Soruyu soranlar cevabı da şöyle verdi: "12 yıl önce ölseydi, bugün hükümettekiler taziye sırasına girerdi." Arada "milli yas ilan edilirdi" diyenler de oldu. Oysa FETÖ'yü var eden iklim tam da buydu. Devletin yönetim kadrolarında, karar verici pozisyonlarda bulunmalarından ise hep ürküldü. 200 yıllık modernleşme serencamımız da devletin toplumu zaptü-rap altına alması şeklinde yaşandığı için yanlışlar zamanla katmerleşti. Oysa 15 Temmuz darbe bildirisi metni bile tek başına Kemalizm ve Gülenizm arasında kurulan ebelik ilişkisinin özeti mahiyetindeydi. Türkiye'de kim darbe yaparsa yapsın, -ABD ister 15 Temmuz'da olduğu gibi FETÖ'yü ve kullansın isterse başkalarına "Bizim çocuklar" desin- meşruiyet kaynağı Kemalizm oldu. Gülen'in ölmüş olmasının hızlandıracağı süreçler olacaktır. FETÖ insan kaynağını zaten kaybetti. Ayrıca FETÖ'nün en önemli numarası istihbari bir örgüt olmasıydı. FETÖ bu açıdan da kendini geleceğe taşıyamayacaktır.
Kaynak: Star
24 Ekim 2024 08:46
Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız
Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Dem İçin, Fırsat Bu Fırsat!
En son yine "sözlerimin arkasındayım" dedi. Bunlara Zafer Partisi ve İYİ Parti'yi de ekleyelim. Bir diğeri AK Parti'den kopanlar. Bunlar da uzun zamandır AK Parti'yi "MHP'leşti" diye eleştiriyorlardı. "MHP, AK Parti'nin siyaset yapmasına engel oluyor" görüşünü savunuyorlardı. Tabelalarını asınca yaptıkları eleştirinin "içeriden" değil rakip siyasi partiden olduğu anlaşıldı. Ayrıca "Kürtleri AK Parti'den kopartıyor" dedikleri Bahçeli hiç ummadıkları şekilde konunun baş mümessili oldu. Bugün Meclis'te emeklilik keyfi süren Cengiz Çandar ve "pişmanlıkların yazarı" Hasan Cemal gibilerin, PKK ile düşüp HDP ile kalkan sözde entelektüellerin "Ne aldınız ki silah bırakacaksınız" diyerek PKK'ya akıl verdiği günlerdi... İçinde FETÖ ve "ABD'nin çocuklarının" yer aldığı, MİT Başkanı'nın CIA'nın şube müdürlüğünü yaptığı dönemlerden geçtik. PKK'nın ABD'yle iş tuttuğu, ABD'nin PKK eliyle Türkiye'yi istikrarsızlaştırmaya çalıştığı görülüyor. CHP'lilerin sevdiği şekilde söylersek "Sözde değil özde Türkiyelilik" için önlerine çıkmış bir fırsattır bu.
28 Kasım 2024 09:32
Netanyahu'nun Tutuklandığını Görmek!
Bu oylamaların peşi günü, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Galant hakkında yakalama kararı çıkardı. Başsavcısı Kerim Han'ın geçtiğimiz mayıs ayında talep ettiği yakalama kararı nihayet 6 ay sonunda karara dönüştü. İsrail'in 1948'den beri savaş ve şiddeti işgal ve Filistinlileri sürme politikası için araç olarak kullandı. UCM'nin Netanyahu ve Galan'ı tutuklama kararı, böyle olmayabileceğini gösterdi. Gerek soykırım suçu işlenmiş mi işlenmemiş mi diye araştıran Uluslararası Adalet Divanı'nın tedbir amaçlı ateşkes yapılması kararı gerek UCM'nin tutuklama kararı İsrail'i etiketledi ve konuyu tarihselleştirdi. Kerim Han 6 ay önce tutuklama kararı talep ettiğinde, mahkemenin bu kararı vereceğine itimadımız yoktu. Almanya ise adeta devlet olarak iradelerinin ABD ve İsrail tarafından rehin alındığını itiraf eder gibi Holokostu bahane gösterdi. ABD 2003'den bu yana Afganistan ve Irak'taki fillerinden ötürü yargılanabileceğini bildiği için UCM'yi her daim itibarsızlaştırmaya çalıştı. Amerikan askerlerini UCM'nın yargılamasından korumak için 2002'de çıkartılan yasa, ABD'ye askeri müdahale yetkisi veriyor. İsrail'in 7 Ekim'den bu yana işlediği soykırımın ve Batılı devletlerin bu soykırıma suskunluğu bazı şeyleri değiştirdi. Bir kere yumuşak güç kullanma imtiyazını kaybetti İsrail. UCM kararı da bunun bir göstergesi. Keza UCM'nin tutuklama kararını uygulayacağını söyleyen ülkeler oldu.
25 Kasım 2024 02:40
"Atatürk'ü Putlaştıranlar Ve Atatürk'ü Yok Sayanlar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hemen her 10 Kasım konuşmasında Atatürk istismarcılığına değiniyor. 27 Mayıs darbesinde de 12 Eylül Darbesinde de "Atatürk ilke ve inkılapları" bir meşrulaştırıcı işlevi gördü. İlkinde "sol Kemalizm", ikincisinde "sağ Kemalizm" kullanıldı. 28 Şubat darbesinde de "Atatürk'ün hayalindeki Türkiye"den uzaklaşıldığı vehmiyle zinde güçler harekete geçti, başörtülüleri Arabistan'a, İran'a göndermek suretiyle Türkiye'yi 1000 yıl boyunca Batıcı Kemalist blokta tutmak amaçlandı. FETÖ bile 15 Temmuz darbe kalkışmasını Fetullah Gülen'in adına değil Mustafa Kemal Atatürk adına yaptı. Ancak onda bir sabite bulabilirsiniz yine de. "Atatürk'ün düşüncesindeki sabite nedir?" diye sorsanız herhalde anti-emperyalizm ilk 5'e girer. Mustafa Kemal'in bağımsızlıkçılığından çok "Batıcılığını", onun da bugün Batıda bile tartışmalı olan versiyonunu kabule yatkın bir Kemalizm. O da "Atatürk'ü putlaştırmak isteyenler kadar, Atatürk'ü tamamen yok sayanlar da Gazi'nin milletimizin gönlündeki yerini sarsamayacaktır." sözlerinde ifadesini bulan Atatürk'ün bir kavga konusu olmaktan çıkarmaya dönük artan çabası.
21 Kasım 2024 07:42
Hizmeti Bitirdik, İsrafı Getirdik Konserleri!
CHP'li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş bir süredir fahiş fiyata konser organizasyonları dolayısıyla terletiliyor. Dolayısıyla bir konser tertip ettiğinizde o zaten mevcut belediyeye, belediye başkanına pozitif yazar. Mansur Yavaş da yapsa İmamoğlu da yapsa AK Partili bir belediye başkanı da yapsa aynıdır. Zikredilen rakamlar, velev ki Mansur Yavaş'ın dediği gibi 60-65 milyonlarda değil de 40-25 milyonlarda olsun, gerçekten işin ederinin çok çok üstünde. Dolayısıyla Mansur Yavaş'ın yaptığı açıklama pek tatmin edici değil. Yavaş'ın anket başarıları İmamoğlu cephesini rahatsız ediyor. CHP'nin 20. Olağan Kurultayı'nda konuşma polemiğiyle İmamoğlu ve Yavaş arasındaki çekişme iyice gün yüzüne çıkmıştı. Genel Merkez'in kimden yana olduğu ise ayrı bir tartışma konusu. Hülasa Mansur Yavaş'a yönelik "sollu" bir saldırı olduğu besbelli ama bu tabii ki Yavaş'ın fahiş fiyatlı konserlerini açıklamıyor. İmamoğlu'nun beslediği medya organları ve troller sanırsın Mansur Yavaş AK Partili, öyle saldırıyor. Ayrıca şu da var, bu belediyelerin, konser verdirdiği isimlerin biletli konser organizasyonlarından istedikleri ücret ile belediyelerden istedikleri ücret ne hikmetse çok farklı. Konser meselesiyle ilgili CHP'nin bulduğu çözüm de hayli ilginç. Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek "Kamuoyunu rahatsız eden kimi uygulamalar konusunda belediyelerimizin görüşlerini alacağız, bir yol haritası oluşturacağız" şeklinde bir açıklama yaptı. Kimlere konser verdirilecek, kime ne kadar para ödenecek, bir kasadan öbürüne ne kadar para aktarılacak, o kasa hangi kasa olacak gibi konulara anlaşılan bundan böyle CHP Genel Merkezi karar verecek.
14 Kasım 2024 09:29
2. Trump Döneminden Beklentiler…
5 Kasım Salı günü gerçekleştirilen ABD seçimlerini kendi seçimimizmiş gibi pür dikkat takip ettik. Bu vesileyle ABD seçim sistemine de vakıf olduk. Sadece biz değil tüm dünya ABD seçimlerini yakinen takip etti. ABD güç kaybeden emperyal bir güç. Bu son seçime tüm dünya biraz da Trump'ın ABD müesses nizamıyla kavga ediyor olması sebebiyle dikkat kesildi. 5 Kasım seçimlerini konuşurken bakmamız gereken iki faz var; biri Trump'ı seçtiren etmenler... İşçiler, içinde sol eğilimleri barındıran Demokratlara değil de üretimi ABD'ye taşıyacağım diyen Trump'a oy verdi. Bu ABD ile sınırlı kalmayacak. Herhalde Trump'ın yeni ABD Başkanı olmasından en çok Zelenski rahatsız oldu. Sadece Trump değil esasen Avrupa da savaşın bitmesini istiyor. Tabii bir de bizim ABD ile ilişkilerimiz var, 2003'ten beri mütemadiyen irtifa kaybeden ilişkimiz. FETÖ'nün sadece Türkiye'de değil tüm dünyada ABD adına çalıştığını düşünürseniz bunun ABD'nin ne kadar canını sıktığı anlaşılacaktır.
11 Kasım 2024 08:42
'Başladı' Derken Biten, 'Bitti' Derken Başlayan Neydi?
Daha adını koyamadan bitti denilen yerde MHP Lideri Devlet Bahçeli yeni bir çıkış yaptı ve " Teröristbaşı, terörün bittiğini, PKK'nın lağvedildiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu söyleyecekse, haydi DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin", teklifini yineledi. Derken Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Bahçeli'ye destek açıklaması geldi. Tam bu sırada CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer görevden alındı ve yerine kayyum atandı. Ahmet Özer CHP'nin adayı olarak seçime girmiş olsa da aslında DEM Parti'liydi. Kayyum atamak yerine belediye meclis üyelerinden birinin göreve getirilmesi önünde de kanuni bir engel var, yukarıda dediğim gibi terörle iltisaklı suçlar söz konusu olduğunda iş belediyeden çıkıyor. Asıl önemli olan tabii ki siyasi ve toplumsal tarafı. 40 yıldır yaşadığımız terör belasının ne yazık ki böyle de bir tarafı var. Biri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bahçeli'ye destek verdiği konuşmasında, 2005'te Diyarbakır'daki başlattığı ve büyük riskler alarak devam ettirdiği çözüm sürecine dair söyledikleri: "Türk ile Kürt'ün kardeşliğini büyütmek için ne yapılması gerekiyorsa, nasıl yapılması gerekiyorsa hemen hepsini yaptık, denedik, tecrübe ettik. Fakat her seferinde karşımıza bir duvar, ihanet, bir alçaklık çıktı. Sorundan beslenenler, sorunun çözülmesine engel oldular. Terörden beslenenler, terörün bitmesini istemediler. Şiddetten nemalananlar, şiddetin sona ermesine rıza göstermediler. Kardeşliğin pekişmesiyle Türkiye'nin her alanında büyüyeceğini görenler, kardeşliğin önüne set çektiler, tuzaklar kurdular, gizli aparatlarını harekete geçirdiler. Çok bedel ödedik, çok hayal kırıklığı yaşadık, çok ihanet gördük, kelimenin tam anlamıyla sırtımızdan, birilerinin dediği gibi, maalesef hançerlendik. Ancak umudumuzu kaybetmedik, samimiyetimizi yitirmedik, hüsnüniyetten vazgeçmedik, kardeşlik hukukundan asla ayrılmadık. Önümüze bir kez daha bulunmaz bir imkan çıkmıştır. Allah'ın izniyle rabbim ömür ve fırsat verirse bu meseleyi ülkemizin gündeminden tamamen çıkartarak millete hizmetle geçen 40 yıllık siyasi hayatımızı taçlandırmak niyetindeyiz." DEM Parti ya da adı her ne ise ve her ne için siyaset yapacaklarsa, şiddetin, terör örgütünün vesayetinden tamamen kurtulacak.
07 Kasım 2024 10:45
'Başladı' Derken Biten, 'Bitti' Derken Başlayan Neydi?
Daha adını koyamadan bitti denilen yerde MHP Lideri Devlet Bahçeli yeni bir çıkış yaptı ve " Teröristbaşı, terörün bittiğini, PKK'nın lağvedildiğini, ihanet ve bölücülüğün çıkmaz sokak olduğunu söyleyecekse, haydi DEM grubuna gelsin, bunları teker teker söylesin", teklifini yineledi. Derken Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Bahçeli'ye destek açıklaması geldi. Tam bu sırada CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer görevden alındı ve yerine kayyum atandı. Ahmet Özer CHP'nin adayı olarak seçime girmiş olsa da aslında DEM Parti'liydi. Kayyum atamak yerine belediye meclis üyelerinden birinin göreve getirilmesi önünde de kanuni bir engel var, yukarıda dediğim gibi terörle iltisaklı suçlar söz konusu olduğunda iş belediyeden çıkıyor. Asıl önemli olan tabii ki siyasi ve toplumsal tarafı. 40 yıldır yaşadığımız terör belasının ne yazık ki böyle de bir tarafı var. Biri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bahçeli'ye destek verdiği konuşmasında, 2005'te Diyarbakır'daki başlattığı ve büyük riskler alarak devam ettirdiği çözüm sürecine dair söyledikleri: "Türk ile Kürt'ün kardeşliğini büyütmek için ne yapılması gerekiyorsa, nasıl yapılması gerekiyorsa hemen hepsini yaptık, denedik, tecrübe ettik. Fakat her seferinde karşımıza bir duvar, ihanet, bir alçaklık çıktı. Sorundan beslenenler, sorunun çözülmesine engel oldular. Terörden beslenenler, terörün bitmesini istemediler. Şiddetten nemalananlar, şiddetin sona ermesine rıza göstermediler. Kardeşliğin pekişmesiyle Türkiye'nin her alanında büyüyeceğini görenler, kardeşliğin önüne set çektiler, tuzaklar kurdular, gizli aparatlarını harekete geçirdiler. Çok bedel ödedik, çok hayal kırıklığı yaşadık, çok ihanet gördük, kelimenin tam anlamıyla sırtımızdan, birilerinin dediği gibi, maalesef hançerlendik. Ancak umudumuzu kaybetmedik, samimiyetimizi yitirmedik, hüsnüniyetten vazgeçmedik, kardeşlik hukukundan asla ayrılmadık. Önümüze bir kez daha bulunmaz bir imkan çıkmıştır. Allah'ın izniyle rabbim ömür ve fırsat verirse bu meseleyi ülkemizin gündeminden tamamen çıkartarak millete hizmetle geçen 40 yıllık siyasi hayatımızı taçlandırmak niyetindeyiz." DEM Parti ya da adı her ne ise ve her ne için siyaset yapacaklarsa, şiddetin, terör örgütünün vesayetinden tamamen kurtulacak.
07 Kasım 2024 01:42
Bu Sefer Olur Mu?
"Değerli milletvekili arkadaşlarım çatısı altında bulunduğumuz bu aziz Meclis 23 Nisan 1920'de faaliyetlerine başlamış, zaferin ardından 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan etmiştir. Burada şu noktanın altını çizmek isterim, cumhuriyet belli bir kitlenin belli bir mezhebin, belli bir etnik kökenin cumhuriyeti değildir. Bu cumhuriyet alevinin de sünninin de cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet solunda cumhuriyetidir sağın da cumhuriyetidir. Bu cumhuriyet hayat tarzı her ne olursa olsun, kendisini bu vatana ait hissedenlerin cumhuriyetidir. Bu Cumhuriyet Türk'ün olduğu kadar Kürt'ün de Cumhuriyeti'dir. Bu cumhuriyet bizim hepimizin eseridir. Bu cumhuriyet 85 milyonun tamamının cumhuriyetidir. Ben inanıyorum ki bu topraklar üzerinde yaşayan hiç kimsenin cumhuriyet fikri ile bir meselesi yoktur." Bu konuda devletin elini en çok güçlendiren şey belki de başarısızlıkla sonuçlanan evvelki çözüm süreci. PKK'ya ABD eliyle Suriye'de açılan alan, PKK'nın çözüm sürecini bitirmesine yol açtı. "Süreci bitiren PKK mıydı?" diyeceksiniz. Devlet elbette bu işin yürümeyeceğini farkındaydı ama istemeyen PKK oldu. Çünkü Suriye'deki iç savaşı Türkiye'ye taşımak ve fiili durum oluşturup özerklik ilan etmek istiyorlardı. O yüzden mütemadiyen şiddeti tırmandırdılar. Ama belli ki devlet PKK'yı yok etmeye yeminli. Bu çok önemli. Meğerse PKK, FETÖ ve HDP iş birliğiyle ülkenin doğu ve güneydoğusunda hendek terörü için hazırlık yapılıyormuş. FETÖ gibi PKK'yı da yok etmek! HDP-DEM çizgisinin aldığı oyu PKK'ya meşruiyet sayanlar bu tarihi fırsatı kaçırırlarsa onu da bulamayacaklar.
31 Ekim 2024 11:02
Devlet Bahçeli'nin Öcalan Çıkışı Ve Fırsatlar
Sebebi malum; Bahçeli'nin bugüne kadar PKK konusundaki tavizsiz tutumu ve zaten adı üstünde MHP'nin Genel Başkanı olması... Herkes gibi ben de duyduğumda şoke oldum; nasıl yani, Bahçeli mi söylüyor bunları dedim. Neler oldu, hatırlayalım; Bahçeli'nin TBMM'nin açılışında DEM Parti sıralarına giderek partililerle tokalaşması, akabinde sorulan sorulara Cumhurbaşkanımızın "İç cepheyi sağlamlaştırmalıyız" sözleri mucibince tokalaştığını ifade etmesi ortada bir rastgelelilik olmadığını, Bahçeli'nin bu hareketinin yeni bir sürecin habercisi olabileceğini düşündürmüştü. Türk ve Türkiye Yüzyılı'nda terörü sıfırlamak, milli birlik ve beraberliği çelikleştirmek amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere sesleniyorum: Türkiye'ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen teröristbaşı buyursun gelsin, TBMM'de DEM sıralarına katılıp silah bıraktığını ilan etsin, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Akabinde "Vefatının Yüzüncü Yılında Ziya Gökalp Sempozyumu"nda yaptığı konuşmada, Gökalp'e referansla "Türklerle Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. O halde büyük bir inançla diyebiliriz ki, Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir." dedi. Abdullah Öcalan'ın TBMM'de konuşması ihtimali, bu teklifi duyan herkesin sinirini bozsa da sonuçta Bahçeli'nin sözlerinde Öcalan'ın sıfatı hala "teröristbaş"ydı. Yani Devlet Bey "Sayın Öcalan" falan demedi. Özgür Özel de Bahçeli'ye hitaben "El yükseltiyorum Devlet Bey, ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerini devlete ait hissetmeyen bütün Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum. Varsanız hep beraber bunu yapalım." dedi. Bir başka husus; Bahçeli konuyu PKK terörü üzerinden ele alıyor, DEM'in siyasi varlığını, aldığı oy kadar İmralı'daki teröristbaşına dayandırması zaten bu partinin meşruiyetini sorgulanır kılan şey. Bahçeli'nin bu çıkışı DEM'in elindeki kozu almakla kalmıyor; DEM'in varlığının, derdinin tasasının Kürtlerle bir ilgisinin olmadığını da gösteriyor. Demek ki DEM'in tek derdi Öcalan'ın tecridi. Yani işine gelenin işine geldiği gibi kullandığı, kendin namına silahlanabildiği ve Türkiye'ye saldırma kapasitesini artırdığı için daha büyük terör baronların emrine giren bir terör örgütü PKK. Böyle bir vasatta Bahçeli'nin çıkışının bölgesel gelişmelerle de yakında ilgili olduğunu tahmin etmek güç değil.
28 Ekim 2024 09:57
Devlet Bahçeli'nin Öcalan Çıkışı Ve Fırsatlar
Sebebi malum; Bahçeli'nin bugüne kadar PKK konusundaki tavizsiz tutumu ve zaten adı üstünde MHP'nin Genel Başkanı olması... Herkes gibi ben de duyduğumda şoke oldum; nasıl yani, Bahçeli mi söylüyor bunları dedim. Neler oldu, hatırlayalım; Bahçeli'nin TBMM'nin açılışında DEM Parti sıralarına giderek partililerle tokalaşması, akabinde sorulan sorulara Cumhurbaşkanımızın "İç cepheyi sağlamlaştırmalıyız" sözleri mucibince tokalaştığını ifade etmesi ortada bir rastgelelilik olmadığını, Bahçeli'nin bu hareketinin yeni bir sürecin habercisi olabileceğini düşündürmüştü. Türk ve Türkiye Yüzyılı'nda terörü sıfırlamak, milli birlik ve beraberliği çelikleştirmek amacına matuf ikinci hüküm cümlem şöyledir: Teröristbaşı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere sesleniyorum: Türkiye'ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen teröristbaşı buyursun gelsin, TBMM'de DEM sıralarına katılıp silah bıraktığını ilan etsin, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Akabinde "Vefatının Yüzüncü Yılında Ziya Gökalp Sempozyumu"nda yaptığı konuşmada, Gökalp'e referansla "Türklerle Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar. Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. O halde büyük bir inançla diyebiliriz ki, Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir." dedi. Abdullah Öcalan'ın TBMM'de konuşması ihtimali, bu teklifi duyan herkesin sinirini bozsa da sonuçta Bahçeli'nin sözlerinde Öcalan'ın sıfatı hala "teröristbaş"ydı. Yani Devlet Bey "Sayın Öcalan" falan demedi. Özgür Özel de Bahçeli'ye hitaben "El yükseltiyorum Devlet Bey, ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Tam olarak kendilerini devlete ait hissetmeyen bütün Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum. Varsanız hep beraber bunu yapalım." dedi. Bir başka husus; Bahçeli konuyu PKK terörü üzerinden ele alıyor, DEM'in siyasi varlığını, aldığı oy kadar İmralı'daki teröristbaşına dayandırması zaten bu partinin meşruiyetini sorgulanır kılan şey. Bahçeli'nin bu çıkışı DEM'in elindeki kozu almakla kalmıyor; DEM'in varlığının, derdinin tasasının Kürtlerle bir ilgisinin olmadığını da gösteriyor. Demek ki DEM'in tek derdi Öcalan'ın tecridi. Yani işine gelenin işine geldiği gibi kullandığı, kendin namına silahlanabildiği ve Türkiye'ye saldırma kapasitesini artırdığı için daha büyük terör baronların emrine giren bir terör örgütü PKK. Böyle bir vasatta Bahçeli'nin çıkışının bölgesel gelişmelerle de yakında ilgili olduğunu tahmin etmek güç değil.
28 Ekim 2024 07:24
Yeni Doğan Çetesi Gibi Diyaliz Çetesi De Olabilir!
Bu arada söz konusu çeteye dair süreç 27 Mart 2023'te CİMER'e gelen bir ihbarla başlıyor. Bugün itibariyle 22'si tutuklu 47 sanık yargılanıyor. Benzer bir soruşturma diyaliz merkezleri üzerinde de yapılmalı. Rahmetli dedem 90'lı yılların başına kadar diyalize bağlı yaşadı. Şimdi bir başka diyaliz hikayesi anlatacağım; ne demek istediğimin daha iyi anlaşılacağını umuyorum. O yıllardı; henüz 30'lu yaşlarında olan teyzemin diyalize bağlanmasına karar verildi. Diyalize bağlı ömür ortalama 15-20 yıl. Diyaliz hastası demek aynı zamanda 15-20 yıl boyunca bu sistemin müşterisi demek. Akabinde bir başka teyzeme de diyaliz kararı verildi. Lakin o bunu reddetti, başka başka doktorlara gitti ve son tahlilde bol bol su içerek diyaliz makinesine bağlanmaktan kendini kurtardı. Dahası var; aynı dönemlerde, adeta diyaliz merkezine müşteri toplarcasına bir başka yakınımıza da doktorlar diyaliz kararı verdi. Aynı şey, haftada üç gün makineye gireceğine, yanında 1,5 litrelik pet şişe su taşıyarak hayata tutundu. Geçtiğimiz yıl, annem için de diyaliz riskinden bahsetti doktorlar. Diyaliz merkezleri bu çeteleşmenin çok kolay yapılabileceği yerler.
21 Ekim 2024 09:04
Mescit Kapatmanın Arkeolojisi
Sosyal belediyecilik adı altında yaz aylarında yapılan meydan etkinlikleri dışında, İstanbullu, CHP'nin yeni kazandığı belediyelerden bir hizmet görmedi. Bu da AK Parti'nin muhasebe etmesi gereken en önemli konu. Bunlar değil de CHP'li belediyelerde mescit kapatma alışkanlığı peyda oldu. CHP'nin himayesinde Meclis'e giren sağ-muhafazakar partilerin İslami hassasiyetleri sadece AK Parti'yi terbiye etmek gerektiğinde nüksediyor. AK Partili siyasetçiler de hangi birine yetişelim diyor çok muhtemel. Toplumsal tepki önemli. O yüzden metro ve metrobüs duraklarında namaz için ayrılmış küçük bir odayı insanlara çok görmek yanlış. Bu milletin hafızasındaki CHP, malum camileri ahıra çeviren CHP'dir. Ezanı yasaklayan, başörtülüleri eğitim ve çalışma hayatından men eden CHP...
17 Ekim 2024 17:02