Aptala yatmayacağım; kastedilen dört muhabirden biri olarak yazıyorum. Sinan Ateş ile eşine fiziki takip yaptıran; Ülkü Ocakları genel başkan yardımcısından, polisten, istihbaratçıdan, onların konum ve uçuş bilgilerini sorgulatan; katili arabasıyla kaçıran ve MHP milletvekilinin evinde yakalanan, Ülkü Ocakları'nda yöneticilik yapmış Tolgahan Demirbaş konuşuyor: "Halk TV'de dört tane, tek amaçları Türkiye düşmanlığı olanlar operasyon gazeteciliği yapıyor. Üzerine gidince de 'bizi hedef gösterdiler' diyorlar. Ülkü Ocakları'nı terörize göstermek için yapıyorlar. Ben varsayım tutuklusuyum." Üzerinden saatler geçiyor... MHP'nin lideri çıkıp "ilgilerinin olmadığını" ileri sürdüğü cinayetin planlayıcılarından birinin aynı cümleleriyle aynı gazetecileri hedef gösteriyor. Halen 2 MHP milletvekili ve 5 Ülkü Ocakları yöneticisi hakkında "tasarlayarak öldürme" suçlamasıyla soruşturma yürütüldüğünü hatırlatmayacağım. Resmi belgelerdeki MHP ve Ülkü Ocakları izlerini anımsatmayacağım. Keşke Türkgün gazetesi ile Bengü Türk TV bu cinayeti aydınlatsaydı da bizim gazeteciliğimiz beyhude kalsaydı, diye hoş ama boş hayallere kapılmayacağım. Bilerek yazdım, yazıyorum, yazacağım.
Kaynak: Cumhuriyet
02 Ekim 2024 04:21
Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız
Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Bir Rapor, Bir Karar, Çok Ders
Lakin Yargıtay'da görev yapan önemli bir hukukçudan da duyunca yazmak lazım: "Bu iktidarın Fethullahçılardan öğrendiği en önemli şey yargıyı nasıl kullanabilecekleri oldu. Siyaseti dizayn etmek için yargıyı merdiven yaptılar. Ve bu çok tehlikeli." CHP'li belediyelere yapılan operasyonun belgelerini inceliyorum. "Bu kadar sayfa ne sormuş olabilirler" diye düşünürken son 50 sayfasının bilirkişi raporu olduğunu gördüm. Önce uzun hali: "Esenyurt Belediyesi İmza Yetkileri Yönergesi ile ihale işlemlerini ilgilendiren onayları imzalama yetkisini başkan adına kullanılmak üzere ilgili belediye yardımcılarına ve ilgili müdürlerine devretmiş olsa dahi, idare hukuku ilkelerine; yöneticilerin, gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirtmek şartıyla yetkilerinden bir kısmını aslarına devredebilecekleri, ancak bu imza yetkisi devrinin, yetkisini devreden amirin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı göz önüne alındığında 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 38. maddesine göre belediye başkanı olarak ve 5018 sayılı Bütçe ve Mali Kontrol Kanunu'nun 11. maddesine göre üst yönetici olarak yönetim ve denetim görevini yerine getirmediğinden sorumluluğu bulunan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in belediyeyi sevk ve idare etmek görevini ihlal ve ihmal ettiği ve kötüye kullandığı hükmü kapsamında değerlendirildiği sonuç ve kanaatine varılmıştır." Uzun halini okudunuz. Özetle şunu diyor başsavcılığın rapor istediği bilirkişiler: Esenyurt'un tutuklu belediye başkanı Ahmet Özer'e "ihaleye fesat karıştırma" suçlamasını yöneltemezsiniz. Bakın, Büyükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesi 24 Ekim 2023'te ne karar vermiş: "Sanık Kemal Bozkurt hakkında ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçundan kamu davası açılmış ise de (...) belediye başkanı olarak görev yapan sanığın kusur ve sorumluluğu bulunmadığı gibi (...) beraatine dair karar verilmiştir." Memlekette savcılığın hazırlattığı raporlar da mahkemelerin aldığı kararlar da belediye başkanlarının lehine söz söylüyor.
17 Ocak 2025 05:07
Ölümü Bekleyen 300 Kişi
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de birkaç gün önce şöyle bir mesaj paylaştı: "Deprem yaralarını sarmak için bütçedeki tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz, bölgedeki işletmeleri desteklemeyi sürdürüyoruz." Ne güzel, az bile yapılıyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bağlı ve "para basımı" misyonundan dolayı da ülke varlığını temsil eden en kritik kuruluşlardan biri. Sadece 2024 yılında, "değerli kâğıt" diye adlandırılan bu belgelerden Kartal'daki Darphane binasında 36 milyon 321 bin 948 adet basıldığını söylersem nasıl hizmet verdiği anlaşılır. "Belki iki yıl içinde başka binaya taşınılır" söylentileri kurum içinde konuşuluyormuş. Bir yetkiliden şu sözleri duydum: "Kartal'daki binayla ilgili farklı projelerimiz var. Ne yapacağımız konusunda karar vermeye çalışıyoruz. Ancak somut bir gelişme ve kararımız yok maalesef henüz. Şu an değerlendirme aşamasındayız. Biliyorsunuz ki kamuda her zaman hızlı ilerlemiyor bu işler. Birçok süreci var. Nasıl çözüleceğine dair fikirler üretiliyor. Doğru yöntem hangisi, ona bakılıyor. Oluşacak sonuca göre yönetimin bir karar vermesi gerekiyor. Tabii ki de riski var. Biz zaten riski gözettiğimiz için bu çabaya giriştik." "Milli" kelimesini ağzından düşürmeyenler ülkenin en milli kurumlarından birini bürokrasiye kurban ediyor. Ve bilmezler mi ki o çürük Darphane binasında bugün yaklaşık 300 memur ve işçi çalışıyor.
15 Ocak 2025 04:38
'Oğlum' Yasağı
Gündemin yoğunluğundan yeterince konuşamadık: Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'a, "cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında yurtdışına çıkış yasağı ve karakola imza atma şeklinde adli kontrol hükümleri uygulandı. Meselenin yargıya taşınmasının perde arkasında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatının 4 sayfalık şikâyet dilekçesi vardı. Altı çizili şekilde örnekler de veriliyordu dilekçede: "Şüphelinin 'Oğlum sen önce kendi ülkene demokrasi getir' ifadesi, müvekkilim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kişiliğine saldırı niteliğindedir. Kamuoyu önünde bir ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanına 'Oğlum' diye hitap etmek kabul edilebilir bir durum olmamakla birlikte ağır hakaret sayılmaktadır." Baş ise özetle şunu söylüyordu savunmasında: "Söz konusu beyanlarımda geçen 'Oğlum' ifadesini ne sayın cumhurbaşkanına ne de herhangi bir şahsa yönelik söylenmiş bir ifade olarak kullandım. Bu ifade bir siyasi iradenin iş yapma biçimine, düşünce biçimine karşı bir eleştiri yapılırken tabiri caizse bir bağlaç anlamında kullanılmıştır. Konuşmalarımda cumhurbaşkanımızdan bahsettiğim bölümler olursa mutlaka 'sayın cumhurbaşkanımız' diye hitap ederim." Sonuçta, İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği bir siyasi parti liderine yurtdışı çıkış yasağı ve haftada bir karakola gidip imza atma kararı verdi. Bildiğim şu: BTP liderine "oğlum" dan dolayı yurtdışı yasağı ve karakolda imza zorunluluğu getiren yargımız, Diyanet İşleri başkanının kızının "oğlum" una ses çıkarmadı.
10 Ocak 2025 04:53
Feti Yıldız İle Neler Konuştum?
Görmüşsünüzdür; MHP'nin Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'ın X'ten yaptığı son açıklama çok tartışıldı. MHP'nin etkin kurmaylarından Yıldız, cezaevindeki hasta mahkûmlar meselesine dikkat çekmiş ve "İyileşinceye kadar infazın geri bırakılması tartışma konusu olmamalıdır" demişti. İnsan Hakları Derneği'nin başkanlığı görevinde de bulunmuş avukat Türkdoğan, bugün DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu'nun eş sözcülüğünü yapıyor. Uzun süredir hasta mahkûmlar ve "umut hakkı" konularını gündeme getiren Türkdoğan'a yeni sürece dair tartışmaları sordum. Bilindiği gibi, Öcalan ile yapılan görüşmelerle birlikte 4 bin 500 PKK'linin de "umut hakkı" kapsamında cezaevinden serbest bırakılacağı iddiaları gündeme geldi. DEM Parti yöneticisi Türkdoğan, o iddianın kaynağının Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Komitesi'nin 2024'te Cenevre'de düzenlenen toplantısı olduğunu ileri sürdü. Buna göre, ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırılmışların sayısının hapisteki insanlara oranı yüzde 1.24'tü. Öztürk Türkdoğan önemli bir noktayı hatırlatıyordu: Buna göre, bu rakamın yaklaşık sadece 1400'ü PKK sanığı idi. Bir iddiaya göre gayrı resmi rakam 2 bin 500'dü. Genel af meselesinin DEM Parti içinde de tartışıldığı bilgisini veren Türkdoğan, Türkiye'de genel aftan ziyade karma bir infaz düzenlemesi beklediğini de belirtti. "Acaba Abdullah Öcalan için bu formül mü düşünülüyor" diye yorumlanıyor. Son mesajınızdan sonra "Türkiye genel affa mı gidiyor" diye bir tartışma yeniden alevlendi.
08 Ocak 2025 04:27
Gözaltından Önce 'Teröristlerle Konuşmak'
Elbiselerini giydi, ilaçlarını cebine koydu, polis bir babanın kızı olan 50 yıllık eşine "Allahaısmarladık" dedi ve gitti. Gözaltına alınmadan önceki gece bir kitap elindeydi: "Teröristlerle Konuşmak" (Aykırı Yayınları). İstihbaratçı Uzun'un şu sıralar elinden düşürmediği bir diğer kitap ise Uğur Mumcu imzalı "Kürt İslam Ayaklanması" (um:ag Yayınları) idi. Sonsözünde şöyle diyordu: "Bu kitabı niye yazdım? 'Oku' diyen Kuran emri ve asrın medeniyetini yakalamak isteyen Mustafa Kemal' in emri nedeniyle yazdım. Bilgi birikimimi, tecrübelerimi ve gördüklerimi, yaşadıklarımı Emniyet teşkilatına aktarmak, devretmek için yazdım. Gözbebeğim olan Emniyet teşkilatındaki gerçek polislerle gizli amaçlara hizmet eden cemaatçi sözde polislerin birbiriyle karıştırılmaması, tek derdi görevini yapmak olan meslektaşlarıma 'kumpasçı' damgası vurulmaması için yazdım. Yola, 'kazanmak' için çıkmadım. Bu yüzden kaybetmekten de korkmuyorum."
03 Ocak 2025 04:25
İki Kimsesizin Başarı Öyküsü
"O yüzüne tükürmek istediğin şerefsiz hakemlerden biri karşında duruyor!" Bir komutan, cezaevindeki silah arkadaşına böyle dedi. Mustafa Önsel 'in "Kelebekler Kanat Çırpınca" (Kırmızı Kedi Yayınevi) adlı son kitabını okuyorum. Cezaevindeki koğuş arkadaşlarından Albay Ergün Özkan 'ın, Beşiktaş'ın 1997'de şampiyonluğu kaybettiği maça dair isyanı da bunlardan biri: "Söz konusu maçta Beşiktaş'ın verilmeyen açık penaltısı vardı. Bu, dünya futbol tarihine üç büyük hakem hatasından biri olarak geçmişti. Özkan, 'Bu maçı seyrederken söz vermiştim, bu şerefsiz hakemlerden biriyle karşılaşırsam yüzüne tüküreceğim diye!' dedi. Çırakoğlu Albay gülümsedi ve 'Hâlâ sözünün arkasında mısın?' diye sordu. Ergün Albay, 'Ah bir karşılaşsak. Ama artık cezaevindeyiz, o umut da kalmadı' deyince, Engin Albay: ' Bazı insanlar çok şanslıdır, şans cezaevinde de olsalar ayaklarına gelir. O yüzüne tükürmek istediğin şerefsiz hakemlerden biri karşında duruyor!' " Evet, hapisteki komutan Engin Çırakoğlu ayrıca eski bir futbol hakemiydi.
01 Ocak 2025 04:57
Akp'li Bakanın Asgari Ücretlilere Tavsiyeleri
"İşinizin tüm yaşamınıza hâkim olmasına izin vermeyin. Derin gevşeme yeteneğini öğrenin ve uygulayın. Tatlıları seyrek yiyin, çerezleri azaltın, size yarayacak hoşlandığınız gıdalar üzerinde durun." Bu sözler Vedat Işıkhan'a ait. Kitaplarından biri de Uluslararası Stres Yönetim Uzmanları Konseyi'nden ödül almıştı: "Stres Yönetimi: Tükenmişlikten Mutluluğa" (Nika Yayınevi) Madem, işçiler kendilerine reva görülen asgari ücretle nasıl geçineceğinin stresini yaşıyor. Ben de bu stresin kaynağı asgari ücreti açıklayan Bakan Vedat Işıkhan'a başvurmak istedim. Ve 2017 yılında yayımlanmış 420 sayfalık o kitabının sayfalarını çevirdim. Özetle Bakan Işıkhan da kabul ediyor ki asgari ücret ile geçinememenin stres yapması gayet doğal. Sanmayın ki bu kadar üstünkörü geçilmiş. - Derin gevşeme yeteneğini öğrenin ve uygulayın.
27 Aralık 2024 05:04
Akp'nin 2025 Planı Ne?
Devletin, bu politikaya karşı olanlara bakış açısını anlamak için şu sözler kritikti: "Suriye'deki projenin çökmesini İran ile İsrail istiyor. Bu bizim için çok net." Daha da çarpıcısı, Suriye'de MİT ve Dışişleri'nin olduğu hatırlatılıp olası karşı politikalar 2014'teki MİT TIR'larının durdurulması süreciyle eş tutuluyordu. Görünen o ki AKP iktidarı Suriye konusunu "kırmızı çizgi" olarak belirledi. Keza, dünyaya da "Biz Suriye'de başarırsak siz de nefes alırsınız" mesajı verilmek isteniyordu. Bir AKP milletvekili şunları söyledi telefonda: "Suriye'de başarıyı çok erken ilan ettik. Benim bundan kaygım var. Çünkü, eskisi kadar etkin olmasa da bölgenin birçok aktörü var. Misal, Rusya... Rusya'nın Tartus Limanı'nı bırakması demek, Baltık Denizi'ne kadar gemi bağlayacak kıyı bulamaması demek. Sadece gemi bağlamak da değil, füze sistemleri de orada. Ya da İsrail bu kadar çabuk vazgeçecek mi? Sahi, biz gittik ve gerçekten kimse de bize bir şey söylemiyor mu? Unutmayalım ki Emevi Camisi'nde namaz kılmak demek o bölgede egemen olmak demekti, sadece iki rekât şükür namazı kılmak değildi." Lakin şurası bir gerçek ki AKP teşkilatlarında moraller yerindeydi. Görüşmelerimde şu ayrımın yapıldığını söylemem mümkün: "İmralı meselesi devletin değil Devlet Bey'in projesi. Belli ki Devlet Bey Suriye'deki gelişmelerden önceden haberdardı. Devlet projesi olsaydı sayın cumhurbaşkanının da her şeyden haberi olurdu. Altyapısı oluşturulurdu. Baksanıza, daha halen İmralı görüşmesi ayarlanamadı." Kürt meselesini yakından takip eden AKP'li kaynağım ise şu çarpıcı tespitte bulundu: " Öcalan bu kez çok daha kararlı biçimde sayın Bahçeli'nin öngördüğü çağrıyı yaparsa hiç kimse şaşırmasın. Eğer İmralı'ya izin çıkarsa, Öcalan'ın bu konuda net bir tavır takınacağı ve söylenmesi gerekeni bu kez çok daha açık bir biçimde söyleyeceği anlamına gelir." Bu tez şu anlama geliyordu: "Muhtemel ki devletin ilgili kurumları Öcalan ile önceden görüştükten sonra DEM Parti'yi göndermek istiyor İmralı'ya... En azından, bir çerçeve hazır olsun isteniyor. Belki o ön görüşmelerde henüz mutabakat sağlanmadığı için DEM-İmralı buluşma tarihi uzamış olabilir." Lakin görüştüğüm bir AKP'linin şu sözünü de kayda geçirmem gerek: "Aslına bakılırsa Suriye'deki yeni denklem sonrası Devlet Bey'in projesinin bir anlamı kaldı mı, şüpheliyim." AKP milletvekili de farklı bir noktaya dikkat çekiyordu: "Belki de ben ahmak olabilirim ve anlamıyorum. Devlet Bahçeli'nin mutfağı, yani ekibi çok iyidir. Öyle ya, İmralı'dan Meclis'teki DEM'in grup toplantısına gelinmesine kadar kaç hukuki merhalesi var işin! Yeterince düşünülmeden söylenmiş bir çıkış gibi geliyor bu çağrı. Lakin, Demirtaş ile ikilik yaratma hamlesi ve sayın cumhurbaşkanının dördüncü dönemi için düşünülebilir." Son olarak kaynaklar bu meselede devletin bakışını ise şöyle özetliyor: "Devlet DEM'i PKK vesayetinden kurtarmak istiyor. Görüyoruz ki kendi kazandıkları belediyelerde bile söz sahibi değiller. Devlet bu konuda korkunç asılıyor ve asılacak."
25 Aralık 2024 05:19
İkinci Yılında 414 Sayfada Olmayanlar
Nihayetinde, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi Ateş'in öldürülmesine ilişkin 22 sanıklı davada gerekçeli kararını açıkladı. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş suikastı hakkında Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yürütülen yargılama neticesinde 76 günlük bir bekleyişin ardından hazırlanan 414 sayfalık gerekçede, Sinan Ateş'in neden öldürüldüğüne dair hiçbir açıklamaya yer verilmemiştir. Özetle elimizdeki, 414 sayfalık gerekçesiz bir gerekçeli karar maalesef. - Azmettiricilikle suçlanan Doğukan Çep'in, Sinan Ateş'e dair bilgileri sanık Tolgahan Demirbaş'tan temin ettiği tezi ileri sürülüyor. Kararda, "Çep ve Demirbaş'ın suç tarihinden 8 ay öncesinden itibaren, maktule karşı işlenen suçun icra hareketlerinin ne zaman, nerede, nasıl, kimlerle, hangi araçlarla gerçekleştireceklerini, olayın öncesinde, olay sırasında ve sonrasında neler yapılacağını detaylı olarak planlayarak suçu önceden tasarladıkları" ifade edilmiş. Bu bilgilerin sanık Tolgahan Demirbaş tarafından Doğukan Çep'e nasıl iletildiği açıklanmıyor. 8 ay boyunca soruşturmada görev yapan eski Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal ise mahremiyet nedeni ile telefon şifresini paylaşmak istemediğini söyledi. 17 kişi hakkında yürütülen ve bitip tükenmek bilmeyen soruşturmanın kuvvetle muhtemel şüphelilerinden olan Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Burak Kılıç, eski Ülkü Ocakları yöneticileri Suat Yılmazzobu ve Gürsel Horat'a ilişkin ifadelere yer veriliyor gerekçeli kararın satır aralarında.
20 Aralık 2024 05:02
'Eski Bakan İstiyor, Tahliye Edin'
"Bir eski bakanımızın ricası var." Hâkim Berrin Çelen, iki meslektaşıyla odasında çay içerken çalan telefondaki ses böyle diyordu. 15 yıldır sigortacılık alanında içerik üreten bir gazeteci. Erhan Navruz, bu sigorta şirketinden kaynaklı 300 milyon liralık usulsüzlük olduğu iddiasını sürekli gündemde tuttu. Sabah 6'da eve polisler geldi; Navruz gözaltına alındı, tutuklandı. İstanbul Anadolu Adliyesi'nin 16. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Berrin Çelen iki meslektaşıyla odasındaydı. Ve ekliyordu: "Bunu eski bir bakanımız rica ediyor." Hâkim Çelen bu talep karşısında şaşkındı. Adalet komisyonu üyesi Kılıç'a "Dosyada tutuklu yargılamayı gerektirir bir durum yoksa zaten tahliye edilir, bu yaptığınız adalete müdahaledir" dedi. Hâkim Çelen bu talebin yasal olmadığını hatırlattı ancak telefondan şu sözleri duydu: "Bir tensip zaptı istedik, ne var", "Sen kimsin, haddini bil", "Ben hâkim değilim, başkanım", "Seni bakanlığa rapor edeceğim." Telefon kapandı. Ayrıca şu gerekçelerle, ilgili davadan çekilme talebinde bulundu: "Tensip aşamasında bu şekilde yapılan baskılara, kovuşturmanın ilerleyen aşamalarında da devam edeceği gibi verilecek karar yönünden de tekrarlanması endişe verici. Adı geçen komisyon üyesinin kim adına ve kimin talimatı ile hareket ettiği belirsiz olup, 'bir eski bakanımızın ricası' diyerek tüm eski bakanları da zan altında bırakacak ifadelerle baskı kurmaya çalışıldı. Bu şartlarda tarafsız yargılamaya devam etme imkanım bulunmadığından CMK 30. maddesi gereğince çekilme kararı vermek gerekmiştir." Yargıda krize neden olan, iddiaların odağındaki Erhan Navruz'u aradım. 51 gün özgürlüğünden mahrum kalan Navruz, üç yaşındaki bebeğine kavuşmasının mutluluğunu yaşıyordu. "Eski bir bakan tanımadığını" belirten Navruz, hâkime baskı yapıldığı iddiasından da haberdar olmadığını vurguladı. Kılıç sorularım karşısında önce "konuşamayacağını" belirtti, sonra da "Olur mu öyle şey" demekle yetindi.
18 Aralık 2024 04:55
Ayşenur Arslan'ın Colani İle İlişkisi
Arslan "terör örgütü PKK propagandası yapmak" ile suçlanıyor ve 7.5 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. Davanın ilk duruşması 11 Mart 2025'te İstanbul 14. Alınan kararlardan 3. madde dikkatimi çekiyor: "Sanık hakkında HTŞ, FEC, ENC, EL KAİDE, DEAŞ, PKK/KCK silahlı terör örgütleriyle ilgili olarak işlem kaydının bulunup bulunmadığı hususunda arşiv sorgusunun yapılarak düzenlenecek evrak ve eklerinin mahkememize gönderilmesi için İstanbul TEM Şube Müdürlüğü'ne müzekkere yazılmasına oybirliği ile karar verildi." Yani, Ayşenur Arslan'ın listelenen terör örgütleriyle bir ilgisi olup olmadığına dair rapor hazırlanacak ve mahkemeye sunulacak. Keza yine aynı ismin kurduğu ENC (El Nusra) terör örgütü ile bağlantısı da araştırılacak Ayşenur Arslan'ın. Bir gazetecinin "terör propagandası" ile suçlanmasının bize hatırlattığı Türkiye'deki döngü... Bugün Ankara'nın "özgürlük savaşçısı" olarak gördüğü HTŞ, hem Türkiye hem de Birleşmiş Milletler tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor. Dünya bu açmazı nasıl çözeceğini düşünürken bir başka terör örgütü kurucusu Öcalan 'ın çıkarılmak istendiği hapse aynı örgütün "propagandasından" bir gazeteci atılmak isteniyor.
13 Aralık 2024 04:32
Mesele Erdoğan'ın Konuşmasından Daha Derin
22 Eylül, 29 Eylül ve 6 Ekim: Show TV'de "Deha" adlı dizinin bölümleri yayımlandı. 22 Kasım: Kanal D'de "Arka Sokaklar" adlı dizinin yeni bölümü yayımlandı. Şahin isim vermedi ama Misvak'ın başlattığı kampanyayı kastederek "RTÜK ve şahsım üzerinden yapılan eleştiriler ve yapıcı yorumların tamamını dikkatle takip ediyoruz" dedi ve ekledi: "Yayınlarda özellikle dramatik yapımlar olarak adlandırdığımız dizilerde barış dini olan İslam karşıtı sahnelere, dinimize mensup kimseleri küçük düşüren, din adamlarımızı hor gören içeriklere fırsat vermeyiz." 25 Kasım: Cumhurbaşkanı Erdoğan, ertesi gün Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü Programı'nda konuştu. Erdoğan'ın hedefinde diziler ve RTÜK vardı: "Toplumu bilgilendirici olması gereken diziler, tam tersine, şiddeti teşvik eden meşrulaştıran, araçsallaştıran kötü bir rol oynuyor. Bunun engellenmesi noktasında hepimize, özellikle de yapımcılara, senaristlere, medya organlarına ve RTÜK'e sorumluluk düşmektedir." 25 Kasım: Aynı gün RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin bir açıklama daha yaptı ve şöyle dedi: "Sayın cumhurbaşkanımızın bugün dikkat çektiği üzere ülkemizdeki dizi film sektörü, zaman zaman çıtayı aşarak kadına yönelik şiddet konusunda sınırları zorluyor. Mücadelemizi kararlılıkla sürdürerek son dönemde şiddet içeren, milli ve manevi değerlerimizi tahrip eden yayınlara ağır müeyyideler uyguladık ve uygulamaya devam edeceğiz. Yayınlardaki kadına yönelik şiddete tahammülümüz yoktur." 25 Kasım: Aynı gün RTÜK'ün İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı "Deha" ve "Arka Sokaklar" dizileri hakkında rapor hazırladı. Erdoğan'ın hedefi yine dizilerdi: "Son yıllarda filmlerin, dizilerin, televizyon programlarının aileyle birlikte dini değerlerimizi, dindarları hedef aldığını da müşahede ediyoruz. Tek tük ve istisnai olumsuz örnekler üzerinden suimisal emsal yapılarak bütün dindarlara hakaret edilmekte, vakıflar, dernekler, tarikatlar, dini müesseseler linç edilmekte, dindarlar ve dini değerler yıpratılmaktadır." Erdoğan "Açık ve net söylüyorum" diyerek RTÜK'e de çağrı yaptı: "RTÜK başta olmak üzere ilgili kurumlarımız bu konularda hızlı tedbirleri devreye almalıdır." 27 Kasım: Ertesi gün RTÜK Üst Kurulu toplandı. 2- "Deha" dizisinin hedefteki üç bölümünün en yenisi ceza kararından neredeyse 2 ay önce yayımlandı. 3- "Arka Sokaklar" dizisinin ceza verilen 22 Kasım tarihindeki bölümüne dair "suç unsuru" RTÜK raporuna özetle şöyle yansıdı: Bölümde "Şeyh Ahmet'i sevin sayın. Bu iş savcılığa kadar uzamasın. Her kim bize el uzatırsa, cennetin kapıları onlara açıktır ancak iş artık güzellikle olmaz. İmam nikâhı kıymışsın küçücük kıza, ne dedesi lan nikâh kıymışsın küçücük kıza" gibi sözler yer alıyor.
29 Kasım 2024 04:51