Wall Street Journal'in verilerine göre, 2008 yılında Avrupa Birliği'nin gayrisafi milli hasılası (GSMH) yaklaşık 14 trilyon dolar iken, ABD'nin GSMH'sı 15 trilyon dolar seviyesindeydi. Avrupa'nın GSMH'sı 15 trilyon dolarda sabitlenmişken, ABD'nin ekonomik büyüklüğü 34 trilyon dolara ulaştı. Almanya'nın sanayi devi olarak bilinen yapısı, enerji maliyetlerinin artması, ekonomik belirsizlikler ve küresel tedarik zinciri zorlukları nedeniyle irtifa kaybetmeye devam ediyor. Almanya'nın Çin'den ithalat bağımlılığı, yapılan birçok uyarıya rağmen son yıllarda daha da artmış durumda. Özellikle ithalatının en az yarısını Çin'den sağlayan ürün gruplarının %70'inden fazlasında, 2022'de Çin'in payı daha da yükseldi. Örneğin; 2022'de Almanya'ya ithal edilen tüm dizüstü bilgisayarların %87'si Çin'den geldi. Almanya'nın Çin'e olan bu bağımlılığı, özellikle elektronik ürünler ve nadir hammaddeler gibi stratejik ürünlerde kendini gösteriyor. BDI'nin analizine göre, Almanya'nın batarya üretiminde kullanılan grafit ve nadir toprak elementlerinin %90'ından fazlası Çin'den ithal ediliyor. Rapora göre, Asya 2015-2021 yılları arasında küresel GSYİH büyümesinin %57'sini temsil etti, bu da bölgenin ne kadar güçlü bir ekonomik dinamizme sahip olduğunu gözler önüne seriyor. 1990'dan 2021'e kadar Asya'nın imalat sektöründeki katma değer üretimi önemli ölçüde artış gösterdi ve bu, bölgenin küresel imalatta bir merkez haline geldiğini kanıtlıyor. Çin'in düşük maliyetli ve yüksek miktarda çelik üretimi global pazardaki dengeyi daha da Almanya aleyhine çevirmiş durumda.
Kaynak: Star
12 Eylül 2024 13:07
Alıntıdır : Haber Kaynağı İçin Tıklayınız
Bu habere çok benzer konularda diğer kaynaklardaki haberlere aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Suriye'de Yeniden Alevlenen Çatışmalar Ve Bölgesel Dengeler
Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ve geçtiğimiz günlerde İsrail ile Lübnan arasında varılan ateşkesin ardından, Suriye'de hali hazırda kırılgan olan savaş yeniden alevlenmiş durumda. Esed rejimi, 2011'den bu yana Suriye iç savaşında işlediği insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarıyla yalnızca uluslararası hukuku değil, insanlığın vicdanını da hiçe saymıştır. 2013'te Guta ve 2017'de Han Şeyhun'da düzenlenen sarin gazı saldırıları, uluslararası toplumun vicdanını yaralamış, ancak güçlü bir karşılık verilmemiştir. 2017'de Türkiye, Rusya ve İran'ın öncülüğünde başlatılan Astana süreci, çatışmaların durdurulmasını ve insani yardımın kolaylaştırılmasını hedefliyordu. 2018'de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi, anayasa komitesinin kurulmasıyla sonuçlandı. HTŞ ve Özgür Suriye Ordusu'na yönelik İdlib bölgesinde rejim ve Rus hava kuvvetleri saldırıları devam ediyor. HTŞ öncülüğünde faaliyet gösteren Fethu'l Mubin Operasyon Odası bünyesindeki muhalif gruplar, 27 Kasım'da "Saldırganlığı Caydırma" operasyonunu ilan ederek Halep'in batısında hızlı bir ilerleme kaydetti. Bu ilerleme, sadece 3 gün içinde Halep'in kontrol altına alınmasıyla sonuçlandı. Bunun sonucunda İran, dikkatini daha çok Lübnan'a yoğunlaştırmak zorunda kaldı. İran'ın milis desteği gönderme olasılığı, Rusya'nın hava operasyonlarındaki etkinliği ve İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırıları, bölgedeki dengeleri değiştirebilecek kritik unsurlar arasında yer alıyor. Türkiye'nin sınırın ötesinde 30 kilometrelik güvenlik hattı oluşturma talebi ve Esed rejimi ile görüşme çabaları, rejim güçlerinin saldırılarıyla birlikte bu operasyonun kaçınılmaz bir çözüm haline geldiğini ortaya koyuyor.
05 Aralık 2024 10:08
Koridor Savaşları: Yeni Dönemin Jeopolitik Mücadelesi
"Koridor savaşları" olarak adlandırabileceğimiz bu mücadele, dünya ekonomisinin geleceğini belirleyecek bir enerji ve ticaret yarışına sahne oluyor. Yeni Bir Koridor: ABD'nin Alternatif Oyunu G-20 Zirvesinde açıklanan Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD'nin üzerinde mutabakata vardığı Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC), Çin'in "Kuşak ve Yol Girişimi"ne alternatif olarak lanse ediliyor. Hindistan'ın Avrupa'ya olan yıllık ihracatı 65 milyar dolar civarında ve bu koridor, ticaret hacmini artırmayı hedefliyor. ABD, bu projeyi Çin'in 5 trilyon dolarlık Kuşak ve Yol Girişimi'ne karşı bir denge unsuru olarak görüyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in, 2013 yılında Kazakistan ziyaretinde duyurduğu "Kuşak ve Yol Girişimi", Çin'in modern "Marshall Planı" olarak görülüyor. Bu girişimin önemli güzergâhlarından biri de Türkiye'den başlayıp Çin'e kadar uzanan ve "Orta Koridor" olarak adlandırılan proje. Uzmanlar, Çin'in bu devasa altyapı ve ticaret projesine yapacağı harcamaların 2027 yılı itibarıyla 1,3 trilyon dolara ulaşacağını öngörüyor. Koridor, 7.200 kilometrelik bir güzergâh sunarak Hindistan'dan Rusya'ya ticaretin süresini %30 azaltabilir. Proje, Batı'nın Rusya üzerindeki ekonomik yaptırımlarına karşı bir "arka kapı" işlevi görüyor. Kalkınma Yolu Projesi, 14 Mart 2024 tarihli ortak bildirgeyle hayata geçirilmiş, Irak'ın Basra vilayetindeki Büyük Fav Limanı'ndan başlayarak Musul üzerinden Ovaköy'e, oradan da Türkiye ve Avrupa'ya uzanan bir ticaret hattını içeriyor.
28 Kasım 2024 10:33
Savunmada Milli Teknoloji Rüzgârı
Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesiyle başlayan savaş, Avrupa ve bölge ülkelerinin askerî açıdan ne kadar hazırlıksız olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Almanya, 100 milyar avroluk devasa bir askeri yatırım paketi açıkladı. Türkiye, coğrafi olarak "ateş çemberi" olarak adlandırılabilecek bir bölgede yer almasına rağmen, siyasi ve askeri gücünü pekiştiriyor. Öyle ki, 2008 yılına kadar AK Parti MKYK'sında görev yapan ve özel asistanlığını yapan Cüneyt Zapsu' 'Erdoğan ile o sıralar anlaşamadığım bir tane önemli husus vardı. O zamanlar yatırımlar başladı " dedi. 90'lı yıllarda Türkiye'de "teknoloji üretemez" ya da "üretse bile kaliteli üretemez" anlayışı oldukça yaygındı. Bu durum, adeta toplum genelinde bir "öğrenilmiş çaresizlik sendromu" yaratmıştı. Türkiye'nin yerli ve milli savunma sanayisinde geldiği noktayı simgeleyen bir eser olarak öne çıktı. Holding bünyesinde 55 şirket faaliyet gösteriyor ve bunların arasında, Pasifik Teknoloji'nin geliştirdiği insansız helikopter projesi en anlamlı ve gurur verici projelerden biri olarak öne çıkıyor. Türkiye'nin ilk ve tek insansız helikopteri olan ALPİN, Pasifik Teknoloji'nin "yıldız ürünü" olarak adlandırılıyor. Bu başarılar, Türkiye'nin artık sadece kendi güvenliğini sağlayan bir ülke değil, küresel savunma sanayisinde oyun kurucu bir aktör olarak yerini sağlamlaştırdığını güçlü bir şekilde gösteriyor.
21 Kasım 2024 07:51
Almanya'da Siyasi Kriz
Almanya'da 1982'den beri ilk kez bir hükümetin görev süresi dolmadan dağılması anlamına geliyor. Almanya'nın GSYİH 2023'teki %0,3 düşüşün ardından 2000'lerin başından bu yana ülkenin ilk iki yıllık resesyonu olacak. 2024 için GSYİH'de %0,2'lik bir daralma öngörüyor. Almanya'nın 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını %55 oranında azaltma hedefi göz önüne alındığında, Lindner'in bu tutumu, Yeşiller ve SPD'nin iklim politikalarıyla açıkça çelişti. Koalisyonun üzerinde uzlaşamadığı bir diğer önemli konu da Almanya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri yardımlarıydı. Scholz'un "İç güvenlik ile dış güvenlik karşı karşıya getirilemez" söylemi, Almanya'nın Ukrayna'ya destek konusunda kararlı olduğunu vurgularken, Lindner'in buna karşı çıkması, hükümetin içinde derin bir yarılmayı ortaya koydu. Almanya, Ukrayna'ya 2023'te yaklaşık 5 milyar, 2022'de ise yaklaşık 1,6 milyar avroluk askeri destek sağlamıştı. FDP lideri Lindner'in ekonomik durgunluk ve yüksek enflasyonla boğuşan bir Almanya'da geleneksel bir mali disiplin talep etmesi, 1982'de Otto Graf Lambsdorff'un, Almanya'nın işsizliği ve ekonomik durgunluğu önleme çabalarını başlatmak adına SPD ile olan koalisyonu sonlandırmasıyla benzerlik gösteriyor. Bu yeni siyasi ortam, Almanya'nın yalnızca iç politikada değil, aynı zamanda Avrupa Birliği içinde de gelecekteki pozisyonunu ve rolünü yeniden tanımlaması gerektiğini ortaya koyuyor.
15 Kasım 2024 14:24
Abd Seçim Sonuçlarının Dünyaya Etkisi
Trump'ın 2024'teki başarısı, 2016'daki beklenmedik zaferinden farklı bir bağlamda gerçekleşti. 2016 seçimlerinde Trump, geleneksel politikacıların ve anketlerin beklentilerini altüst ederek zafer kazanmış ve birçok kişiyi şaşırtmıştı. Trump'ın ikinci ve üçüncü ulusal güvenlik danışmanları olan H.R. McMaster ve John Bolton, Afganistan'daki ABD asker sayısını artırma veya İran nükleer anlaşmasından çekilme gibi hedeflerle Trump'a etki etti. Öyle ki, Biden'ın 2021'de göreve başladığı döneme kadar görevde kalan üst düzey yetkililer bile özel olarak Trump'ın dikkatsiz ve ulusal güvenlik konularında yetersiz olduğunu ifade etmişlerdi. Bu vaat, Trump'ın diğer iddialı kampanya söylemlerinin aksine uygulanabilir görünüyor; çünkü Trump, Ukrayna konusunda daha uzlaşmacı ve Putin'e yakın bir çizgide duran danışmanlar tarafından etkilenmekte. ABD başkanının bu tür uluslararası anlaşmalar üzerinde geniş yetkisi bulunması, Trump'ın Ukrayna'ya yönelik planlarını hayata geçirebileceğine işaret ediyor. Trump'ın danışmanı Stephen Miller, sosyal medya platformu X'te şunu yazdı: "Bu çok basit. Kamala'ya oy verirseniz, Liz Cheney savunma bakanı olur, bir düzine ülkeye saldırırız, milyonlar ölür. Rusya'yı ve Asya'daki ülkeleri işgal ederiz. Üçüncü Dünya Savaşı, nükleer kış." Olarak nitelendirmişti. Trump, ABD'nin ulusal güvenlik politikasını şekillendirme şansını yeniden kazandı. Trump ve ekibinin bu kez yeterli bilgi ve sağduyuya sahip olup olmadığı, dünya tarafından yakından izlenecek.
07 Kasım 2024 09:33
Avrupa'nın Hasta Adamı Almanya Mı?
II. Dünya Savaşı sonrasında büyük bir yıkıma uğrayan Almanya, 1950'lerden itibaren Batı Almanya'da "Wirtschaftswunder" olarak bilinen ekonomik mucizeyle hızlı bir şekilde yeniden inşa sürecine girdi. Bu toparlanma, Almanya'yı kısa sürede Avrupa'nın en güçlü ekonomisi ve küresel otomotiv sektöründe bir lider haline getirdi. Özellikle 1950-1970 yılları arasında ortalama %6 civarında büyüme kaydeden Almanya, Avrupa'nın en büyük ekonomisi haline geldi. Volkswagen, BMW ve Mercedes-Benz gibi dev şirketler, Almanya'nın otomotiv sektörünü güçlendirirken, 1980'lere kadar Almanya'nın en büyük ihracat kalemlerinden biri olarak küresel pazarda belirleyici oldu. 1980'lerden itibaren dünya otomotiv sektöründe Japonya ve ABD ile rekabet eden Almanya, 2000'lere kadar küresel pazardaki liderliğini korudu. Bu durum, şirketin 87 yıllık tarihinde Almanya'daki ilk fabrika kapatma kararı olacak ve Almanya'nın otomotiv endüstrisinde önemli yankılar uyandırıyor. Volkswagen, elektrikli araç (EV) geçişindeki maliyet artışı, Avrupa ve Çin pazarlarındaki düşen talep, ve Çinli EV üreticilerinin düşük maliyetli rekabeti nedeniyle finansal baskı altında. Çin, dünya otomotiv pazarında yalnızca düşük maliyetli değil, aynı zamanda yüksek performanslı ve lüks segmentteki araçlarıyla da Almanya'nın dev otomotiv markaları için ciddi bir rakip haline geldi. VW, 2024 için kâr beklentisini %6,5-7 aralığından %5,6'ya düşürmek zorunda kaldı. Almanya'daki yüksek üretim maliyetleri, Çinli üreticilere karşı rekabet gücünü zayıflatıyor.
31 Ekim 2024 10:31
Siyasi Hamlelerin Ardından Gelen Hain Terör Saldırıları
Türkiye, böylesi saldırılarla sarsılmayacak kadar güçlü bir devlettir; terörün amacı, toplumda korku ve kaos yaratmak olsa da milletimizin kararlılığı ve direnci her defasında bu hain planları boşa çıkarmaktadır. Özellikle Türkiye'nin iç ve dış siyaseti açısından kritik adımların atıldığı dönemlerde, bu tür terör eylemlerinin gerçekleşmesi manidar bir tablo ortaya koymaktadır. Bu tür olaylar, Türkiye'nin iç siyasetindeki kritik dönemlerde sıkça karşımıza çıkan bir tabloyu yansıtmaktadır. Geçmişte yaşanan benzer olaylar, Türkiye'deki siyasi hamlelerin ardından, bu tür terör eylemlerinin gelişigüzel olmadığını, aksine planlı ve stratejik bir şekilde zamanlandığını göstermektedir. Özellikle, Türkiye'nin terörle mücadelede önemli bir yol katettiği, savunma ve güvenlik politikalarını güçlendirdiği dönemlerde bu tür saldırıların artması, bir elin devreye girdiğini gösteriyor. Sonuç olarak, Türkiye'deki siyasi hamlelerin ardından gerçekleşen terör saldırıları, bu hamleleri boşa çıkarmak isteyen iradelerin devreye girdiğini açıkça göstermektedir. Çözüm Süreci'nde ve Oslo görüşmeleri sırasında yaşanan benzer olaylar, süreci baltalamaya yönelik girişimlerin geçmişten bugüne süregeldiğini ortaya koymaktadır.
24 Ekim 2024 08:49
İsrail'in Saldırıları Türkiye İçin Bir Tehdit Mi?
İsrail'in sınır tanımayan saldırıları sadece Gazze, İran ve Lübnan'ı hedef almakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye için de giderek büyüyen bir tehdit oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son konuşmalarında İsrail'in Türkiye'ye doğrudan bir tehdit teşkil ettiğini vurgulayarak bu tehlikenin boyutlarını açıkça gözler önüne serdi: "Vadedilmiş topraklar hezeyanı ile hareket eden İsrail yönetimi, tamamen dini fanatizmle beslenen bu anlayışını, Filistin ve Lübnan'dan sonra, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız üzerinde de uygulamaya çalışacaktır." Bu açıklama, tehdidin boyutlarını gözler önüne seriyor. İsrail Askeri İstihbaratı (AMAN) raporuna göre, Türkiye'nin "agresif politikaları" nedeniyle tehdit oluşturabilecek ülkeler listesine alınmıştı. Özellikle 2017'deki IKBY bağımsızlık referandumu ile belirginleşen bu destek, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Kürt halkının "meşru devlet kurma çabalarını" desteklediklerini açıklamasıyla teyit edilmişti. Hatırlanacağı üzere, Türkiye'nin İsrail'den kiraladığı Heron insansız hava araçları, Kuzey Irak'ta gerçekleştirilen operasyonlar sırasında arıza yapmış ve tamir için İsrail'e gönderilmişti. İsrail'in dini fanatizmle meşrulaştırmaya çalıştığı bu politikalar, Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından doğrudan bir tehdit oluşturuyor.
10 Ekim 2024 12:49
İran Ve İsrail Arasında Yükselen Tansiyon
İran'ın İsrail'e yönelik füze saldırısı, bölgedeki gerilimi yeniden tırmandırırken, bu çatışmanın köklerine inmek ve İsrail'in izlediği politikaların sorgulanması gerektiği açık. Öyle ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail'in küresel bir tehdit olduğunu sıkça dile getiriyor. İran, özellikle Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin 2020 yılında ABD tarafından gerçekleştirilen bir hava saldırısında öldürülmesinden bu yana intikam yeminleri ediyordu. İsrail, bu saldırıların İran'ın Suriye'deki askeri varlığını zayıflatmak amacıyla yapıldığını savunurken, bu durum İran için yeni bir intikam motivasyonu oluşturdu. Bu durum, İran'ın istihbarat ve güvenlik zaaflarını da gözler önüne serdi. Bu olaylar, İran içinde bir güven bunalımı yaratırken, eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın, İsrail ile mücadele için görevlendirilen bazı kişilerin İsrail ajanı olduğunu iddia etmesi, bu güvenlik açığının boyutlarını daha da ortaya koydu. Bu durum, İran'daki siyasi ve istihbarat yapılarına dair pek çok soru işaretini beraberinde getiriyor. ABD'de 5 Kasım başkanlık seçimlerine kadar İsrail, ABD'yi İran ile savaşa çekmeye çalışacak, ancak ABD içindeki realistler savaşın büyümesine karşı çıkıyor. İran'ın İsrail'e yönelik daha büyük çaplı saldırılar düzenleme olasılığı bölgedeki gerilimi tırmandırabilir ve ABD'nin savaşa dahil olmasına neden olabilir.
03 Ekim 2024 10:23
Bölgesel Savaşın Eşiğinde Miyiz?
Netanyahu hükümeti, işgalci saldırılarını sürdürmeye devam ediyor ve İsrail, savaşın cephesini genişleterek bölgedeki çatışmaları farklı alanlara yayma çabasını sürdürüyor. Geçtiğimiz haftalarda Gazze'deki iletişim altyapısına yönelik saldırılar düzenleyen İsrail, ardından Lübnan'ın güneyine yönelik operasyonlarını artırdı. Lübnan Sağlık Bakanlığı, çatışmalarda 558 kişinin hayatını kaybettiğini ve 1800'den fazla kişinin yaralandığını bildirdi. İsrail ise bununla yetinmeyip, Suriye'ye yönelik füze saldırıları gerçekleştirerek bölgedeki askeri varlığını artırma çabalarına hız verdi. İsrail, adeta bir ahtapot gibi kollarını genişleterek bölgedeki dinamikleri ve halkları yerinden etmeyi ve demografik yapıyı değiştirmeyi amaçlayan bu stratejisini uzun süredir sürdürüyor. Hatırlanacağı üzere geçen sene yaşanan çatışmalar sırasında Hizbullah'ın roket saldırıları nedeniyle İsrail'in kuzeyindeki yaklaşık 60 bin İsrailli, güvenlik endişeleriyle ülkenin güneyine göç etmek zorunda kalmıştı. Lübnan'dan sonra hedef Suriye'ye yöneldi ve Suriye demek, aynı zamanda YPG/PKK ve Türkiye demek. İsrail'in bölgede açtığı yeni cepheler, yalnızca işgal altındaki toprakları değil, bölgedeki diğer ülkelerin de güvenliğini riske atıyor ve bölgesel dengeleri altüst ediyor. Bugün İsrail de benzer bir güç zehirlenmesi yaşıyor gibi görünüyor.
26 Eylül 2024 14:13
Bölgesel Savaşın Eşiğinde Miyiz?
Netanyahu hükümeti, işgalci saldırılarını sürdürmeye devam ediyor ve İsrail, savaşın cephesini genişleterek bölgedeki çatışmaları farklı alanlara yayma çabasını sürdürüyor. Geçtiğimiz haftalarda Gazze'deki iletişim altyapısına yönelik saldırılar düzenleyen İsrail, ardından Lübnan'ın güneyine yönelik operasyonlarını artırdı. Lübnan Sağlık Bakanlığı, çatışmalarda 558 kişinin hayatını kaybettiğini ve 1800'den fazla kişinin yaralandığını bildirdi. İsrail ise bununla yetinmeyip, Suriye'ye yönelik füze saldırıları gerçekleştirerek bölgedeki askeri varlığını artırma çabalarına hız verdi. İsrail, adeta bir ahtapot gibi kollarını genişleterek bölgedeki dinamikleri ve halkları yerinden etmeyi ve demografik yapıyı değiştirmeyi amaçlayan bu stratejisini uzun süredir sürdürüyor. Hatırlanacağı üzere geçen sene yaşanan çatışmalar sırasında Hizbullah'ın roket saldırıları nedeniyle İsrail'in kuzeyindeki yaklaşık 60 bin İsrailli, güvenlik endişeleriyle ülkenin güneyine göç etmek zorunda kalmıştı. Lübnan'dan sonra hedef Suriye'ye yöneldi ve Suriye demek, aynı zamanda YPG/PKK ve Türkiye demek. İsrail'in bölgede açtığı yeni cepheler, yalnızca işgal altındaki toprakları değil, bölgedeki diğer ülkelerin de güvenliğini riske atıyor ve bölgesel dengeleri altüst ediyor. Bugün İsrail de benzer bir güç zehirlenmesi yaşıyor gibi görünüyor.
26 Eylül 2024 07:17
Dijital Saldırılar Milli Güvenliği Nasıl Tehdit Ediyor?
7 Ekim'den itibaren işgalci İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları, tarihin en yoğun ve şiddetli çatışmalarından birine tanık oluyor. İsrail, bu süreçte savaş teknolojilerini ve stratejik hamlelerini en üst düzeyde kullanarak, yapay zekâ destekli hedefleme sistemleri, insansız hava araçları (İHA) ve uzun menzilli füze sistemleriyle Gazze'de sivil kayıplara neden olan birçok saldırı düzenledi. Özellikle 14 Ekim'de Gazze'deki bir mülteci kampına yönelik saldırıda onlarca sivil hayatını kaybetti. İsrail'in bu çatışmalarda teknolojiyi nasıl kullandığına bakıldığında, 'Habsora' adını verdikleri yapay zekâ destekli hedefleme sisteminin Gazze'deki operasyonlarda kullanıldığını görüyoruz. Oysa 1983 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, silahlı çatışmalarda sivillerin korunmasını ve hedef ayrımı yapılmasını zorunlu kılıyor. İsrail merkezli insan hakları grubu B'Tselem, bu operasyonların büyük bölümünün sivilleri hedef aldığını ve birçok saldırının insan hatası veya yapay zekâ hatasından kaynaklandığını belirtti. İsrail'in bu teknolojiye yaptığı yatırım, yalnızca yapay zekâya dayalı sistemlerle sınırlı değil. İsrail otonom silahlar sadece askeri alanları hedef almıyor. Son olarak, Lübnan'da 2.800 bin Hizbullah mensubunun çağrı cihazları aracılığıyla hedef alındığı ve bu cihazların patlamasıyla ölümler ve yaralanmalar meydana geldi. İsrail'in çağrı cihazları aracılığıyla Hizbullah üyelerini hedef aldığı saldırı şu açıdan kritik bir öneme sahip.
19 Eylül 2024 07:27