İç savaşın başladığı 2011'den sonra Suriye bir kez daha bölgenin, hatta dünyanın gözünü diktiği bir savaş alanına dönüşmenin eşiğinde. Bu ilgi yeni de değil, Misak-ı Milli meselesi bir yana daha iç savaş başlamadan bakın o dönem Başbakan olan Erdoğan ne diyor: "Suriye aynı zamanda Halep demektir. Halep demek aynı zamanda Hatay demektir." Ne zaman Suriye iç savaşı konuşulsa, Türkiye'de başta CHP olmak üzere muhalefet aktörleri, gazetecileri insafsız bir biçimde Türkiye'yi ve yönetimdeki AK Parti hükümetini suçlayıp durdu. Bir süre önce Başkan Erdoğan, Meclis'te İsrail tehdidiyle ilgili çarpıcı bir konuşma yapmıştı: "İsrail'in Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarıdır." Çandar bu açıklamayı bir öğretmen edasıyla şöyle eleştiriyordu: "Türkiye topraklarının İsrail tehdidi altında bulunmasını savunmak yanlıştır..." Oysa "Mezopotamya Ekspresi" kitabında bu söylediğinin tam tersini yazıyor ve İsrail'in bölgeyi bölme planlarına geniş yer veriyor: "1980'lerle birlikte İsrail de Ortadoğu'nun küçük devletlere bölünmesini öngören 'bölge senaryosu' üzerinde kafa yormuştu..." Etnik ve mezhepsel bölünmeyle ilgili geniş ayrıntı da veriyor. Bugün geldiğimiz noktaya bakın, bu plan büyük oranda hayata geçirilmiş, Irak üçe bölünmüş, Suriye de üçe bölünmenin eşiğinde.
Kaynak: Sabah
30 Kasım 2024 07:29
Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız
Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Özgür Bey, Esad Rusya'ya Kaçtı Farkında Mısınız?
Özellikle Başkan Erdoğan, başından beri Suriyelilere sahip çıktı, "Suriyeli göçmenler Türkiye'yi çökertecek" diyerek felaket tellallığı yapanlara karşı dik durdu, geri adım atmadı ve hep aynı şeyleri ısrarla söyledi: "Onları katillerin kucağına atmayacağız. Yardımseverliğimizi her zaman nasıl yapıyorsak öyle devam edeceğiz. Suriye'den savaştan çıkıp ülkemize sığınan bu kardeşlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız Bay Kemal. Kendileri arzu ettikleri zaman vatanlarına dönebilirler ama biz onları asla bu topraklardan kovmadık ve kovmayacağız." Şimdi o güzel insanların ülkesinde 12 yıl gecikmeli de olsa bir bahar havası var. Çünkü baba-oğul Esad'ların yönettiği Suriye, Türkiye için coğrafi bir komşu olsa da siyaseten daha doğrusu yönetim olarak sinsi bir "düşman"dı. Geriye dönün bakın, 53 yıllık Baasçı Esad rejimi, kısa süreler hariç hep kötülüklerin kaynağı oldu. Kendi içinde de "Kürt sorunu" olan Suriye yönetimi, "komşusu" Türkiye'ye sırf zarar versin diye yıllarca PKK terörüne destek vermekten çekinmedi. Uzmanı da geçtim sıradan bir CHP'li çıkıp "Sayın genel başkanım haberiniz olmayabilir ama Beşar Esad, Suriye'den kaçtı" demiyor mu kendisine. 2023 yılında seçimleri kazansaydı, bu zihniyet Türkiye'nin dış politikasını yönetecekti. Artık Esad'ın arkasından gözyaşı dökerler mi bilemem ama şunu biliyorum: Türkiye de bir an önce içerideki "Baasçı" siyasetçilerden kurtulmalı ki demokrasi derinleşsin!
10 Aralık 2024 07:27
Öcalan Nasıl Bir Cevap Verecek?
Türkiye bu yeni düzene hazırlandığının işaretini, Başkan Erdoğan'ın "iç cepheyi güçlendirme" çağrısı ve MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin 22 Ekim'deki Öcalan çıkışıyla verdi. Türkiye yarım yüzyıldır bu tür çıkışlarla "terörü" devre dışı bırakmaya çalışırken karşısına hep Suriye ve Öcalan ikilisi çıktı. Adres de hiç değişmedi: Suriye ve Öcalan. Bugün de sorunun odağında yine Suriye ve Öcalan var. Nacar, o dönem milletvekili olan PKK'nın etkili isimlerinden Zübeyir Aydar'la buluştuğu evde Öcalan'la telefonda görüşüyor ve şöyle diyor: "Eğer siz ve arkadaşlarınız silahlarınızı bırakıp teslim olursanız, bu meselenin barışçıl yollardan çözümü kolaylaşabilir. Belki genel bir affın çıkarılması söz konusu olabilir." Öcalan'ın buna cevabı şaşırtıcı değil: "Sayın Nacar, bunun mümkün olacağını düşünüyor musunuz? Teslim olduğum gün beni idam ederler. Madem teslim olmamı istiyorsunuz, o zaman idam yerini de söyleyin bu iş bitsin." Ama Nacar'ın ona verdiği cevap çok şaşırtıcı: "Öyle olacağını sanmıyorum. Yarın dengeler değiştiğinde CIA ve MOSSAD kendi eliyle sizi Türkiye'ye teslim edebilir. Bu tarih öyle çok uzak bir tarih de değildir. Ondan önce siz inisiyatif alın..." Öcalan bu öngörüyü ciddiye almaz ve kendi öngörüsünü söyler: "Ben Ortadoğu denkleminde önemli bir aktörüm. Hiçbir güç beni teslim edemez." Gerçi 15 Şubat 1999'da Öcalan yakalanıp Türkiye teslim edildi ama köprülerin altından çok sular akmasına rağmen, şiddet ve terör devreden çıkmadığı için esas sorun da değişmedi. Cevabı kısa oldu: "Arkadaşlarına ABD'yle birlikte olma diye ısrar edecek." Ya da İmralı Notları'nda söylediğini mi tekrarlar: "ABD size ne verir ahmaklar." Belki de Suriye'deki gelişmelerin ışığında MHP Lideri Bahçeli' nin temennisine katılır: "Belki bugünden sonra Türkiye'nin prangaları tamamıyla kırılacaktır."
08 Aralık 2024 07:31
Kılıçdaroğlu'nun 7 Bölgeden 7 Milletvekili Hamlesi
Eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, işin peşini bırakmış değil, Özgür Özel 'i "normalleşme" siyaseti üzerinden sıkıştırmaya devam ediyor. Sürece eski tüfek solcuların başını çektiği aydınlar da "Kaygılıyız, iktidarla mücadeleye, milletle normalleşmeye evet" diyerek tıpkı Kılıçdaroğlu gibi Özgür Özel 'e açık savaş ilan etti. Herhalde Özel, sağlı sollu bu saldırılardan başını kaldıramaz oldu ki, Antalya'da bir araya geldiği milletvekillerine şöyle sistem etti: "Parti içi tartışmaları sosyal medyadan yapmayın. Partinin bir sürü yetkili organı var. Partiyi sosyal medyada, televizyonda tartışmanın anlamı yok." Uzun süredir tahkimat yapılan Ekrem İmamoğlu - Mansur Yavaş cephesinde ise "Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?" çatışması giderek sertleşiyor. CHP'li 7 milletvekili, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ı makamında ziyaret etti. Meğer 7 milletvekili, Türkiye'nin 7 bölgesini temsil ediyor ve Yavaş'a verilen açık desteği işaret ediyordu. Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, İmamoğlu'nun son dönemdeki açıklamalarına tepki gösteriyor ve görevini yapmaya davet ediyordu: "Belediye başkanlarımızın görevi halkımıza en iyi şekilde hizmet etmektir. Tabanımızın duygularını ve taleplerini görmezden gelmek kabul edilemez." Antalya'da Özel'le görüşen milletvekillerinin ortak tepkilerinin hedefinde de İmamoğlu vardı: "Özellikle Ekrem Bey'in bir belediye başkanı olarak parti içi tartışmalara bu kadar girmesinden rahatsız olan arkadaşlarımız var. Bu konuları başka bir toplantıda konuşmayı istiyoruz." Bu açık meydan okumalarla parti içi savaş artık gizlenemiyordu.
07 Aralık 2024 07:25
Sağcı Trump, Marksist Leninist Pkk
O operasyonların Tel Rıfat'tan Münbiç'e, sonra da Fırat'ın doğusuna yönelme ihtimali ABD Başkanı Trump'ı bilemem ama CENTCOM ve İsrail'i hiç memnun etmeyecek. Zaten ABD'de Demokratlar solcu, Cumhuriyetçiler sağcı diye klasik bir ayrım vardı ama bu ayrım, Trump ve ekibiyle birlikte çok daha derin bir kutuplaşmaya dönüştü. Trump'ın özellikle "Amerika'yı Yeniden Büyük Yap" (Make America Great Again) sloganıyla yola çıkması, göçmen karşıtlığı, beyaz üstünlüğünü savunan gruplarla yakın ilişkisi, sol gruplara sert çıkışı, sıradan milliyetçi seçmenler kadar aşırı sağcı kesimlerin de ilgisini çekti. İşin daha ilginç yanı Trump ve kabinesinde yer alan aktörlerin bırakın Antifa gibi sol grupları, Demokratları bile "komünist" diye suçlamasıydı. İş o noktaya kadar gider mi bilemem ama bu ilişkinin belki de en tuhaf tarafı yıllarca kendilerini antiemperyalist, sosyalist, solcu ilan eden PKK baronlarının "sömürgeci" ilan ettikleri bölge ülkelerine karşı yürüttükleri şiddet siyasetine bizzat emperyalistlerden destek görmeleri. Bir tek Türkiye'de, 7 Şubat MİT kumpasından 15 Temmuz darbe girişimine kadar her hamleleri püskürtüldü. Şimdi sıra teröre son nokta koyacak olan "terörsüz Türkiye" hamlesinde.
06 Aralık 2024 07:16
Sahi Ne Oldu Özgür Özel'in Esad'la Görüşmesi?
Gerçek şu: Suriye'nin 2011 iç savaşına sürüklenmesinde en az hata yapan ülke Türkiye'dir. Birinci sırada Türkiye'nin dostane hiçbir uyarısını dikkat almayan "katil" Beşar Esad geliyor. Başından beri CHP'liler ısrarla, "Türkiye yanlış yaptı, bizim Suriye'de ne işimiz var?" deyip durdu. Özel, sanki Suriye'de Esad rejimi milyonlarca insanı katletmemiş, milyonlarca vatandaşını göçe zorlamamış ve orada çözülmesi gereken bir sorun yokmuş gibi hâlâ aynı şeyleri söylüyor: "2010'lardan beri Atatürk ne dediyse tersini yaptılar. Bunun sonunda milyonlarca sığınmacı Türkiye'ye geldi. Bizim yoksulumuz yerine sosyal yardım alıyorlar. Ne huzur alıyorlar ne huzur veriyorlar. Hâlâ birileri aynı yanlışta ısrar ediyor." Bu bakış açısına en iyi cevabı hem de uzun yıllar CHP Genel Başkanlığı yapan rahmetli Deniz Baykal vermişti. "Halep bir Sünni İslam kentidir" diyen Baykal şunları söylüyordu: "Şimdi bu kenti Rusya'nın himayesine Esad'ın güçlerine yani Şii ve Nusayri güçlerine teslim etmeye yönelik bir politikayı çok ciddi sorgulamak lazım. Bunlar böyle kendi haline bırakılacak konular değil. Çok ciddi konular. Niye göç ediyor bu insanlar? Görüyorlar sonunda bir katliam var. Tarihi kimliği değiştiren bir süreç hepimizin gözü önünde yaşanırken buna karışmayın, seyredin yaklaşımı çok anlamlı gelmiyor bana..." Herhalde Özel "karışmayın, seyredin" yaklaşımına sahip ki bugün kadar Suriye meselesini sorgulama gereği duymadı. Esad dâhil hiçbiri de görüşmeler yoluyla yani "siyasetle" sorunun çözülmesini istemedi, istemez de. İç cephe bir yana CHP bu gerçeği görmediği için hâlâ "Suriye'de ne işimiz var?" siyaseti yapıyor!
05 Aralık 2024 07:15
Başkan Erdoğan, Suriye'de Değişimin İşaretini Vermişti
Bu tablo ne rejimin umurundaydı ne de rejime güç verenlerin... Suriye'nin bu hâle getirilmesinde Esad rejimi kadar "Obama Doktrini" ile çözümü kilitleyen ABD ve Batı ittifakı da suçluydu. Trump'ın ilk iktidar döneminde "Suriye'den çekilelim" demesi bile bu ekibi durduramadı. Bütün Suriye muhalefetini HTŞ üzerinden "terör" parantezine alıp, "İşin arkasında ABD ve İsrail var" propagandası gerçeği yansıtmıyor. Hatırlayın, bu değişimin ilk işaretini yine Başkan Erdoğan verdi: "İnşallah önümüzdeki dönemde milletimize, hem boydan boya tüm güney sınırlarımızın güvenliğini, hem insanımızın can ve mal emniyetini garanti altına alacak yeni müjdelerimiz olacak." Bu açıklama, 22 Ekim'de MHP Lideri Devlet Bahçeli' nin Öcalan çıkışının bir devamı niteliğindeydi ve sadece iç siyaseti değil bölgeyi de kapsıyordu. Türkiye'nin ve destek verdiği Suriye Ulusal Konseyi'nin izlediği ve zorladığı "siyasi çözüm" stratejisi bu nedenle doğru hamle. Daha dün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'yle yaptığı görüşmede bile bu yolu önerdi: "Son gelişmeler, Şam'ın kendi halkıyla ve meşru muhalefetle uzlaşı sağlaması gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Suriye'deki olayları herhangi bir dış müdahaleyle açıklamaya çalışmak bu aşamada yanlış olacaktır." Suriye Geçici Hükümet Başbakanı Abdurrahman Mustafa ise başından beri siyasi çözümde ısrar ediyor: "Uluslararası toplumun muhatabı Suriye Geçici Hükümeti'dir. Çözüm askeri değil, siyasi olmalı." 'BU ADAM ÇILDIRMIŞ' Suriye Milli Ordusu'nun Halep ile Tel Rıfat'ı alması ve hareketin diğer illere de sıçramasından sonra süreç nereye evirilir, Rusya ve İran nasıl bir tepki verir göreceğiz. Çünkü Esad'ın ne yapacağını, Suriye'yi bir felakete sürükleyeceğini yıllar önce Lübnanlı Dürzi Lider Velid Canbolat söylemişti: "Bu adam çıldırmış hâlde. Kendisiyle birlikte Suriye'yi ve tüm bölgeyi felakete sürüklemekte tereddüt etmeyecek." Israrla Esad'la görüşülmeli diyenler dönüp baba-oğlu Esad'ların tarihine bakmalı...
03 Aralık 2024 07:16
Halep'te Ne Oluyor?
Ama 2016 yılında Rusya'nın hava, İran'ın da kara desteğiyle rejim tarafından geri alınacak ve Halep'in sosyolojisini değiştirecek süreç başlayacaktı. Bu sonucu, Suriye'de kirli iktidarı için yarım milyon insanın ölümüne yol açan, milyonları göç ettiren Beşar Esad, "zafer" olarak niteleyecekti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Halep'te yaşanan çatışmalara Türkiye'nin müdahil olmadığını belirtiyor ve şöyle diyordu: "Tedbirler alınıyor. Yeni bir göç dalgasını tetikleyecek hiçbir aksiyona girişmeyiz." Doğrusu Halep'te göç kadar şaşırtıcı ve riskli bir durum daha vardı. Halep ne yazık ki başta CHP olmak üzere muhalefetin gündeminde yok. Sadece Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin değil, bugünlerde kurultay meselesi en az onlar kadar "Ekremciler" in de gündeminde. İmamoğlu 'nun siyasi danışmanı Necati Özkan, Fransız reklam ajansıyla bu işe kafa yoruyor, Saraçhane medyası da Mansur Yavaş'ın sıkboğaz ettiği siyasi zeminde "nefes" alacak hamlelere hazırlanıyor, İmamoğlu da CHP Genel Başkanlığı'na giderken yerine kimi koyacağının hesabını yapıyor.
01 Aralık 2024 07:17
Terör Biterse Ne Öne Çıkar?
Keşke başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan olmak üzere muhalefet aktörleri bunu önyargısız okuyabilseler. Sadece siyaset-terör ilişkisine dair şu tespit bile işaret olmaya yeter: "Yedeğine terör örgütünü alarak hiç kimse siyasetçilik oynayamaz. Geçmişte ne dedim? Silahları gömeceksiniz, silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizlerin önünü açmaktır, ama siz silahları gömmez, hâlâ her yerde bombaları patlatmaya devam ederseniz bu devletin eli de sizin omzunuzda olacaktır." Bundan daha net siyasetşiddet ilişkisi ortaya konulamaz. Çözüm süreçlerinde bu gerçeği bizzat yaşadık, birçok sivil siyasetçi hatta aydın, "Silahları bırakmayın" dedi. Verdiği cevap bugün tartışılanlardan farklı değil: "Sen bana Erdoğan'a can simidi ol mu diyorsun? Bu mümkün değil!" Sonra nasıl karanlık bir tünele girdiğini hep birlikte gördük. Günlerdir de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin tarihi çıkışını anlamamakta, hatta "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın haberi yoktu" diye saptırmakta ısrar ediyorlar. Oysa Başkan Erdoğan birkaç kez Bahçeli'nin önerisine ilişkin konuştu ve arkasında durduğunu söyledi. Belki de sorun sadece o kafanın değişmediğinde değil, bilinçli "saptırma" görevi üstlenmesinde.
29 Kasım 2024 07:21
Türkiye, Gazze'de Nasıl Bir Rol Üstlenecek?
Aynı gece, ateşkes haberini doğrulayan ABD Başkanı Biden, Gazze ve Türkiye ile ilgili de çok dikkat çekici ve çarpıcı bir haber verdi: "Önümüzdeki günlerde ABD; Türkiye, Mısır, Katar ve İsrail ile birlikte Gazze'de ateşkes için yeni bir girişimde bulunacak." Gecenin sürpriziydi bu haber. Özellikle Türkiye ile ilgili gelişmeler çok dikkat çekici. Baksanıza, bölgeden ABD'nin uçak gemileri gidiyor, NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Trump'la görüştükten sonra ayağının tozuyla Türkiye'ye geliyor ve Başkan Erdoğan'la görüşüyor, ardından hiç beklenmeyen sürpriz açıklama Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler' den geliyor: "ABD F-35 uçaklarını verecek." Kafalarına taş mı düştü bilemem ama aynı günlerde tam tersi Türkiye'yi direkt etkileyecek bir yaptırım kararı da açıklanıyor; ABD, Rusya'nın doğalgaz ihracatında yapılan ödemeler için kullanılan Gazprombank'ı yaptırım listesine alıyor. Bu karar en çok Türkiye'yi etkileyecek ki, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar haklı olarak şu kaygıyı seslendiriyor: "Biden yöneti mini giderayak anlamıyoruz. Bir buçuk ay kaldı. Kötü tarafı, bu ambargoların bir gecede kalkması zor. Türkiye'ye muafiyet verilmezse hedef Rusya değil Türkiye demektir.'' Bütün işaretler Rusya'ya yönelik bir hareketlenmeyi gösterse de Ukrayna'da atılacak adımlarla tam tersi Pasifik'e yönelik bir hazırlığın da altyapısı olabilir. Baş döndürücü bu gelişmeler tesadüf değil; büyük ihtimalle arka planında bölgeyle ilgili yeni ittifaklar, yeni dizilişler gibi daha kapsayıcı stratejik bir hesap var. En ilginci de Biden gibi Türkiye karşıtı bir siyasi aktörün giderayak Gazze meselesinin çözümüyle ilgili rol alacak ülkeler arasında ilk sırada Türkiye'yi dünya kamuoyuna açıklamasıydı. Duyduğumda çok şaşırdım; çünkü böyle bir ihtimali yaklaşık bir ay önce yani 15 Ekim'de Berlin'de yaşayan dostum Şener Gödekli söylemişti ama ben pek ihtimal vermediğim için yazmamıştım. Yalnız söylediklerini de "Acaba çıkar mı?" diye yazıp saklamıştım. Hâlâ masamda duruyor. Daha önce siyaset uzmanları veya ABD'li fütüristlerden biri bunu öngördü mü bilmiyorum ama söyledikleri çok çarpıcıydı. Biraz kısaltarak sizinle de paylaşıyorum: "Ortadoğu'da sona gelindi. Aynı zamanda Irak'taki Kalkınma Yolu Projesi de devam edecek ve İran da bu işin içinde olacak." Biden'ın söylediklerinden bunlar çıkar mı göreceğiz ama en azından Türkiye'den ve Filistin devletinin kurulmasından söz etmesi o ihtimali artırıyor.
28 Kasım 2024 07:32
Adliyede Kılıçdaroğlu'na Destek Verenlerin Öfkesi
Geçen hafta CHP'nin 7'nci Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla yargılandığı davada ifade vermeye gitti. Gerçekten de "Safları sıklaştırın" çağrısı karşılık bulmuş ve 10 bini aşkın insan Ankara Adliyesi'nde buluşmuştu. Toplantıya katılan "Kemalci" bir CHP'linin söyledikleri de bunu doğruladı: "Artık cin şişeden çıktı ve imza süreci başlar. Bunun sonunda kurultay olur mu bilemem ama bu toplantının bindirme kıtalarla yapılmadığını, Esenyurt'ta DEM'in de desteğiyle 4 bin insanı zar zor toplayanlar da gördü. Eğer duruşmaya katılan büyükşehir belediye başkanları dik durursa bu iş biter ve ahde vefasızlar kaybeder." Kılıçdaroğlu'nun adliye çıkarması, CHP içi iktidar savaşını hem erkene çekti hem de safları netleştirdi. En önemlisi de muhalif CHP'lilerin deyimiyle toplantı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel 'i "etkisiz eleman" pozisyonuna düşürdü. Cevapları kısaydı: "O zaten Kemal Bey'le birlikte..." Görünen o ki, CHP Meclis Grubu'nda da etkili olan Kılıçdaroğlu yeniden CHP genel başkanı olmak için her yolu deneyecek. Kılıçdaroğlu'nu destekleyen en az 450 delegeden söz ediliyor. 'KAZANAN DELEGE OLUR' Buna CHP'de delegelerin gidişatı sorgulama ve "daha çok değer görme" ihtimallerini de ekleyen tecrübeli bir CHP'li şöyle devam ediyor: "Olası bir kurultayda, Kılıçdaroğlu mu, Özel mi ya da İmamoğlu mu kazanır bilemem ama delegelerin kazanacağından eminim... Herkes onların kapısını çalacak. Şimdiden 'Bizi de ateşleyin...' diyen delegelerin sayısı hiç az değil." Bu tablo çok net biçimde artık CHP'deki iç kavganın Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında geçeceğini gösteriyor.
26 Kasım 2024 07:30
Genç Teğmenler Ve Organize İşler
Bu da ister istemez iç cephe uyarısını da genç kadınların kendi başarılarını da gölgeledi ve yıllardır Türkiye'yi meşgul etmesi istenen o "laik-antilaik" tartışmanın içine sürükledi. Buna rağmen Milli Savunma Bakanlığı, Atatürk üzerinden gündemi zehirlemeye çalışanlara alan açmamak için işi "askeri disiplinsizlikle" sınırladı ve şu açıklamayı yaptı: "Konuyla ilgili başlatılan inceleme ve akabindeki Yüksek Disiplin Kurulu'na (YDK) sevk süreci devam etmektedir. YDK'ya sevk edilmenin karar anlamına gelmediğini, sürecin devam ettiğini ve henüz bir karar verilmediğini ayrıca belirtmekte yarar var." Oysa aynı açıklamanın satır aralarında eylemin "organize" olduğuna dair ciddi tespitler de var. Neden kalkıştıklarını anlamak için, "Mavi Vatan masal" diyen CHP milletvekilinden emekli askerlere, dün "Genç subaylar rahatsız" diye manşet atan vesayetçi medyadan sosyal medya trollerine kadar kılıçlı eyleme sahip çıkanların beklentisine bakmak yeterli. DİZİLER VE KADINA ŞİDDET Türkiye'nin farklı şiddet sorunları da var ama giderek daha görünür olan kadına yönelik şiddet çok daha sarsıcı ve can yakıyor. KADEM Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu, dünyada kadınların özel ve kamusal alanda farklı şiddete maruz kaldığına dikkat çekiyor ve sözü yerli dizilere getiriyordu: "İncelemeye konu olan 14 dizide toplam 327 bölüm izlendi uzmanlarımız tarafından. Bu bölümlerde 3 bin 113 kadına yönelik şiddet sahnesi tespit edildi. Bu 14 dizide en çok karşılaşılan şiddet türlerine baktığımızda yüzde 51 oranında psikolojik şiddetin başı çektiğini gördük." KADEM Mütevelli Heyeti Başkanı Sümeyye Erdoğan Bayraktar da rakamların korkutucu olduğunu vurguluyor ve şöyle diyordu: "Psikolojik şiddet, sözlü şiddet, kadının hakarete, tehdide maruz kalması gibi sahneleri hâlâ yoğun bir şekilde görüyoruz. Araştırmaya dâhil olan dizilerde bölüm başına aşağı yukarı 8 şiddet sahnesi tespit edildi. Bu az bir rakam değil. Dolayısıyla biz şunu söylüyoruz: Buna mahkûm değiliz." Toplumun yüzde 74.5'inin her gün televizyon izlediği ülkemizde umarım bu uyarıyı, RTÜK'ten önce dizilerle tek amaçları reyting rekorları kırmak olan televizyon yöneticileri de dikkate alır.
24 Kasım 2024 07:27
Netanyahu Savaş Suçlusu, Sıra İsrail'de
Nihayet Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı siyonist Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant'ı, Gazze'deki katliamları nedeniyle savaş suçlusu ilan etti ve tutuklama emri çıkardı. Soykırımcı Netanyahu, UCM'nin kararını klasik yalanıyla karşıladı: "Yahudi düşmanlığı..." Artık o bir savaş suçlusu ve yargılanacağı günü bekleyecek. Onun yaptıklarını o kadar içselleştirmiş ki, öfkesini gizleyemiyor: "UCM'nin İsrailli liderlere karşı tutuklama kararı çıkarması bir rezalettir." Şu gerçek bir kez daha tescillendi: ABD olmasa İsrail hiçbir şeydir. Uluslararası hukuk kararına rağmen hâlâ ABD'nin İsrail'in vahşetine destek vereceğini söylüyor: "Her zaman İsrail'in güvenliğine yönelik tehditlere karşı İsrail'in yanında duracağım." Bu kirli işbirliğine mutlaka dünyanın başka zalimlerinden de destek gelecek. Ama asıl beklenen, bu kararı anlamlı kılacak Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail devletini "soykırımcı" ilan etmesi. Daha doğrusu CHP içi 4 aktörün iktidar savaşı. Kılıçdaroğlu "Safları sıklaştırın" diyerek davayı bir anlamda CHP içi kendi siyasi yolculuğunun bir aracı hâline getirdi. Biri hariç, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu.
23 Kasım 2024 07:20