacak! Zira, önceki başkanlık döneminden "Filistin sicili" besbelli.
20 Kasım 2024 07:08
Haksız Tartışma Bu
"Şamata" dediğim hayatlarından ibaret, hayatları da Türkiye düşmanlığından! Trump başkan seçildiği gün adeta yas tutmuşlardı. Lakin, Trump'ın Türkiye düşmanlığıyla malul İsrailci kabinesi ne zaman ki netleşmeye başladı öyle coştular ki, Hocaefendileri mezarından kalkıp gelse o kadar sevinmezlerdi. CHP elbette bunlar gibi değil; en azından kategorik olarak "Türkiye düşmanı" addedilemez. Trump'ın Türkiye düşmanı kabinesinden endişe duymak yerine, sevinmiş gibi hâlleri bunun göstergesi. Zaten Gazze direnişini ilk günden "terörist" ilan ettikleri için Trump'ın kabinesi bunları çok sevecektir. Trump'ın yeni kabinesi de gırtlağına kadar Türkiye düşmanlarıyla dolu, ila ahir. Hülasa, "Lozan Antlaşması'yla 100 yıl mühlet kazandık" diyenleri haklı çıkartacak denli korkunç bir kuşatma altındayız.
19 Kasım 2024 07:25